KUR'AN'IN "RESÜL" ANLAMINDA KULLANILDIĞI ÂYETLER
(3.YAZI)
Örnek:
"Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır.
Kim Allah'a ve elçisine (Resülehü) itaat ederse Allah onu, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada devamlı kalıcıdırlar, işte büyük kurtuluş budur"
( Nisa- 13)
"Kim Allah'a ve Elçisine(Resülehü) karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır"
( Nisa-14)
Yukarıdaki iki âyette geçen "Resul" kavramı "Kitab Resul" anlamında kullanılmıştır.
Çünkü kıyamet gününe kadar Allah'ın sınırlarını gösterecek olan tek kaynak Allah'ın kitabı olan Kur'an'dır.
Beşer Resül öldüğüne göre, ölümsüz bir Resül bulunması gerekir.
Yoksa Resül'e nasıl itaat edilecektir.
Bütün âyetlerde Resül kavramı geçmektedir.
Nabi ve Muhammed'e itaat etme hiçbir yerde geçmez.
Dolayısıyla kim "Kitap" olan "Resul'e" itaat ederse, aynı zamanda son Elçi olan Muhammed (a.s)a dolayısıyla yüce Allah'a itaat etmiş ve Allah'ın sınırlarını korumuş olur.
Örnek:
"Küfür yoluna sapıp Elçi"ye (Resül'e) isyan edenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiçbir haberi gizleyemezler.
(Nisa-42)
Yukarıdaki âyette geçen "Resul" "Kitap" olan "Resul"anlamında kullanılmıştır.
Çünkü âyet kıyamet gününe kadar gelecek olan kafir ve müşrikleri hedefe koymaktadır.
Oysa "Beşer Resul" yaşadığı hayat ve sınırlı coğrafya ile ömrü kayıt altına alınmıştır.
Örnek:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Elçiye(Resül) itaat edin. Ve sizden olan emir sahiplerine de.
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resul'üne götürün, bu hem hayırlı, hem de netice bakımdan daha güzeldir"
( Nisa-59)
"Beşer- Resul" ile "Kitabı Resul" Allah'ı temsil ederler.
Yani bu iki kavram misyonları gereği Allah'ın emirlerini ortaya koyarlar.
Resul'ün tamamen Allah'ı temsil ettiğini gelecek âyetlerde açık olarak görülecektir.
Yani bir sorunu Resul'e götürmek.
Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğüne müracaat etmek,
Kur'an'ın sistemini göz önünde bulundurmak, hikmetinden yaralanmak, Kur'an'dan bağımsız hareket etmemek demektir.
Yoksa kıyamet gününe kadar gelecek olan milyarlarca insan beşer olan Allah'ın Resul'ünü nerede bulacaklar?
Şia, aynen Ehli sünnet âlimleri gibi Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farklardan haberleri olmadığı için yukarıdaki âyette bulunan
"Resül" kavramına "Mehdi'nin zuhuru" olarak yorum yapmışlardır.
Bütün bu hakikatleri dile getirmemizin ana sebebi
Nebi ile Resul'ün arasında bulunan farkları ortaya koymak, din ve hüküm olarak Allah tarafından indirilen vahyin dışında insanları bağlayan ve sorumlu oldukları bir kaynağın olmadığını göstermek içindir.
Yani Allah'ın Resul'ünü gerçek olarak öğrenmek isteyenler için Kur'an'ın dışında başka bir rehber bulunmamaktadır.
Nisa 59. âyette bulunan "ulul emr" "iş sahibi" bir konuda, uzman, işinin ehli ve tecrübe sahibi insanları kastediyor.
Örnek:
"Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik"
( Nisa- 80)
Yüce Allah kıyamet gününe kadar gelecek olan insanlara hitap ettiği için, Resül döneminde yaşayan insanlar vahyi tebliğ eden "Beşer" olan "Resul'e" itaat etmek mecburiyetinde idiler.
"Beşer Resul" vefat ettikten sonra artık "KitapResul'e" itaat etmek zorundadırlar.
Yani itaat evrensel bir kavram ve ebedi bir görevdir.
Uydurma rivayetler Allah Resulü'nü temsil edemez, Allah Resulü'nü sadece vahiy temsil eder.
İşte bundan dolayı Kur'an'ı Mübin'de hiçbir zaman Nebi'ye itaat etme ile alakalı bir emir ve âyet bulunmamaktadır.
"İtaat" yalnız Allah'a Resüllere özel kılınmıştır.
Aslında Nebi ve Resül sistemi ince bir ayar ve hassas bir denge ile kurulmuştur.
Fakat Allah Resulü'nden sonra uydurulan hadisler ve hadislerden oluşturulan ictihatlarla bu mükemmel ayar ve hassas denge dağıtılmış ve düzen tanınmaz hale getirilmiştir.
Özellikle İran ve Türkiye'de kullanılan "peygamber" kelimesi, Nebi ile Resülün arasında bulunan ve hayati öneme sahip bulunan farkları tanınmaz hale getiriyor.
Kur'an'ın tevhid dini olan İslam rivayetler şirkine bulaştırılmış ve yok edilmiştir.
Örnek:
"Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bol imkanlar bulur. Kim, evinden muhacir olarak çıkar, Allah ve Resul'üne (gider) ve sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükâfatı Allah'a kalmıştır. Allah da çok bağışlayan açık merhamet edendir"
( Nisa, 100)
Aslında Allah Resulü Muhammed (a.s)a değer veren, onu gerçekten seven ve ona hakkıyla saygı duyan Kur'an'a da aynı onun gibi değer verecek, onu yaşayacak ve ona yegâne kaynak ve tek rehber olarak sahip çıkacaktır.
Çünkü Allah Resul'ü ile Kur'an arasında bir fark yoktur.
Allah Resulü'nü seviyoruz ve ona saygı duyuyoruz diyen rivayetçi mukallitler kesinlikle yalan söylüyorlar.
Çünkü Allah Resulü'nü gerçekten seven onun bıraktığı tek mirasa sahip çıkanlardır.
Yukarıda bulunan Nisa 100. âyet "Allah ve Resul'e hicret etmekten" söz ediyordu.
Peki "Beşer" olan "Resul" vefat ettiğine ve Kur'an evrensel olduğuna göre, bugün ve yarın hicret etmek isteyenler hangi "Resul'e" hicret edeceklerdir?
Eğer Kur'an Resül olarak kabul edilmeyecek olursa bu sorunun cevabı olmaz.
Demek oluyor ki, "Beşer Resul" ile "Kitap Resul" arasında hiçbir fark yoktur.
İkisi de aynı misyonu yerine getirmektedirler.
Kadim İran'ın Mecüsi inançları ile Emevi- Abbasi uydurmaları Allah Resulü'nü asla temsil edemezler.
Allah Resulü yalan ve iftiralardan münezzehtir.
Dolayısıyla Allah Resulü'nü sadece Kur'an temsil eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder