18 Ocak 2021 Pazartesi

 KUR'AN'IN ÖZELLİKLERİ 

(3.YAZI) 

Kur'an ilahi bir hitap ve dâvet olması bakımından kendisinde özel ifade ve özellikler taşır ve buna paralel olarak da  özel bir yapısı bulunmaktadır.


Onun hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan ve onun sözün gücüne ve kültürüne sahip yapısını ve karakterini gereği gibi kavrayamamış bir okuyucu bazı konularda âyetler arasında çelişki  olduğunu zannedebilir.


Tabiatıyla bu zannın onu ilahi hitabın kendi içinde tutarsız olduğu şeklinde yanlış bir inanca  sevk etmesi her zaman ihtimal dahilindedir. 


Kur'an'ı anlamaya çalışan arkadaşların, zaman, mekan ve  şartlar itibarıyla sözün gücüne dayanan Kur'an'ın bir çok özelliğini  dikkate almadıklarından bazı  âyetler arasında çelişki varmış algısına kapılıyorlar ve var  zannedilen çelişkileri  ortadan kaldırmak için çok anlamsız yorumlara ve zorlamalara  gidebiliyorlar. 


Peki, hakikaten bazılarının algıladığı gibi, acaba Allah'ın kelamında birbirini tutmayan ve birbiriyle çelişen ifadeler var mıdır?


Yani, Kur'an'ın kendi iç yapısı, mana sistemi, bağlam ve bütünlüğü içerisinde tutarsızlığı söz konusu olabilir mi?


Bu sorulara Kur'an'ın verdiği cevap, "hayır"dır. 

Nisa süresinin 82. âyetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor.

"Onlar (ataların dinini taklit eden müşrikler)  Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı, onda bir çok çelişki bulurlardı"


Âyete baktığımızda, Kur'an'ın ihtilaf ve çelişkiden uzak;  hem lafız hemde mana yönünden birbirini doğrulayan ve birbirini  destekleyip tamamlayan ifadeleri bünyesinde barındıran bir hitap, bir çağrı ve bir kitap olduğu anlaşılır.


Yüce Allah, kelamının tutarsızlıktan, çelişkiden ve ihtilaftan uzak olduğunu açık bir şekilde ortaya koyduğuna göre,  

Kur'an'ı anlamaya ve açıklamaya çalışanların, onun çelişkisiz özelliğini tam olarak kavramaya çalışmaları gerekir.  


Aslında yüce Allah, Kur'an'da çelişkinin  bulunmayışını ifade ederken, âdeta insanlardan,  onda çelişkili gibi görünen hususlar üzerinde yoğunlaşıp, 

onu kendi sistemi (hikmet) içinde tutarlı bir kitap olduğu sonucuna, yine kendi çabalarıyla varmalarını istemiş ve bunu hedef olarak göstermiş olabilir.  


Çünkü bu yolla, onların hem Kur'an üzerinde yeterince tefekkür etmeleri sağlanmış hem de Kur'an'i anlayışta, ihtilafa değil, birliğe varmaları  istenmiştir. 


Ancak Kur'an'ı,  bağlam ve  bütünlüğü (hikmet) içinde anlayabilmek ve kavrayabilmek için mutlaka önyargılardan uzak kalınması gerekmektedir. 


Kur'an'a temiz bir akıl, saf bir inanç ve anlayışla yaklaşmayanlar, Kur'an'ın hikmetini anlamaktan uzak kalacaklardır. 


Aklını başkalarına kiraya verenler  yani akıllarını devre dışı bırakanlar Kur'an'dan hiçbir şey anlamayacak, ebediyen Kur'an'ın hidayetine sahip olmayacaklardır. 


"Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden,  kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır? Biz onların kalplerine,  bunu anlamalarına engel olan bir ağırlık,  kulaklarına da sağırlık verdik. Sen (Ey Resul! ) onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayete eremeyeceklerdir"

( Kehf-57)


 Kur'an, insan düşüncesine ve iradesine değer verdiğinden dolayı,  kendisine önyargıyla yaklaşanlara zorla bir şeyler verme çabası içine  gelmez.


Kur'an, insanların iradesine ipotek koyarak zorla kendisine yönlendirmez. 

Kur'an, inanç hususunda insanları iradeleriyle baş başa bırakarak özgürlük içinde tercih yapmalarını arzu eder. 


Dolayısıyla Kur'an, insanların iradesi üzerine asla baskı kurmaz.

 MESELA:

Beşeri bir kaynağın mahkumiyeti altında Kur'an'a yaklaşmak isteyenlere Kur'an'ın verebileceği bir şey olmayacaktır.

 

Çünkü Kur'an, din ve hüküm olarak kendisinin yanında başka bir sözü ortak olarak kabul etmez.  


Yani yüce Allah, nasıl ki kendisine şirk koşulmasını kabul etmiyorsa, kitabı da, din ve hüküm olarak kendisine şerik yapılacak bütün eserleri reddeder.

"Göklerin ve yerin hükümdarlığına,  Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin  yaklaşmış olduğuna bakmıyorlar mı? O halde Kur'an'dan başka hangi söze inanacaklar" 

(Âraf-185)


"İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın âyetleridir. Artık Allah'tan  ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze (hadisin) inanacaklar? 

(Casiye-6)


Dolayısıyla Kur'an'da bulunan 

konulara yine Kur'an'dan yol bularak gitmek son derece önemli bir görevdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder