19 Haziran 2020 Cuma

ALEVİLİK
 (7. YAZI )
 "Ehl-i Beyt"  konusu içinde Kerbela faciasına kısaca değinmek yerinde olacaktır.
 Müslümanlar tarafından çok sevilen Hüseyin (r.a) ın Kerbela'da Yezid'in ordusu tarafından vahşi bir şekilde katledilişi, Alevilik içinde geniş bir yer tutar.
 Bu olay zalimin zulmüne uğramış mağdura duyulan sempatiyle geniş halk kitlelerini Alevi inancının etrafında toplamıştır.
En önemlisi Alevi inancı bu trajik hadise ile perdelenerek mezhepçi fanatiklerden uzak tutulmuştur.
 Kerbela olayı Alevi ozan ve şairler tarafından destanlaştırılmış , geçmişte bir çok yönden Alevi inanç ve edebiyatına sayısız faydalar sağlamış gerçekten bilinçli bir halkla ilişkiler politikası olarak görülebilir.
 Alevilerin Kerbela olayına verdikleri önem kendi atalarının başına gelenler bu katliama benzer olduğundan dolayıdır.
 Aleviler Allah Resulü'nün torunu olan Hüseyin ve ehlibeyt'in şahsında geçmişte çekmiş oldukları zulüm ve ızdırapların kederini  yad etmektedirler.
Ali (r.a) Ehlibeyt ve Kerbela hadisesi Aleviler içinde çok zengin anlatım ve kendini ifade etme edebiyatı ortaya çıkarmıştır.
 (Aleviliğin gizli tarihi- Erdoğan Çınar Mjora Kitaplığı, Aralık 2006) Alevilerin gerek namaz, gerekse Ramazan orucu konusundaki tavırları nettir.
"Benim Kabe'm insandır"
diyen bir topluluğun kıble konusunda tutumu da meçhul değildir.
19. Yüzyıl Alevi Bektaşi ozanlarından edip Harabi'nin sözleri gerçekten manidardır.
"Ey vaiz Efendi! 
Harabi der ki:
 Dinle bu nutkumu bilmezsin çünki, ben öyle mukaddes Kabe'yim ki, Kabe gelsin beni tavaf etsin"
"Edip Harabi, bir başka nefesinde Kabe, kıble ve namaz konusundaki Alevi-bektaşi inancını üstü kapalı bir biçimde de olsa şöyle dile getirmektedir.
 "Zühdü riya olan ibadet, hatadır Hazreti Sattara karşı, böyle namaz ile olamaz ümmet, hiç kimse Ahmedi Muhtar a karşı"
"Tarikatsız Mümin olamaz kimse, Nur'u Nübüvvetle dolamaz kimse. Hakkı, Peygamberi bulamaz kimse, Yatıp kalkmak ile duvara karşı" Birinci kıtada namaza ilişkin yaklaşım gerçekten çok  dikkat çekicidir.
 İkinci kıtanın sonundaki "duvar" sözcüğü ile Kabe'nin kastedildiğini ve Kâbe'ye karşı nasıl bir tavır takınıldığını görmemek mümkün mü?
Bir takım te'vilerle "Aslında kastedilen şey başka" demenin ne derece ikna edici olduğunu İnsaf sahibi herkesin idrakine bırakmaktan başka elimizden ne gelir.
Kabe ve kıble konusunda Alevi ozanı Yunus Emre bir şiirinde şöyle demektedir.
 "Çalış kazan ye, yedir. Bir gönül ele getir.
Yüz Kabe'den yeğnektir.
Bir Gönül ziyareti.
 Yunus Emre der ey hoca, İstersen var bin hacca. Hepisinden iyice, bir gönüle girmektir"
Alevi-bektaşilerin büyük piri hacı Bektaşi Veli bu husustaki kimi sözleri zaten dillerden düşmemekte ve Alevilere her zaman yol göstermektedir.
"Ellerin kabesi var, benim Kabe'm insandır"
"Hararet nardadır, (ateş)  sacda değil, keramet baştadır,
 tacda değil, her ne ararsan kendinde ara Mekke'de Küdüste Hac'ta değil"
Mustafa Cemil Kılıç
"İslamsız Alevilik iddiası ve Kızılbaş Müslümanlık" kitabında şöyle demektedir.
"Bu bağlamda her kişi ve kurumca bilinmelidir ki, Alevilerin ibadeti Cem'dir.
Cem ibadetinin teolojik kökeni kırklar Meclisidir.
Cem ibadeti ve içinde yer alan semah, kültürel ve folklorik bir unsur biçiminde değerlendirilip küçümsenemez.
 Sünni inancına mensup kardeşlerimizin ibadet biçimi olan 5 vakit namaz uygulaması Alevilerce saygı duyulan bir ibadet olmakla birlikte Alevi tarihinde ve geleneğinde asla yer almamaktadır. Her ne şekilde olursa olsun 5 vakit namaz uygulamasının Aleviliğe dahil edilmeye çalışılması doğru değildir. Bunu hiçbir Alevi kabul etmeyecektir"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder