31 Ekim 2020 Cumartesi

 ŞİRK BATAKLIĞI KENDİLERİNE  ATALARINDAN MİRAS KALDI :

(6. YAZI)

Emevi-Abbasi Ehli Sünnet dininin uydurma ve iftira olduğunun belki de en büyük delillerinden biride şudur.

Mezhepçiler hiçbir zaman tarikatçıların şirkine ses çıkarmaz onlara bir şey demezler.

 Hatta içlerinde hiçbir rahatsızlık duymadan tarikatçıların  televizyonlarına çıkar saatlerce konuşurlar.

Bunun sebebi şeyhlerini ilâh ve rab edinen tarikatçılarla, imamlarının ve âlimlerinin ictihadlarını din edinen mezhepçilerin arasında bir fark olmadığındandır. 

KUR'AN'IN İLMİ VE HİKMETİ OLMAYINCA AHMAKLIKTA SINIR KALMIYOR.

Şimdi yukarıdaki cümlede ne demek istediğimi Kur'an cahillerinin kendi  dillerinden dinleyeceksiniz.

 Fanatik bir nurcu olan Ahmet Akgündüz'den başlayalım.

Diyor ki: 

"Ahmet Akgündüz'e sorarsanız, ben "Bediüzzaman!" hazretlerinin ahir zamanda beklenen Hz. Mehdi olduğuna iki kere iki dört eder derecesinde iman eden insanlardan biriyim"

(Prof. Dr. Ahmet Akgündüz)

Ebubekir Sifil ne diyor? 

"Aleyhissalâtu vesselam efendimiz, bir kere şunu çok net olarak ifade edelim.

 Aleyhissalâtu vesselam efendimiz herhangi bir ölümlü gibi bu dünya ile bağlantısı kesilmiş bir "peygamber" değildir.

 Buyuruyor ki:

 "Bana sık salâtü selam getiriniz, yeryüzünde Allah'ın dolaşan melekleri vardır.

 O melekler her kim bana salatü selam getirdiğinde onu alır bana getirirler.

 Bana ruhum iade edilir ve onun selamına mukabele ederim"

Prof. Dr Nihat Hatipoğlu'nu bir dinleyelim. 

 "Hâfi ne demek bilir misiniz?

 Hâfi, yalınayak demektir.

 Bişr-i Hâfi  yolda yürürken o yoldaki hayvanlar, o kasabadaki hayvanlar Bişr-i Hafi üzerine basmasın diye pislik yapmazlarmışşşş,

  büyük abdestlerini dökmezlermişşşş.

 Bişrin ayağı kirlenmesin diye,

(Kur'an cahili  bakın şimdi neyi pazarlıyor)

 "Evet kadem-i şerif, Hz. "Peygamberin" nal-ı şerif diye de biliniyor.

(Kendisi "peygamber" kelimesini kullandığı için yazıyorum)

 Sevgili "Peygamberimizin" ayak izi alınmış ve nesilden nesile aktarılmıştır ve şu anda da Hz. "Peygamberin" kademi şerifi vardır.

 Bu bizim tarihimizde önemli bir yer tutar.

 Evet kademi şerif budur işte.

 Nal-ı şerif, kademi şerif yani esasen "Peygamber" efendimizin ayağının oturduğu alanı gösteriyor.

 Daha sonraları oraya değişik övgüler yazılmıştır ve bu kademi şerif bu şekilde yazılı olanlar var, yazılı olmayanlar vardır.

İmamı Nebhâni  kademi şerifi taşımanın yüzlerce faydasından bahseder.

 Onun için evlerimizde bulunmalıdır diye düşünüyorum ben.

 Kademi şerif mutlaka bulunmalı evimizde, arabamızda bunu taşımaya gayret etmeliyiz"

Tarihçi Kadir Mısıroğlu ise bakın tarihçiliğini nasıl konuşturuyor. 

 "Peygamber (a.s) a cinler de iman etmekle mükelleftir ve cinler üç bin (3000) yıl yaşadıklarından belki bu alemde, şu salonda sahabe cinni  vardır.

 İmamı Buhari Hazretleri topladığı hadisi şerifleri önüne koymuş sahabe cinnileri  çağırmış, 

Tarihi bir rivayet size söylüyorum!

 Benim bu kitabımda Allah Resulü'nden işittiğiniz  hadislere şu işareti koyun,  işitmediğiniz hadislere şu işareti koyun dedi. Sayfalar kendiliğinden döndü, bütün hadislere cinniler işaret koydular"

Aynı dinin tapıcısı aynı yolun  yolcusu F Gülen'in söyledikleri daha korkunç, diyor ki:

 "Şeytanın düdüğü insanlar, dudaklarına götürüyor şeytan, onlara üflüyor, onlarda etraflarında buldukları üç beş tane safderun. Usulü dini bilmeyen,

usulü tefsiri bilmeyen, usulü hadisi bilmeyen, usul fıkhı bilmeyen, kelamı bilmeyen bir kısım nâdanlar.

 Birde Kur'an Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı.

 Kur'an Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı.

Usulü din ulaması "hadisin Kur'an'a ihtiyacından daha fazla,  Kur'an'ın hadise ihtiyacı vardır" diyorlar.

Rahman ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.

"Onlara: Allah'tan başka taptıklarınız hani nerede?

Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine olsun yardımları dokunuyor mu? denilir. Artık onlar, o azgınlar ve iblis orduları toptan oraya tepetaklak atılırlar.

Orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler: Allah'a yemin olsun ki, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

Çünkü biz sizi Alemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk. Bizi ancak o günahkarlar (müşrikler) saptırdı.

Şimdi artık bizim ne şefaatçimiz var, ne de yakın bir dostumuz.

Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden (muvahhidlerden) olsak!"

(Şuara-91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102)

Bu hurafecilerin söylediklerini kendi seslerinden dinleyerek tek bir  kelimesini atlamadan yazdım. 

Yani burada var olan yazıların hiçbirinde yalan ve iftira mevcut değildir. 

Tamamen kendi sözlerinden derlenmiş yazılardır.

Dolayısıyla insanlara iftira etmekten Allah'a sığınırız. 

İSMAİLAĞA TARİKATININ ŞİRK SAPIKLIĞI:

Türkiye Cumhuriyeti'nde  hiç çekinmeden şirk inancını ortaya koyan en büyük tarikat İsmailağa tarikatıdır.

Şu anda tarikatın başında bulunan cübbeli Ahmet gibi, Allah'a, Allah Resulü'ne ve İslam dinine iftira ve hakaret eden birisi herhalde dünyaya gelmemiştir.

İşte bunlardan bir kaç örnek: 

"Şimdi bir rivayet söyleyelim.

 Abdulkadir Geylani (k.s)  Hazretlerine ait  faziletli kırk salavatı şerifede geçen bir sahifede, tabi bu 41. sahifedeki beytte var.

"Kabrim  beytullahtır,(Allah'ın evidir)  ziyaretime koşa koşa gelen İzzet ve rıf'at (yücelik) ile döner" diyor.

 Şu feyze bakın.

"Sırrım Allah'ın sırrıdır" diyor.

"Mahlukata sirayet eden Allah'ın sırrı bende sirayet etmiştir"

 Bundan dolayı Abdulkadir Geylani ölüleri diriltiyordu.

 Abdulkadir Geylani "Bana sığın" diyor.

"Emrim Allah'ın emridir" diyor.

"Ey Şah-ı Nakşibend! Sensin benim efendim! Yetiş imdadımıza, Ey Allah'ın  dostu  selam olsun sana, yetiş bize, imdadımıza!

 Tut elimizden"

 Büyük o, Allah ona ne yol verdi.

 Onun yolu kıyamete kadar yürüyecek.

 İslamiyeti muhafaza ediyor"

 Başka bir konuşmasında cübbeli  aynen şunları söylüyor.

"Peygamberler diridirler, hatta kabirlerinde namaz kılıyorlar.

 İslam alimlerinden İbni Akil Hz.leri "Allah resulü kabirde hanımlarıyla zevkleniyor (cinsel ilişkiye giriyor)" demiştir.

Hapisten çıkış  konuşmasında büyük bir kalabalığa  cübbeli Ahmed'in  söyledikleri aynen  şöyledir.

"Geçen hafta Abdulaziz Bayındır dedi ki: Cübbeli, Abdulkadir Geylani'den himmet istemiş, gelsin Abdulkadir Geylani onu (hapisten)  kurtarsın.

Ben de onun lafı üzerine daha çok Abdulkadir Geylani'den himmet istedim(kalabalıktan heyecanlı  bağırışlar, çağırışlar)

 Abdulkadir Geylani kurtarırmıymış görsünler!

Başka bir konuşmasında cübbeli Ahmet diyor ki:

 "Efendi hazretleri (şeyhi Mahmut)  kaç defa vefat edecek zannetti millet, birisi  gördü zuhuratta, Azrail (a.s) geldi efendi hazretlerine, çok sene oldu, 15 sene, işte efendim (ruhunu) alacak.

 Efendi Hazretleri şöyle yaptı (ellerini kaldırdı Azrail'e)

 "Ben şimdi gelmek istemiyorum!

 Olur mu bu?

 Olur!

 Çünkü hadis-i şerifte diyor ki:

 Her peygambere muhayyerlik verildi.

 Ne demek? İstersen gel, istersen (dünyada) kal.

Bütün evliyalara bu verildi, bunda ittifak vardır. Yani ister gel, ister kal.

Kur'an ve muvahhid düşmanı cübbeli Ahmet diyor ki:

 "Mahfuz, korunmuş demektir.

 Şimdi bazı veliler var, geçmişinde günah işleyebilirler.

 Hatta büyük günah işleyebilirler,  büyük günah işlemiş sonra tövbe etmiş, makam sahibi olmuş veliler vardır.

 Ama Mahmut efendi hazretleri dediğiniz zaman sicilinde bir seyyie (günah, hata) yoktur.  Haydar Ali efendimiz ne derdi?

 "Henüz Mahmud'umun  sol tarafında bir günah yazılmamıştır"

 Böyle tertemiz insan, doğuşundan büyümesine kadar hiç görülmemiş bir şey, hayatında pantolon giymemiş, devamlı annesine şalvar getirirdi, şalvar giyerdi.

CEVAP: Halbuki Nebi  (a.s) bile Allah'a karşı hata yapmıştır 

(Tevbe-113)

Başka bir âyette yüce Allah, (Nebi (a.s) a  günahlarından dolayı  istiğfar etmesini emretmektedir.

(Muhammed-19)

 Başka bir konuşmasında Kur'an cahili, ilim düşmanı,  akıl yoksunu Cübbeli aynen şunları söylüyor.

 "Bu aracılık işini aradan kaldıranlar (âhirette)  sap gibi  ortada kaldıklarında onlarla görüşeceğiz.

 Çıkmış birisi ben Allah ile aramda aracı kabul  etmem diyor.

 Aracı yok, direk bağlanmış, motoru yakacak sonra, "Ben direk Allah'a bağlanırım" diyor.

 Sen direk bağlan.

 Ondan sonra sahabeler, şeyhler, müritler, hepsi gitti, mezhep sahipleri,  evliyalar hepsi gitti.

 Tek başına durmuş, "Ben direk Allah'a bağlanırım" diyor.

 Direk Allah'a bağlanan şeytana bağlanmıştır. Başka bir konuşmasında diyor ki:  

Beraat günü balıklar bile oruç tutardı.

 Yani yemezler, ama şimdiki balıklar sapıtmış olabilir.

 Eskiler böyleydi,  şimdi ne bileyim bugünkü balıkları, kuşları..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder