18 Ekim 2020 Pazar

 HADİSLER NEDEN DİNİN KAYNAĞI OLAMAZLAR? 

(38. YAZI )

 Kur'an'dan hiçbir zaman islam artı mezhepler karışımı bir din çıkarılamaz. 

Yani vahiy kendisinden başka hiçbir kaynağı referans olarak kabul etmez. 

Çünkü dinin Tek Sahibi Allah'tır.

"Dikkat et halis din yalnız Allah'ındır..."

( Zümer- 3)

"Deki: Bana dini Allah'a Has kılarak o'na kulluk etmem emrolundu"( Zümer- 11)

"Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduğunu gördüğün vakit..."(Nasr- 1,2) 

Dolayısıyla Allah tarafından bize gelen, Allah'ın vahyi olan, dinimizin tek kaynağı Kur'an'dır. 

 Mezheplerin savunduğu dini yapıda ise, Resulallah adına uydurulan rivayetler, sahabe'den geldiği varsayılan uygulamalar ve haberler, Mezhep imamlarının bunlara dayanan veya kendi indinden kararları hep beraber karmakarışık anonim bir komisyon dini kurulmuştur. 

Kur'an'ı dinin tek kaynağı kabul eden aklı başında bir Müslüman için Kur'an'ın ortaya koyduğu din ile mezheplerin dini arasında orta yolu bulma şeklinde bir yöntem düşünülemez. 

Yöntem yalnızca Kur'an'ın din olduğunu anlayıp, dini yalnız ve yalnız Kur'an ekseninde anlama olmalıdır.

 Kur'an'ın bir hükmünün nasıl anlaşılacağı ile ilgili bir anlaşmazlık olursa, çözüm : 

Kur'an, ilim, hikmet, akıl ve tefekkür ekseninde farklı alimlerin görüşleri ortaya konması, Kur'an'ın kendi bağlam ve bütünlüğü içinde anlaşılması, iyi bir araştırmanın yapılması, evrensel bir ahlak anlayışıyla hareket edilip halkın mantıklı bulduğunu seçmesi olacaktır.

Yoksa halkın, her konuda tek bir kişinin veya taklitçi ekolün tüm izahlarını sorgulamadan din gibi benimsemesi hiçbir zaman sağlıklı bir çözüm değildir. 

Bir kişi bu konuda haklı iken, diğeri başka bir konuda haklı olabilir. Ayrıca önceden bir yorumu benimseyen kişi sonra fikrini değiştirebilir. 

Mezheplerin olmadığı ilk üç asır'da durum buna daha yakındı, farklı görüşler olmakla birlikte, mezhep mukallitliği ve fanatizm yaygınlaşmamıştı.

 Her dönemde ortaya çıkan fikri çatışmalarda, herkes fikrini ortaya koyarken, fikirlerin ortasını bulduğunu, böylelikle en akıllı olduklarını iddia eden şahıslar türemiştir. 

 Mezhebi yozlaşma uzun yıllar bu topraklarda yaşamış, kendi din, gelenek ve göreneklerini, halk arasına bir ibadet ve itikat olarak yerleştirmiştir.

Dilimizde dahi bunun örneklerini görmekteyiz "hizipçi, fırkacı" manasına gelen Kur'an'ın çok sert bir dille kınadığı ve reddettiği batıl inançların ifadesi olan "mezhepçi" kelimesi hakaret olarak algılanacağına, Kur'an ve  tevhid bağlılarına "mezhepsiz" kelimesi hakaret olarak vurulmaktadır. 

Yapılması gereken en önemli mesele, mezhepler ile Kur'an'ın orta yolunu bulmak değildir. 

Yapılması gereken mezheplerin dinde bir sapma olduğunun, bu mezheplerin dine eşitlenemeyeceğinin tespit edilmesi ve mezheplerin yok sayılarak bir kenara bırakılmasıdır. 

Kur'an'ın dinin tek kaynak olduğu anlaşıldıktan sonra yapılması gereken, Kur'an'ın açılıp dinin yeni baştan incelenmesi ve doğru olarak öğrenilmesidir. 

Tekrarla dediğimiz gibi mezhepçi -gelenekçiler, bu topraklarda uzun yıllar iktidar oldular ve onların izahlarının çoğu araştırmasız bir şekilde mutlak gerçekmiş gibi algılanmaya başlandı. 

Gelenekçi- mezhepçi islamcıların dinselleştirdiği hurafe ve rivayetlerin bir çoğu halkımızın da geleneği haline dönüştü. 

Bu yüzden ısrarla vurguladığımız gibi Kur'an'ı merkeze koyup dinin ne olduğunu Kur'an'dan öğrenmemiz çok önemlidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder