RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR
(83. YAZI )
Erbabınca malumdur, Kur'an'ın bazı harflerinde, hatta kelimelerinde harekelerin Allah Resulün'den yıllar sonra konulduğundan ve Arap dilinin özelliklerinden kaynaklanan çeşitli ihtilaflar olmuştur.
Harflerde yüzlerce, kelimelerde ise az sayıda bu ihtilaflar mevcuttur.
Bu okuyuş farklılıkları meali değiştiriyor olsa da Kur'an'ı Mübin'in manasına zenginlik kazandırıyor.
MESELA :
Hucurat süresi altıncı âyetinde bulunan "fetebeyyenu" kelimesi, diğer bir kıraatte "fetesebbetu" olarak okunmaktadır.
Bizim kıraatte( Asım) "açığa çıkarın" araştırın" olurken, diğer kıraatte
"ispat edin, sonra harekete geçin" anlamına gelmektedir.
Harflerde bu ihtilaf çok yoğun, binlerce yerde karşımıza çıkmaktadır.
ÖRNEK :
Bakara suresi 140.âyetinde "bizim kıraatte "em tekulune "
"Yoksa siz...böyle mi söylüyorsunuz" olurken, diğer kıraatte "em yekulune " " Yoksa onlar...böyle mi söylüyorlar" anlamına gelmektedir.
Kıraat ilmini ummiler bilmez.
Kıraat ilmi çok geniş ve çok zevkli bir ilim dalıdır.
Yani Arapça dilinin özelliğinden Kur'an'ın harflerinde ve kelimelerinde değişme olduğu halde, Said Nursi'ye göre Risale'i Nur'un noktasına bile itiraz edilemez.
Said Nursi'ye göre, "Risâle'i Nur Külliyâtının bir harfine bile dokunmak büyük bir günahtır"
Bakın Said Nursi bu konuda neler söylüyor.
"Kimin haddi var ki,
risalelerin birisine el uzatsın veyahut bir sahifesine dil uzatsın,
veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun"
(Barla Lahikası- 194, Yedinci Mektuptan, Hüsrev, Üstadının Kendi Hakkında Hiddetini Zannedip, Bir Meseleye Dair, Müteessiren Yazdığı Mektubundan Bir Fıkradır)
Arapçanın özelliklerini ve kıraat ilmini bilen ve araştıran biri olarak söylüyorum ki, Risale'i Nur'da bulunan şu cümle Kur'an hakkında bile söylenemez.
Said Nursi diyor ki : "Kimin haddidir ki, bu nurlarda yanlışlık bulsun..." onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum, telakki ediyorum"
(Barla Lahikası- 56 Yirmiyedinci mektuptan eyyühel Üstadul Aziz)
Bu kadar cehalet var mıdır?
Böyle şirk ve küfür olur mu?
Azarı işitince talebesi Ahmet Hüsrev bakın nasıl hakkı söylemekten çark ediyor.
Yani Risalelerde Kur'an'a aykırı olan yerleri söylemekten korkuyor ve hakkı gizliyor.
"Mükerreren mutalâa ve kıraat ederek, arş kadar yüksek eserleriniz hakkında mutalâa serdine bir kelime
hatta bir nokta ilavesine kendimde cüret ve kudret bulamadığından dolayı bu babda bir mütalaa dermeyanına imkan göremiyorum"
( Barla Lahikası- 40 )
CEVAP :
Şu kesin bir vaka olmuştur ki:
Nur talebeleri Risale'i Nur'u, Kur'an'ın önüne geçirmişlerdir. Onların Kur'an okumaları ise sadece sevap amaçlıdır.
Onlara göre :
Nur risaleleri zaten Kur'an'ı Mübin'in tefsiri mahiyetindedir. Onların anlayışlarına göre Kur'an'ı Mübin'den alınacak bir şey kalmamıştır.
Halbuki bu inancın tam aksine Kur'an'ı Mübin'de yüce Allah şöyle buyurur.
"Yoksa ondan başka bir takım ilahlar mı edindiler?
Deki: Haydi delilinizi getirin! işte benimle beraber olanların kitabı
(Kur'an) ve benden öncekilerin haberlerini anlatan kitabı (Kur'an) Hayır onların çoğu hakkı bilmezler.
Bundan dolayı yüz çevirirler"
( Enbiya- 24)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder