21 Mart 2021 Pazar

 GELENEKLERİN ZARARLARI

 (2.YAZI )

Özel hatlardan benimle iletişime geçen Kur'an ehli muvahhid arkadaşlarla yaptığımız sohbet ve yazışmalarda her zaman şu temel gerçeği söylemişimdir.


Kur'an ve tevhid davasında tek başımıza da kalsak, bundan başka doğru yol asla yoktur.


(Ey Nebi! Hak, Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olmayasın"

(Bakara-147)


Tarihin bütün zamanlarında Allah Elçileri ve vahiy yolcuları azınlıkta kalmışlardır.


Dolayısıyla eğer Kur'an'ın ve aklın düşmanı olan Şia ve Ehl-i Sünnet  dininin mollaları ve mütrefleri tarafından sapık, mezhepsiz, dinsiz, modernist, mason, imansız ve deli olarak görülmüyorsak, Allah  Elçilerinin hidayet yolu üzerinde değiliz.


Çünkü yüce Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor.

"İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir Elçi geldiğinde hemen: O, bir sihirbazdır veya delidir, demişlerdir.

(Ataların dinine bağlı gelenekçiler)

Böyle söylemeyi (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler?

 Doğrusu onlar haddi aşan azgın bir topluluk oldular. Artık onlara aldırma.

 (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin. Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt iman edenlere fayda verecektir"

(Zâriyat-52, 53, 54 55)


Vahiy ve tevhid yolunda işimizin çok zor ve yorucu fakat büyük bir şeref ve onura sahip bulunduğunun  farkında olmalıyız.


 (Ey Resul! ) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir"

(Tevbe- 129)


 Ataların dinine mahkum olarak yaşayan dinci mukallitlerin, sanki anahtarı kaybolmuş bir zindanda yaşadıklarını bilmeliyiz.

 

Kur'an aydınlığından mahrum olan bu kitlenin dünyalarını aydınlatmak  ve ahiretlerini kurtarmanın ne kadar ehemmiyetli bir hadise olduğunu idrak etmek zorundayız.


Bizim kin ve nefret duyduğumuz bu  karmaşık şirk dini, bu ümmi halk asırlardan beri en merhametsiz bir şekilde yaşamak zorunda  bırakılmıştır. 


Doğru bir yol olarak dayatılan bu iftira ve yalan dinden, son derece  bağnaz ve cahil din adamlarına rağmen, iğfal edilmiş toplumu  kurtarmak için başta Kur'an bilgisi, sabır, metanet, şefkat, fedakarlık, büyük bir güven,  yumuşaklık, engin merhamet duygusu ile yüklü olmak gerekir.


Allah katında insanların ebedi saadetlerine vesile olmak en önemli   ameldir. 


"Sizden önceki asırlarda yeryüzünde insanları bozgunculuktan alıkoyacak erdemli kimseler bulunmalı değil miydi?

Fakat onlardan kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı hariç kimse bu görevi yapmadı.

Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düşüp doğru yoldan çıktılar"

(Hud-116)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder