1 Haziran 2020 Pazartesi

RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK , HURAFE VE YALANLAR
(37 . YAZI )
Her suale cevap vermek, hiç kimseye soru sormamak.
 Risâle-i Nur talebeleri Said Nursi  hakkında diyorlar ki:
"Herhangi bir ilme karşı sorulan suale bile tereddüt etmeden derhal cevap verirdi"
(Tarihçe-i hayat- 34)
"Daha : "O zatı zihavarik, (harikalar sahibi o zat)  daha haddi buluğa ermeden bir
Allame-i bi adil(Dengi olmayan bir allame)  halinde  bütün cihanı(dünyayı)  ilme meydan okumuş,
münazara(tartıştığı) erbabı  ulumu (ilim sahiplerini)  ilzam ve iskat etmiş, (onları alçaltmış)
"Daha : Her nerede olursa olsun vaki olan bütün suallere (bütün sorulara)  mutlak bir isabetle ve asla tereddüt etmeden, cevap vermiş"
"Daha : 14 yaşından itibaren üstadlık payesini taşımış ve mütemadiyen (devamlı olarak)  etrafına feyzi İlim ve nuru hikmet saçmış"
 Daha : İzahlarındaki incelik ve derinlik ve beyanlarındaki ulviyet(yücelik) ve metanet ve teveccühlerindeki  derin feraset ve basiret ve nur-u hikmet,
erbabı İrfan'ı şaşırtmış ve hakkıyla "Bediüzzaman" ünvanı celilini (kutsal unvanı)  bahşettirmiştir"
(Tarihçe-i Hayat, 579, Afyon Hayatı Risale i Nur nedir?)     
 CEVAP :  Bu  sözler hiç kimse tarafından Allah'ın elçileri için bile kullanılmamıştır.
 Halbuki Nebi ( a.s) kendisine  soru sorulduğunda vahiy gelinceye kadar cevap verememiştır.
Her soruya cevap vermek İslam'ın uygun görmediği haram fiiller arasında yer almaktadır. Çünkü her soruya cevap vermek sadece her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah'ın sonsuz ilmiyle ilgili bir durumdur.
İnsanlar için her soruya cevap vermek olacak bir şey değildir.
Kuranı Mübin'de Rahmân ve Rahim olan Allah şöyle buyuruyor.
"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır"
( Yusuf- 76)
Aslında ilim adamlarının sorulan sorulara  "bilmiyorum" demeleri, Allah'ın sonsuz ilmine karşı  güzel bir ahlak ve mükemmel bir  edebin göstergesidir.
 Dolayısıyla sorulan sorulara  "bilmiyorum" diye cevap vermek ilmin yarısıdır.
Bilmediğinde Allah için süküt edenin alacağı mükafat,  konuşandan az değildir.
Zira bu, nefse en ağır gelen cehaleti kabul etmektir.
Kur'an'da yüce Allah, Nuh (a.s) bağlamında şöyle buyuruyor.
"Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O (oğlun) asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim. Nuh dedi ki:  Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim  olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve merhamet etmezsen, ziyana uğrayanlardan olurum"
(Hud-46 47)
 Melekler bile şöyle demişlerdir.
"Ey Rabb'imiz! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim  olan ancak sensin" dediler.
(Bakara-32)
Gerçek âlimler bu güzel ve mümtaz ahlaka sahiptirler.
Her şeyi bilen Rahmân ve Rahim olan Allah şöyle buyuruyor.
"Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz"
(Enbiya-7)
Şu âyetler son Nebi olan Muhammed  ( a.s) bağlamında nazil olmuşlardır.
"Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana onun vahyi  tamamlanmazdan önce Kur'an'ı okumakta acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi arttır" de.
(Tâhâ-114)
"Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir âyet getiresin! Allah dileseydi, elbette onlara hidayet üzerine toplayıp birleştirirdi. O halde  sakın cahillerden olma"
( Enam- 35)
Muvahhid alimler kapısına burada her soruya cevap verilir, kimseye soru sorulmaz diye levha asan Said Nursi'yi görselerdi acaba ne derlerdi ?
Said Nursi'nin talebelerinin  aşağıdaki sözleri, hem Allah'a hemde Allah'ın Resullerine  karşı büyük bir saygısızlıktır.
"Böyle had ve hududu tayin edilmeyen, yani şu veya bu ilimde veya mevzuda, kim ne isterse sorsun"
diye bir kayıt konulmadan İlanat   yapmak ve neticede daim muvaffak olmak,
beşer tarihinde görülmemiş ve böyle ihatalı (çok geniş)  ve yüksek bir ilme sahip böyle bir İslam dahisi,  şimdiye kadar zuhur  etmemiştir"
 ( Asrı Saadet müstesna)
( Sözler- 702)         
CEVAP :
Efendiler!  "asrı saadet müstesna"  diyorsunuz.
Yani Said Nursi, Resulullah'tan önceki  Allah'ın Elçilerinden daha alim olduğunu mu söylüyorsunuz?
 Ey efendiler!
Yalan  söylemenin ve iftira etmenin  de bir haddi hesabı, bir ölçüsü lazım gelmez mi?
Allah'tan korkun, bu nasıl bir  ahmaklık  ve terbiyesizlik, bu nasıl bir cehalet ve haddini bilmezliktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder