31 Ocak 2021 Pazar

 VAHYE BAĞLI RİSÂLET İLE KİTABA BAĞLI RİSÂLET

(5.YAZI)


Kitab'a resüllük yapanlar sadece vahye tabi olurlar.


Eğer sadece vahye tabi olmazlarsa uydurmacılar tarafından kitabın mealinde yapılacak ihanetleri keşfetme imkânına sahip olamazlar.


Yani din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul ederlerse, yüce Allah onları böyle değerli bir misyondan ve faziletli bir muvaffakiyetten mahrum edecektir.


Daha önce ifade ettiğimiz gibi Nübüvvet'e (Allah'a Allah'tan vahiy almaya) bağlı Resullük  görevi verilmeden Allah Nebi'lere muhakkak ilim ve hikmet vermiş yani onları Risâlete  hazırlamıştır.


Bu da bize şunu öğretir.

 İlimsiz ve hikmetsiz resul olmaz.

 İlim vahiy;  hikmet ise vahyin bağlam ve bütünlüğü vahyin kendi içinde bulunan çözümü yani vahyin maksadı olmuş oluyor.


İnsanlar neden Nebi ve Resul olan Muhammed (Aleyhisselam) a sorular sorarlardı da, sorularının cevaplarını indirilen vahiy'de aramazlardı.


Veya neden hazır vahiy var iken, sorma ihtiyacı duyuyorlardı?


Bir çok yerde geçen "sana soruyorlar" âyetlerini  bir düşünelim.


Peki, Allah'ın Resul'ü Muhammed (Aleyhisselam) onlara kendi akıl ve  ictihadından cevap vermiş midir?


Yoksa her seferinde indirilen vahiy'den mi cevap vermiştir. 


Onların sordukları bütün sorulara karşı, De ki: buyrularak Allah kendi emir ve yasaklarını insanlara 

Resul'ün dili ile aktarmıştır.


İnsanlar tarafından gelen soruların hiçbir tanesine Resul kendi  heva ve hevesinden cevap vermemiştir.


İşte Resulullâh (a.s) ın  indirilen vahiy ile verdiği cevaba  itaat farzdır.


Çünkü Resul olmadan vahiy, din, iman, İslam olmaz.

 

Resul Allah tarafından indirilen vahiy dışında hiçbir şey söylemez.

"O (Resülün bildirdikleri kendine ) vahyedilenden başka bir şey değildir"

(Necm-4)


"...Resül size ne veriyorsa onu alın, size neyi yasaklıyorsa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah'ın azabı çetindir"

(Haşr-7)


"Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur..."


(Nisa-80)


Dolayısıyla yüce Allah iki kapak arasında bir kitap indirmemiştir.


Vahiy Resulullah'ın kalbine inmiştir.

 Kur'an'da bulunan bütün "kitap" kavramları "vahiy" anlamında kullanılmıştır.


İnsanlar sadece Allah tarafından indirilen vahiy ile sorumlu tutulmuşlardır. 

(Zuhruf-43,44)


Fakat herkes her konuda ilgili âyetleri bilmeyebilir.

Bundan daha doğal ve daha tabii bir şey yoktur.


İnsanların farkına varmadıkları âyetlerle ilgili onların sorunlarını kim çözecek?


Sorusunun cevabı kitapta var, fakat onlar bunu görmekten aciz ise, sorun kimin tarafından çözülmelidir?


İşte tam bu noktada insan faktörü yani  insan ile kitap arasında bulunan muhteşem fark ortaya çıkmaktadır. 


Kitap ile insanlar arasında aracılık yapıp hikmetten nasiplenmiş, kitabın elçileri sorunu çözecek  merci olarak gösterilmiştir.


Yani insanlar aralarındaki dini meselelerde  öncelikle Allah'a dolayısıyla onun kitabına gitmek zorundadırlar.


Eğer ihtilaf ettikleri meseleleri direk olarak kitap çözmez ise o zaman kitabın resüllerine giderek  meselelerini çözerler.

Çünkü kitap sözün gücüne sahip olduğu için içinde bulunan konular derli toplu değillerdir. 


O konuların bağlantıları kitabın içinde ufaklı çoklu olarak bir çok yere dağılmışlardır.


Onları oradan bulup çıkarmak herkese nasip olmuyor. 


İşte bundan dolayı kitaba resul olanlar sadece vahye tâbi olacak,  âyetlerin ince bağlantılarını bulacak, insanlara okuyacak ve indirilen mesajlarla  onların sorunlarını  çözeceklerdir.


"Onlar hala Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda bir çok tutarsızlık bulurlardı"

"Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu resül'e  veya aralarında bulunan emir  sahibi kimselere götürmeleri,  onların arasından (Kur'an'da )istinbat eden, onun içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.  Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz"

( Nisa-82, 83)


Bu âyette güven ve korkuya  dair haber gelince meseleyi,  kitab-a  değil,  resule ve emir sahiplerine götürmeleri istenmiştir.

Şayet Nebi- Resül yoksa yani vahiy alan Resul yoksa,  bu âyetteki resül'e  götürmekten maksat ne olabilir?


Çünkü Resül, kıyamet gününe kadar sürecek bir evrenselliğe sahip bulunuyor. 


Sorunlar kiyamet gününe kadar devam edecekse bu âyette sözü edilen sorunların çözümünü yapacak "resül" kimdir?


Bu kitaba resüllük  yapan ilim ve hikmetle donanmış isimsiz vahiy kahramanları ve işten  anlayan söz sahibi kişiler (ulul emir) dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder