4 Ekim 2020 Pazar

 RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR

(83. YAZI )

Erbabınca malumdur, Kur'an'ın bazı harflerinde, hatta kelimelerinde  harekelerin Allah Resulün'den yıllar  sonra konulduğundan ve Arap dilinin özelliklerinden  kaynaklanan  çeşitli ihtilaflar olmuştur.

 Harflerde yüzlerce, kelimelerde ise  az sayıda bu ihtilaflar mevcuttur.

Bu okuyuş farklılıkları meali değiştiriyor olsa da  Kur'an'ı Mübin'in manasına zenginlik kazandırıyor. 

 MESELA :

Hucurat süresi altıncı âyetinde bulunan "fetebeyyenu"  kelimesi, diğer bir kıraatte "fetesebbetu" olarak okunmaktadır. 

Bizim kıraatte( Asım) "açığa çıkarın" araştırın" olurken, diğer kıraatte

 "ispat edin, sonra harekete geçin" anlamına gelmektedir. 

Harflerde bu ihtilaf çok yoğun, binlerce yerde  karşımıza çıkmaktadır.

ÖRNEK :

 Bakara suresi 140.âyetinde "bizim kıraatte "em tekulune " 

"Yoksa siz...böyle mi  söylüyorsunuz" olurken, diğer kıraatte "em yekulune " " Yoksa onlar...böyle mi   söylüyorlar" anlamına gelmektedir.

 Kıraat ilmini ummiler bilmez.

Kıraat ilmi  çok  geniş ve çok zevkli bir ilim dalıdır. 

Yani Arapça dilinin özelliğinden  Kur'an'ın harflerinde ve kelimelerinde değişme olduğu halde, Said Nursi'ye göre  Risale'i Nur'un noktasına bile itiraz edilemez.  

Said Nursi'ye  göre, "Risâle'i Nur Külliyâtının bir harfine bile dokunmak büyük bir  günahtır"

Bakın Said Nursi bu konuda neler söylüyor.

 "Kimin haddi var ki,

risalelerin birisine el uzatsın veyahut bir sahifesine dil uzatsın,

veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun"

 (Barla Lahikası- 194, Yedinci Mektuptan, Hüsrev, Üstadının Kendi Hakkında Hiddetini Zannedip, Bir Meseleye Dair, Müteessiren  Yazdığı Mektubundan Bir Fıkradır) 

 Arapçanın özelliklerini ve  kıraat ilmini bilen ve araştıran biri olarak söylüyorum ki,  Risale'i Nur'da bulunan şu cümle Kur'an hakkında bile söylenemez.

Said Nursi diyor ki :   "Kimin haddidir ki, bu nurlarda yanlışlık bulsun..." onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum, telakki ediyorum"

(Barla Lahikası- 56  Yirmiyedinci mektuptan eyyühel Üstadul Aziz)

 Bu kadar cehalet var mıdır?

Böyle şirk ve küfür  olur mu?

 Azarı işitince talebesi Ahmet Hüsrev  bakın nasıl  hakkı söylemekten çark ediyor.

Yani Risalelerde Kur'an'a aykırı olan yerleri söylemekten korkuyor ve hakkı gizliyor. 

 "Mükerreren mutalâa ve kıraat  ederek, arş  kadar yüksek eserleriniz hakkında mutalâa serdine  bir kelime

hatta bir nokta ilavesine kendimde cüret ve kudret  bulamadığından  dolayı bu babda  bir mütalaa dermeyanına  imkan göremiyorum"

( Barla Lahikası- 40 ) 

CEVAP :

Şu kesin bir vaka olmuştur ki:

Nur talebeleri Risale'i Nur'u, Kur'an'ın önüne geçirmişlerdir. Onların Kur'an okumaları ise sadece sevap  amaçlıdır. 

Onlara göre :

  Nur risaleleri zaten Kur'an'ı Mübin'in tefsiri mahiyetindedir. Onların anlayışlarına göre Kur'an'ı Mübin'den alınacak bir şey kalmamıştır.

Halbuki bu inancın tam aksine  Kur'an'ı Mübin'de yüce Allah  şöyle buyurur.

"Yoksa ondan başka bir takım ilahlar mı edindiler?

Deki: Haydi delilinizi getirin! işte benimle beraber olanların kitabı

 (Kur'an) ve benden öncekilerin haberlerini anlatan kitabı (Kur'an) Hayır onların çoğu hakkı bilmezler.

Bundan dolayı  yüz  çevirirler"

( Enbiya- 24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder