NEBİ İLE RESUL'ÜN ARASINDA BULUNAN FARKLARIN BİLİNMESİNİN ÖNEMİ:
(5.YAZI)
12-) İHANET:
Kur'an'da ihanet kavramı Allah ile Resul bağlamında kullanılmıştır.
Yani ihanet yapılmaması gereken de Allah ve Resül'üdür.
Çünkü vahye "ihanet" evrensel bir karakter ve tarihi bir hastalıktır.
Kur'an yerine beşeri kaynakları yani hadisleri din ve hüküm olarak kabul etmek Resül olan Kur'an'a ihânet demektir.
İlgili âyet şöyledir.
"Ey iman edenler! Allah'a ve Resul'e ihanet etmeyin; sonra bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz"
( Enfal- 27)
13-) İSYAN:
Kur'an'da nasil ki, itaat kavramının bağlamı Allah ve Resül ise, itaat kavramının zıttı olan isyan kavramı da sadece Allah ve Resul bağlamında kullanılmıştır.
Yani "isyan" kavramı, Kur'an'da "Nebi" ve "Muhammed" bağlamında geçmez.
"Kim Allah'a ve Resul'üne karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır"
( Nisa- 14)
Kur'an'da Resul'e karşı gelmek yani ona isyan etmek büyük bir sapıklık olarak görülürken, Nebi'ye karşı gelmek ve onu dinlememek günah bile sayılmamıştır.
Şimdi aşağıdaki iki âyete dikkat edelim.
"Allah Ve Resülü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûl'üne isyan ederse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur"
(Ahzab-36)
(Ey Nebi! ) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye:
Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi insanlardan çekinerek içinde geziyordun.
Oysa asıl korkmana layık olan Allah'tır.
Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki evlatlıkları, hanımlarıyla ilişkilerini kestiklerinde o kadınlarla evlenmek isterlerse müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir"
(Ahzab-37)
Yukarıdaki ayette Nebi (a.s) Zeyd'e "emsik aleyke zevceke vettekilléhe" "Eşini yanında tut, Allah'tan kork! "
dediği halde Zeyd onu dinlemeyerek hanımını boşamış ve Nebi'ye karşı gelmenin günah olmadığını göstermiştir.
Halbuki Resul'e karşı gelmek ve ona isyan etmek bir çok âyette büyük bir günah ve apaçık bir sapıklık olarak görülmüştür.
"Küfür yoluna sapıp Resul'e isyan edenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiçbir sözleri gizli kalmaz"
( Nisa- 42)
14-) KÜFÜR
Küfür kavramı da Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılan bir kavramdır.
Aslında küfür kelimesine, her ne kadar inkar etme anlamı veriliyorsa da kök itibariyle "vahyi örtme, onun açığa çıkmasını engelleme" anlamına gelmektedir.
Buda rivayet ve ictihadlarla yapılmaktadır.
Yani beşeri kaynakları din ve hüküm olarak kabul etmek, vahyin ortadan kaybolmasına dolayısıyla saf dinin yok olmasına sebep olmaktadır.
"Allah'ı ve Resüllerini inkâr edenler ve inanma hususunda Allah ile Resullerini birbirinden ayırmak isteyip
"Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; işte gerçekten kafirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır"
(Nisa-150,151)
Allah Resüllerinin ve âyetlerinin inkâr edilmesi ile ilgili yüzlerce ayet vardır.
Ama Nebi'nin inkar edilmesi ile ilgili bir âyet bile yoktur.
15-) DÂVET VE İCABET :
Allah ve Resül bağlamında kullanılan kavramlardan bir tanesi de "davet" ve "icâbet" kavramlarıdır.
Bu ibareler de Nebi ve Muhammed için geçmez.
"Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman Allah ve Resulü'ne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplayacaksınız"
(Enfal-24)
"Onlara (müşrikleri): Allah'ın indirdiğine uyun denildiği zaman onlar,
"Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya ataları bir şey anlamamış doğru yolu da bulamamış idiyseler?
Hidayet çağrısına kulak vermeyen kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer.
Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple akıllarını kullanmazlar"
(Bakara--170, 171)
16-) AZİZ:
Kur'an'da "Aziz" kavramının da Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanıldığını görüyoruz.
Bu kavram Kur'an'da Nebi bağlamında geçmez
Allah için kullanıldığı yerler.
"...Çünkü Allah azizdir kimsenin yaptığını yanına bırakmaz"
(İbrahim-47)
"...Şüphesiz Allah, güçlüdür, azizdir"
(Hac-74)
Vahiy için kullanıldığı âyet.
"...Halbuki Ku'ran aziz bir kitaptır"
(Fussilet- 41)
Resul için kullanıldığı âyet.
"Andolsun size kendinizden aziz bir Resul gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere çok şefkatlidir, merhametlidir"
(Tevbe-128)
17-) RAHMET:
Kur'an'da rahmet kavramı vahiy ve Resul bağlamında kullanılmıştır.
Yani insanlara rahmet olan Muhammed ve Nebi (a.s) değildir.
Rahmet olan Allah'tan indirilen vahiy ve risâlettir.
Vahiy için kullanıldığı âyetler.
"...Ayrıca bu kitab-ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik"
( Nahl- 89)
"Ona Rabbinden bir mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise apaçık bir uyarıcıyım. Kendilerine okunmakta olan kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi?
Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır"
(Ankebut-50,51)
Resul için kullanıldığı yerler.
"Ey Resul! Biz seni âlemlere ( insanlara) rahmet olarak gönderdik"
( Enbiya-107)
"...Çünkü biz onu (İsa'yı) insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız..."
(Meryem-21)
Aslında Allah'ın insanlara vahiy aracılığıyla Resul göndermesinin amacı rahmet ve mağfiretinin gereğidir.
18-) NUR:
Kur'an'da Nur kavramı Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılmıştır.
Allah için kullanıldığı âyet.
"Allah, göklerin ve yerin nurudur..."
(Nur- 35)
Vahiy için kullanıldığı âyetler.
"Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik"
(Nisa-174)
"Ey ehli kitap! Resul'ümüz size kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; bir çok kusurunuzuda da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık kitap geldi"
"Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir"
(Mâide-15,16)
"İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen, kitap nedir, İman nedir bilmezdin.
Fakat biz onu kullarımızdan dileyeni kendisiyle doğru yolu eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin"
(Şura, 52)
Resul için kullanıldığı âyet.
"Ey Nebi! Biz seni bir şâhit, bir dâvetçi ve saçan bir (Resul olarak gönderdik)
Yukarıdaki âyette her ne kadar Resul kavramı geçmiyorsa da "erselnéke" "seni elçi olarak gönderdik" ibaresi Resül'ün misyonunu açık olarak ortaya koymaktadır.
19-) ÜSVE'İ HASENE:
Üsve'i hasene yani "en güzel örnek" olarak Resûl kavramının kullanması da hakikaten çok önemlidir.
Çünkü Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve müctehidleri yani âlimleri "üsve-i hasene" "en güzel örnek" ile ilgili olarak, Allah Resulü adına uydurulan rivayetleri bu kavrama sığınarak sünnet adı altında milletin sapmasına sebep olmaktadırlar.
Halbuki Ahzab süresi 21. âyetinde bulunan "üsve'i hasene" Allah Resulü'nün Kur'an'da anlatılan inanç, ahlak ve mücadelesi anlamına gelmektedir.
Aynı zamanda Resül olan Kur'an'ın içinde anlatılan inanç ve güzel ahlak kıyamet gününe kadar gelecek insanlar için "üsve-i hasene" "en güzel örnek" olarak gösteriliyor.
Yoksa "üsve-i hasene" "en güzel örnek" sadece Resül döneminde yaşayan insanlarla ilgili bir durum değildir.
Bunu gösteren en güzel delil Mümtehine 4. âyettir.
Bu âyette Allah İbrahim (a.s) ı ve tarihin bütün dönemlerinde yaşamış, onun inancını temsil eden Allah Resullerinin ve muvahhidlerin mücadelelerinin Nebi (a.s) ın arkadaşlarına en güzel örnek olarak gösteriyor.
"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki:
"Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi inkar ediyoruz.
Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..."
(Mümtehine- 4)
Şimdi biz İbrahim (a.s) ve onun inancına sahip olan Müslümanların mücadelelerini anlatan hangi doğru kaynaktan öğreneceğiz.
Yani İbrahim (a.s) ve onunla beraber olanların Kur'an'da anlatılan inanç ve mücadeleleri Nebi (a.s) ın arkadaşları ve muvahhidler için en güzel örnektir.
Yoksa Allah Resullerinin inanç ve ahlaklarını öğrenmek için Kur'an'dan başka başvurulacak bir kaynak yoktur.
Dolayısıyla Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farklıları anladığımızda Şia ve Ehl-i Sünnet'in muhaddis ve müctehidleri tarafından meali çarpılan bütün âyetlerin gerçek manası tecelli edecektir.
Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka bir kaynağın olmadığı ortaya çıkacak, rivayet ve içtihatlarla buharlaştırılan ve manası bozulan ayetlerin gerçek manası ortaya çıkmış olacaktır.
Aynı şekilde Allah'tan sonra râzı edilmesi gereken kişi yine Resul oluyor.
Âyet şöyledir.
( Ey Müminler! Rızanızı almak için size gelip Allah'a yemin ediyorlar. Eğer gerçek Mü'minler iseler Allah ve Resûl'ünü razı etmeleri daha doğrudur"
(Tevbe-62)
Özellikle âyette geçen "Allah ve Resulü'n"den sonra "en yurduhu" "onu razı etmeleri" kelimesi çok önemlidir.
Yani Resulün razı olması Allah'ın razı olması anlamına geliyor.
Halbuki âyette "Allah ve Resulü" geçtiği için "onları razı etmeleri" olması gerekirdi.
Enfal 20 ile 24. âyetleri de aynı sistemi içlerinde barındırıyorlar.
Birinde "Allah ve Resulüne itaat edin" denildikten sonra "velé tevellev anhu" "ondan yüz çevirmeyin" buyuruyor.
Halbuki "onlardan yüz çevirmeyin" olmadı gerekirdi.
"Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi davet ettiği zaman, Allah ve Resûl'ünün davetine icabet edin... "
âyetinde "...Allah ve Resulü'nün dâvetine" geçtiği halde "sizi davet ettiği zaman" denilip "sizi davet ettikleri zaman" denilmemiştir.
Dolayısıyla din ve hüküm olarak Kur'an hiçbir zaman kendisinden başka bir kaynağı referans olarak vermez.
Allah Resulü'nün karizmatik ve evrensel kişiliğinden yararlanarak ve onu istismar ederek meydana getirilen bütün rivayetler şirk ve küfürdür.
Bu rivayetlerden din ve hüküm olarak alınamayacakları gibi kültür ve gelenek olarak da hiçbir değer taşımazlar.
Çünkü bu rivayetlerin üzerine bina edilen din ümmeti perişan etmiş kaos, anarşi, zulüm, taklit, düşman istilaları, katliam, kargaşa, terör, cehalet, akılsızlık ve fakirliğin pençesinde kıvranmaya mahkum etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder