HASENÂT" İLE "SÂLİHÂT" KAVRAMLARININ GÜZEL AHLAK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ.
Kur'an, insanın kendisi için yaptığı hayır ve iyiliklere "hasenât" kendisinden başka varlıklara yani ana-babaya, akrabalara, komşulara, arkadaşlara, fakirlere, doğal dengeye, hayvanlara kısaca her türlü canlı- cansız varlıklara yaptığı iyilik ve güzelliklere "sâlihât" adını vermiştir.
Yine Kur'an'a baktığımızda Allah indinde daha değerli olan amellerin "hasenât" değil "sâlihât"ların olduğunu görüyoruz.
Çünkü yüce Allah, "hasenât"lara bire on ile sevap verirken,( En'am- 160) "sâlihât"lara kesintisiz yani sonsuza kadar devam edecek sevap veriyor.
(İnşikak-25; Tin-6)
Gerçekten Kur'an'a baktığımızda "sâlihât" yapanların mükafatlarının sürekli olarak devam edeceğini görüyoruz.
(Kehf- 46; Meryem- 76)
Kur'an'da "sâlihât" kavramının amel ile birlikte çoğul olarak geçtiği âyetler.
Yani "Amilu's sâlihât, ye'melunes sâlihât" "sâlih amel yapanlar"
(Bakara- 25, 82, 277 ; Âli İmran- 57; Nisa- 34, 57, 122, 124, 173; Maide- 9,93; Âraf- 42; Yunus- 4,9; Hud- 11, 23; Râd- 29; İbrahim- 23; İsra- 9, Kehf-2, 30,46, 107; Meryem- 76, 96; Tâhâ- 75, 112; Enbiya- 94; Hac- 14, 23, 50, 56, Nur-55; Şuara, 227; Ankebut- 7,9, 58; Rum- 15,45; Lokman- 8; Secde- 19; Sebe- 4; Fatır- 7; Sad- 24, 28; Mümin- 58; Fussilet- 8; Şura- 22, 23, 26; Casiye- 21,30; Muhammed- 2, 12; Fetih- 29; Talak- 11; İnşikak- 25; Buruc- 11; Tin- 6; Beyyine-7; Asr-3)
"sâlihin, sâlihun yani "salih olanlar" ibaresinin geçtiği âyetler.
(Bakara- 130 ; Âli İmran- 39,46, 114; Nisa- 69; Maide- 84; En'am- 85; Âraf- 168,196; Tevbe- 75; Yusuf- 101; Nahl- 122; Enbiya- 75,86, 105; Nur- 32; Şuara- 83; Neml-19; Kasas- 27; Ankebut- 9, 27; Saffat- 100, 112; Munâfikun- 10; Kalem- 50; Cin-11)
Ayrıca "sulh (Nisa-128)
"sâlih,sâlihât"
(Nisa-34;Âraf-189,190; Hud-46; Kehf-46,82; Meryem-76; Enbiya-94; Tahrim-4,10)
"islah" (Bakara-220,228; Nisa-35,114; Âraf-56,85; Hud-88)
ve "muslih, muslihin, muslihun"
(Bakara-11,220; Âraf-170; Hud 117; Kasas-19)
kelimeleri de mevcuttur.
Ayrıca tekil olarak da "amile sâlihen, amelun sâlihun"
( Bakara- 62; Maide- 69; Tevbe- 120; Nahl-97; Kehf-88; Meryem- 60; Tâhâ-82; Müminun-100; Furkan- 71; Neml- 19; Kasas- 67, 80; Rum-44; Secde- 12; Ahzab-31; Sebe- 37; Fatır- 37; Mümin- 40; Fussilet-33,46; Casiye- 15; Ahkaf-15; Teğabun- 9; Talak- 11) ifadeleri de vardır.
"Hasenât" kavramının geçtiği âyetler.
(Âraf-168; Hud-114; Furkan-70)
Aslında biz Kur'an'da var olan ve Allah tarafından övülen
"hasenât" meziyetini asla küçümsüyor değiliz.
Fakat Kur'an, insanların kendilerine yaptıkları hayır ve iyiliklerden daha çok başkalarına karşı yaptıkları iyilik ve güzelliklere ağırlık veriyor.
Nebiler (Bakara-91) ve kitaba bağlı Reseller( Bakara-87) bu uğurda hayatlarını feda etmişlerdir.
Önemli olan insanın kendisi için değil, başkaları için yaşamasıdır.
Yani Kur'an'ın dininde bireysel ibadetlerden daha fazla sosyal ve toplumsal hizmet ve fedakarlık ön planda tutulmuştur.
Bütün bu gerçeklere rağmen Şia ve Ehl'i Sünnet âlimleri dinlerini "sâlihât" ların üzerine değil, tamamen "hasenât" ların üzerine bina etmişlerdir.
Bırakın "sâlihat" yapmayı, Ehl-i Sünnet ve Şia, dinlerinde ihlas (dini Allah'a özel kılma) ve zıddı olan şirk, tuvalete girişin nasıl olacağı, idrarın nasıl yapılacağı kadar kaynaklarında yer almaz.
Halbuki din demek Tevhid yani islam yani dini Allah'a özel kılmak ve güzel ahlak demektir.
Şia ve Ehl-i Sünnet dininde mescitlerin harç ve halısı yetim ve miskinlerin göz yaşından daha önemlidir.
Onların dininde kubbe ve minare inşa etmek kimsesizlere ve çaresizlere yardım etmekten daha muhteşem bir olaydır.
Dinlerinde fedakarlık ve diğer gamlık değil, gösteriş ve küfür hakimdir.
Dinlerinde saçma sapan salavât çekmek, sarp yokuşu aşmaktan (Beled-11,12,13,14,15,16,17,18) daha faziletlidir.
Hadis ve fıkıh kaynakları itibariyle söylüyorum.
Dinlerinde zerre miktarı güzel ahlak ve fazilet kırıntısı yoktur.
Yoksa Allah, onları diğer milletler indinde perişan ve derbeder etmezdi.
Gerçi dinleri uydurma ve ve Allah'a iftira olduğu için ne "hasenât"larının ne de "sâlihât" larının Allah indinde bir değeri yoktur.
Fakat yine de "sâlihât" lara değer vermiş olsalardı, Allah'ın af ve mağfiretine kavuşmaları ümit edilirdi.
Ümmi halk yani Kur'an hakkında bir bilgiye sahip olmayan, mezhep dincileri tarafından aldatılan ve Allah'ın hidayet yolundan engellenen saf insanlar konumuzun dışındadırlar.
Yani onlar bu yazının muhatabı değillerdir.
Dolayısıyla "hasenât"lara, "sâlihât"lardan daha fazla değer veren, Şia ve Ehl-i Sünnet dininin kaynaklarına bağlı olan fanatik dinciler hiçbir zaman erdemli ve güzel ahlak sahibi olamazlar.
"Hasenât" ları yani bireysel ibadetleri önceleyen rivayetlerle güzel ahlak sahibi olmak mümkün değildir.
Şimdi din kaynaklarında yani paralel Kur'anlarında bulunan ve onları ahlaksız yapan uydurma hadislere bir göz atalım.
Sakın "uydurma hadis" demem sizi yanlış bir inanca götürmesin.
Kur'an karşısında din ve hüküm olarak Allah'ın âyetlerinden ve O'nun hadislerinden başka bütün hadisler iftira ve yalandır.
(Casiye-6)
İŞTE SİZE DİNSİZLİKTEN DAHA BETER BİR DİN:
Beş vakit namaz ile ilgili hadisler:
"Rüküleri, secdeleri, abdestleri ve vakitlerine riayet ederek beş vakit namazı kılmaya devam eden ve bu beş vakit namazın Allah katından gelen bir emr-i hak olduğunu kabul eden kimse cennete girer"
( Ahmet bin Hanbel-Sünen)
"Yüce Allah şöyle buyurdu: Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve onları, vaktinde ve hakkını vererek kılanları cennete koyacağımı kendi katında vâdettim, namazları düzenli kılmayanlar için ise katımda böyle bir vaad yoktur"
(Ebu Davud- Salat, 9)
"Bir kimse abdest alır ve güzelce abdest almaya özen gösterir, ardından da namaz kılarsa, bu abdestle namaz arasında işlediği günahlar o namazı kılıncaya kadar mutlaka bağışlanır"
( Buhari- Vudu, 24; Müslim- Taharet, 5)
Onların dinine göre, diyelim ki, beş vakit namaz kılmıyorsunuz, merak etmeyin, sırada cuma namazı nöbette bekliyor.
Cuma namazı ile ilgili hadisler: "Cuma diğer cumaya kadar ve fazladan üç gün içinde işlenen günahlara kefaret olur"
(Taberani)
"Bir kimse güzelce abdest alarak Cuma namazına gelir, Cumayı ses çıkarmadan dinlerse iki Cuma arasındaki ve fazla olarak üç gün daha günahları bağışlanır"
( Müslim- Cuma, 27)
Onların uydurma dinlerine göre Cuma namazı kılmıyorsanız, hiç sorun yapmayın, başka bir günah çıkarıcı var.
Yani her haltı yapmakta serbestsiniz.
Ramazan ayı ve orucu ile ilgili hadisler:
"Ramazan öyle bir aydır ki, başlangıcı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtuluştur.
Her iftar vaktinde Allah tarafından cehennemden azad edenler vardır ve bu Ramazan'ın her senesinde böyledir"
( İbni Mace- Siyam)
"İnanarak ve karşılığını Allah'tan umarak Ramazan gecelerini namazla ihya eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır"
(Nesai- Siyam, 39; Müslim- Salatu'l Müsafirin, 173)
Sizde oruç da mı yok, merak etmeyin, bu iftira ve yalan dinde yok, yok.
Hac ve Umre ile ilgili hadisler:
Ebu Hüreyre der ki, ben Resulullah'ın şöyle buyurduğunu işittim.
"Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden Hac eden kimse anasından doğduğu gündeki gibi günahsız olarak evine döner"
( Buhari- Hac, 4, Muhsar bölümü-10) Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefarettir. Mebrur (kabul edilmiş) Haccın karşılığı ise ancak cennettir"
(Buhari- Umre; Müslim- Hac, 437)
Diyelim ki, sizde Hac ve Umre de bulunmuyor.
Hiç merak etmeyin, bu dinde çareler tükenmez.
Kadir gecesi ile ilgili hadisler.
Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Nebi (Aleyhisselam) şöyle buyurdu:
"Faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Kadir gecesi'ni İhya eden kişinin geçmiş günahları bağışlanır"
( Müslim- Müsafirin, 175)
Yoksa Kadir gecesini kaçırdınız mı?
Merak etmeyin, sırada salavât sizi bekliyor.
Salavat çekme ile ilgili hadisler:
"Kim bana bir defa salat-ü selam getirirse, bu sebeple Allah da ona on misli merhamet eder"
( Müslim- Salat- 70; Ebu Davut- vitir 26; Tirmizi- vitir, 21; Nesâî- Ezân- 77, sehv 55)
"Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları bana en çok salat-ü selam getirenlerdir"
( Tirmizi-vitir-21)
"Yanında adım anıldığı halde bana salat-ü selam getirmeyen kimse perişan olsun, burnu sürtülsün" (Tirmizi- Daavat,101)
Daha bu uydurma dinin rivayetleri arasında, mevlit kandili, beraat ve reğaib kandilleri, tesbihat, zikirler ve günah çıkarıcı yüzlerce saçmalık bulabilirsiniz.
Mesela : Dünya üzerinde bulunan bütün mabedler bir fakirin gözyaşının damlasına denk gelmezken, Kur'an düşmanı habisler şöyle bir hadis uydurdular.
"Men bené mesciden lilléhi benellâhu lehu beyten filcenneti"
"Kim Allah rızası için bir mescit (cami) bina ederse, Allah ona cennette bir ev bina eder"
Şimdi Allah'ın Resul'üne karşı açık iftira olan bu ahmakça hadis dururken, fakir ve miskinleri kim görecek ?
Bu sözün yalan ve iftira olduğunu sadece Kur'an'a iman eden muvahhidler bilir?
İşte Şia ve Ehl-i Sünnet'in Kur'an'sız dini, Resulullah (a.s) a karşı binlerce iftira ve saçmalıklarla şekillenmiştir.
Artık bu dinde kimse adalet, emri bilmâ'ruf- nehyi anil'münker, merhamet, insan hakları, infak gibi erdemli hareketlere değer vermeyecektir.
Herkes kendini, kendi cemaatini ve tarikatını düşünecek, fedakarlık ve salih amelin ne olduğu bilinmeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder