5 Aralık 2020 Cumartesi

 NASIL NURCU OLDUM? 

(5.YAZI) 

Bir yıl müddetle Risâle-i Nurları Kur'an'la karşılaştırdım.

 Allah'ın kitabını okudukça Said Nursi ve Rasâle-i Nur gözümde küçülmeye başladı.

 Bu nasıl Mehdi ki, her  kitabında Kur'an'a muhalefet ediyor, kendini Kur'an'ın üzerinde çıkarıyordu.

 Sanki kendisine yeniden bir vahiy geliyormuş gibi, indi te'villerle  Kur'an'ı yorumlamaya çalışıyor. 

 Kur'an'ı kendi maksatlarına alet ediyor, kendine Kur'an âyetleriyle te'yid etmeye çalışıyordu.

 Hz. Ali, Abdulkadir Geylani, İmam-ı Rabbani gibi kişilere isnat edilen sözlerle bu asırda kendinin ve eserlerinin zuhur edeceğini onlara söyletmiş oluyordu.

 Artık Said Nursi nazarımda yalancı, sahtekar, bir yerlerin adamı olduğu meydana çıkmıştı.

Yüce Allah'a çok şükür ki, bu tarihe kadar bana ömür verdi.

 Eğer "Kâdiri ve Nakşi (Süleymancı)   tarikatlarında ecelim gelmiş olsaydı, Müslüman olarak değil, Kâdiri ve Süleymancı olarak ölmüş olacaktım.

 Eğer 1960'dan önce ölmüş olsaydım tam bir Nurcu itikadında ölmüş olup,  ebedi cehennemi boylamış olacaktım.

 Kâdiri, Nakşi, Nurcu olduğum zamanda dünyevi bir çıkar ve menfaatim yoktu.

Samimi olarak ahiretimi kazanmak ve günahlarımın affedilmesi için gayret gösteriyordum.

Yüce Allah benim bu samimiyetimi  bildiği için beni kendi kitabı ile karşı karşıya getirdi. 

Rabbime hamd olsun bana hidayet etti ve beni kendi kitabı ile selamete çıkardı.

 1970 yılında bir bildiri yayınlayarak  1950 ile 1970 yılları arasında  geçirdiğim günlere tevbe ettim.

 Yeni baştan Kur'an-ı Kerim'deki İslam'a yönelmiş oldum.

 Artık Kur'an'ı Kerim'in son kitap, Muhammed (Aleyhisselam)ın son Nebi ve Resul olduğuna kesin  iman ettim. 

Kur'an'ı Kerim'in haber vermediği  "müceddit, Mesih-üd-deccal, Sahib-üz-Zaman, Mehdi-i Muntazır, Gavs, Kutup gibi  uydurulmuş isimlerin istismarından kurtulup hidayet kitabı Kur'an'da karar kıldım.

 Bu inanç ve anlayışa geldikten sonra bir görevim kalmıştı.

 Risâle'i Nur kitaplarına karıştırılmış bine yakın batıl inançları kimin yazdığını araştırmak.

Said Nursi'ye hüsnü zan edenlere göre bu hurafeleri Said Nursi'den habersiz olarak talebeleri yazmıştı.  İşte ben bu meseleyi öğrenmek için ileri gelen abilerle görüşmek istedim. 

 İlk önce Ankara'da Hacı Bayram semtinde bulunan Nur Dershanesi'ne uğradım.

 Bekir Berk, Hüsnü ve Bayram abilere dedim ki: "Hak ve batılın karışımından meydana gelen bu eserler gerçekten Said Nursi'ye mi aittir?

 Bu sözüme şiddetli bir şekilde tepki gösterdiler. 

"Sen Risâle-i Nur'u anlamış olsaydın, bu soruyu bize sormazdım, çünkü bu Risâle-leri ne Said Nursi, ne de biz yazdık. Bu eserler baştan sona ilham-ı Rabbani'dir.

 Üstadımız Said Nursi bile  Risâle-i Nur talebesidir. 

Risâle-i Nurlarda hata aramak, kötü niyetli kişilerin işidir" dediler. 

Bunlardan net bir cevap alamadığım için Kastamonu'ya hareket ettim.

 Kastamonu'da Bediüzzaman'a sekiz sene hizmet eden Mehmet Feyzi Efendi'yi ziyaret ettim.

 O da "Kur'an'ı Hakim'in otuz üç âyeti Said Nursi'ye işaret etmekte ve imam-ı Ali (radıyallâhu anhu ) Celcelutiye ve Ercüze kitaplarında Said Nursi'nin bin dört yüz ( 1400)  sene sonra zuhur ederek, Risâle-i Nurları yazacağını bildirmiştir.  Ayrıca Abdulkadir Geylani 9 asır önce Said Nursi ve eserlerinin  ortaya çıkacağını müjdeleyerek   beyan etmişlerdir" 

  Mehmet Feyzi bu görüşünü, Bediüzzaman Said Nursi Tarihçe-i Hayatı, Yeni Asya Neşriyat,  Temmuz 1994, s. 284 te  beyan etmektedir.

Oradan doğruca Denizli'ye hareket ederek Ahmet Feyzi Efendi'yi  ziyaret ettim. 

 Bu meseleleri onunla da konuştum.  Yemin ederek: "Risâle-i Nur'daki bütün yazılar, Üstadımız Said Nursi'ye aittir.

Şakirtlerin (öğrencilerin) bütün yazıları Üstadımızın uygun görmesiyle  Risâle-i Nur Külliyâtına  girmiştir. 

Ona gösterilmeden ve okumadan hiçbir talebenin yazısı, şiiri Risâle-i Nur'a alınmamıştır" dedi.

O da bana Said Nursi ve Risâle-i  Nur hakkında yazmış olduğu Mâidetü'l- Kur'an (Kur'an sofrası)  adlı eserini gösterdi. En az kırk elli  hadis ile Mehdi'nin geleceğini ve asırlarca beklenen Mehdi'nin Said Nursi  olduğunu ispat etmeye çalıştı. 

Bu esere Said Nursi tarafından tasdik edilerek tılsımlar  mecmuasında neşr edilmiştir.

(Risâle-i Nur Külliyâtından Tılsımlar Mecmuası,  Bediüzzaman Said Nursi, Tenvir Neşriyat 1988, İst, Tılsım mecmuasının Zeyli Mâidetü'l- Kur'an s. 168- 194 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder