17 Ekim 2020 Cumartesi

 HADİSLER NEDEN DİNİN KAYNAĞI OLAMAZLAR? 

(37. YAZI )  

 Kuran'ın anlattığı İslam'a inanan her mümin, Allah'ın Elçisi Muhammed (a.s) a itaatin gerekliliğini herkesten daha iyi bilir.

 Kuran'ın takipçisi olan muvahhidler, bu yüzden Allah'a ve elçisine itaat edilmesini söyleyen âyetlerin kendilerine karşı delil gösterilmesini büyük bir cehalet ve ahmakça bir söz olarak karşılarlar. 

Kur'an'ın takipçisi muvahhidlere göre, Elçin'in bize miras olarak bırakmaya çalıştığı yegane kaynak Kur'an'dır. 

Kur'an yeterlidir ve bizi ilgilendiren yegane vahiy'dir. 

 Sahabeler bu anlayışa sahip idiler. 

Fakat daha sonrakiler hikmeti anlayamadılar. 

Hadis kitabı diye ortaya çıkarılmış bu uydurma dini, Kur'an'dan yüzlerce  kat fazla rivayeti ümmete dayatan Ehli sünnet ve Şia'nın bu eserlerinde Allah'ın Elçisi Muhammed (a.s) a sayısız iftiralar vardır. 

Kur'anı tek kaynak kabul edip bu uydurma kaynakları reddetmek, din ve tevhid adına tek otoriteyi Kur'an'a  vermek, hem mesajın sahibi olan Allah'a, hem mesajı getiren Elçiye itaat etmek demektir. 

Yüce Allah birçok âyette Elçisi Muhammed (Aleyhisselam)'ı en güzel şekilde övmüş ve insanlara onu istismar edecekleri bir alan bırakmamıştır. 

İnsanların bu hududu aşarak elçiyi aşırı yüceltmeye kalkışmaları şirktir, küfürdür, cehalettir, ahmaklıktır, haddi aşmaktır.

Kendi hakimiyetini sürdürmek ve din sömürülerine devam etmek isteyen  devletler, geleneklerini uygulamakta menfaat görüp ilmi ve akılcı düşünceden korkarlar.

Ne yazık ki bunlar Kur'an'a ve şura'ya dayalı İslamiyet'in en önemli  düşmanlarıdır. 

Kur'an'a ve akla göre İslam'ı anlatanlara, ateistlerin göstermediği tepkiyi bu Kur'an düşmanları göstermektedir. 

Bunun sebebi basittir. 

Kur'an'a göre İslam, bu kesimin aracı olarak kullandıkları "din"in sundukları gibi olmadığını, yönetim şekillerini, kadına bakışlarını, baskıcı idare biçimlerini Kur'an'a göre değil örflerine, heva ve heveslerine, Arap- Emevi  geleneklerine göre oluşturdukları ortaya çıkacaktır. 

Bu hurafeci , gerici kesim, sömürü ve rant aracı olarak kullandıkları din ellerinden alınmak istenince bunu alanlara Yahudi, Mason, sapık, ajan, Vahhabi, mezhepsiz gibi sözlerle iftira etmekte ve fiili saldırılarda bulunarak, güneşi balçıkla sıvamak istemektedirler. 

Hurafeci, ırkçı Emevi- Abbasi yönetimleri döneminde oluşturulup o dönemlerdeki örflerin, hayata bakış açılarının dondurulması olan Ehli Sünnet mezhepleri, Kur'an'ın anlattığı dinin anlaşılmasındaki en büyük engeldir. 

Ne yazık dini iyi bilmeyen kitleler bu mezhepçi yaklaşımların izahlarını din sanmaktadır. 

İşte kendini yenilemeyen, değişime ayak uyduramayan Emevi dininin  bağlıları olan Ehl-i Sünnet mezheplerinin dillerindeki çürümüş, bozulmuş ve eskimiş uydurma rivayetlerden, beyni, aklı, vicdanı zehirli IŞİD, Taliban, El Kaide, Boka Haram, Nusra, gibi vahşi zombiler çıkar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder