RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK , HURAFE VE YALANLAR
(38.YAZI)
RİSÂLE-İ NUR İLE YETİNMEK.
Said Nursi diyor ki:
"20 senedir Kur'an'ı hakimden ve Risâle-i Nur'dan başka bir kitabı ne mutalaa etmişim ve ne de yanımda bulundurmuşum"
"Risâle-i Nur kafi geliyor"
(Tarihçe-i hayat- 322, Kastamonu Hayatı )
"Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum, başkalarına bakmıyorum, meşgul olmuyorum"
"Siz dahi Risâle-i Nur'a kanaat etmeniz lazımdır"
"Belki bu zamanda elzemdir"
(Kastamonu Lahikası- 73, Tarihçe-i Hayat, 279 )
CEVAP.:
Oysa Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır.
"Kendilerine okumakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi?
Elbette iman eden bir millet için onda rahmet ve ibret vardır"
( Ankebut- 51)
Aslında hem din yani hanif İslam, hem güzel ahlak, hemde öğüt ve hemde hidayet ve istikamet olarak Kur'an yeterli bir kitaptır.
"Ey Nebi! İşte biz her Nebi'ye suçlulurdan düşmanlar var ettik. Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter"
(Furkan-31)
"...Sapıtmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Allah herşeyi bilendir"
(Nisa-176)
"...Sadece Allah hakkı söyler ve hidayete yalnız O ulaştırır"
(Ahzab-4)
"Ey Nebi! De ki: Eğer haktan saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. EĞER HİDAYETİ BULURSAM, BU DA RABBİMİN BANA VAHYETTİĞİ KUR'AN SAYESİNDEDİR. Şüphesiz O, işitendir, bilendir"
(Sebe-50)
( indirilen vahiy ile) Allah bir kimseye nur vermemişse, artık o kimsenin nurdan bir nasibi yoktur"
(Nur-40)
Din ve hüküm, güzel ahlak ve öğüt olarak Kur'an yeterli bir kitaptır, demiştik.
Din ve hüküm olarak Kur'an kendisinden başka hiçbir kaynağı referans olarak vermez.
Hatta din ve hüküm olarak Kur'an'ın yanında, ötesinde, berisinde yani insanları vahye götürmeyen, onları Kur'an'dan engelleyen ve Kur'an'a alternatif olarak görülen bütün kaynaklar, sahipleri ve müntesipleri şeytandır.
"Kim Rahman'ın zikrinden (Kur'an'dan) gafil olursa, yanından ayrılmayan bir bir şeytanı ona musallat ederiz.
Şüphesiz bu şeytanlar onları hidayetten alıkoyarlar da, kendilerinin hidayette olduklarını sanırlar"
(Zuhruf-36,37)
Said Nursi ilmini kimden almış, bir dinleyelim.
"Molla Said, "Hz. peygamber ( a.s) ilim talebinde bulunmasına karşılık:
Hz. Resul'ü Ekrem ( a.s.m) ümmetinden sual sormamak şartıyla ilmi Kur'an'ın talim edileceğini tebşir etmişler.
Aynen bu hakikat hayatında tezahür etmiş"
"Daha sebavetinde (çocukluğunda) iken bir allame-i asır (asrın en büyük âlimi) olarak tanınmış ve katiyen kimseye sual sormamış, fakat sorulan bütün suallere mutlaka cevap vermiştir."
(Tarihçe-i Hayat 47 ilk Hayatı)
CEVAP :
Allah'tan korkun,
"Bütün suallere mutlaka cevap vermek" yalnız ilmi sonsuz yüce Allah'a mahsus olan bir hususiyettir.
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor. "Rabbim benim ilmimi arttır de "
( Taha- 114)
(Melekler )"Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur.
Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin" dediler.
( Bakara- 32)
Allah Resulü'nün rüya âleminde hiç kimseye ilmi Kur'an'ı tebşir etmeye ne gücü ne yetkisi olamaz.
İlim Allah Resulü'nden değil, Allah'tan istenir.
Yani bunu bilmek ve bu basit meseleyi öğrenmek çok mu zor, yoksa Kur'an'a karşı gözler kör, kulaklar sağır ve gönüller taş mı olmuştur.
"Rahman Kuran'ı öğretti. insanı yarattı, ona açıklamayı öğretti"
(Rahman 14)
Allah Resulü ile birlikte bütün elçiler (Aleyhimusselam) her şeylerini Allah'a borçludurlar.
Allah'tan başkasından ilim gibi şeyler talep edilmez.
( Bakınız, Duha ve İnşirah süreleri)
"...Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur "
(Nisa- 113)
buyrulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder