19 Mart 2021 Cuma

 HİÇ BİR IRKIN DİĞER BİR IRKA ÜSTÜNLÜĞÜ YOKTUR. 

Kur'an'ı  din ve hüküm bakımından tek kaynak olarak  kabul eden muvahhidler bir ırkı diğer bir Irak'tan bir lisanı ötekinden üstün görmezler.

 

Her ırk ve dil  tarihi süreç içerisinde gelişir,  güçlenir, zayıflar  ve zaman içinde  hayatı son bulur.


 İnsanlar, kültürler, toplumlar ve medeniyetler de böyledir.


 İnsanlık tarihi boyunca Allah bilir kaç toplum, millet ve medeniyet gelip geçmiştir.

 

Irklar ve insanlar Allah'ın yarattığı  birer renk, kültür, zenginlik  ve çeşitliliktir.


Bunların  arasında var olan ayrılıklar, başkalıklar yalnızca bir tanışma, gelişme, sevgi, merhamet ve  yardımlaşma  duygusunun  konusu olabilirler.


Yüce Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyurur.

"Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi şubelere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah'ın yanında en değerli olanınız,  sorumluluk bilincine sahip olanlarınızdır.

Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberi olandır"

 (Hücurat- 13)


 Aslında kişi başkasını tanımakla gerçekte kendini tanımış olur.


 Bütün varlıklar aynı olsalardı,  aralarında ihtilaflar veya çeşitlilikler  bulunmasaydı, ortada birbirinden ayırt edilecek bir şey olmayacağından insanoğlunun ayırt  etme kabiliyeti olmayacak ve kendisi için monoton, renksiz ve heyecansız bir hayat yaşanmış olacaktı.

 

Dolayısıyla araştırma, fikir üretme, icat etme ilim ve yeteneği de  gelişmeyecekti 


 "O'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler İçin alınacak dersler vardır"

(Rum-22)


Kur'an'a göre bir muvahhid Arap, Türklerin millet olarak varlığını, dilini, yazısını ancak bir inceleme, araştırma, öğrenme ve  yararlanma konusu edinebilir.

 

Bir milletin Ulus olarak varlığını ortadan kaldırmaya ya da eritmeye girişmesi durumunda Allah katında sorumlu olacaktır.

 

Hiç kimsenin "Kürtçe'yi, Türkçe'yi boşver Arapça dilini kullan" demeye hakkı yoktur. 

 

Diğer ulusları Araplaştırmaya yönelik bir propaganda ve  çalışma içine giremez.


Kur'an'a göre Allah tüm yaratıklara onların anlayabilecekleri biri yolla iletişim kurar.


 Arılara da arıların anlayacağı bir yöntemle emirlerini iletmiştir.

(Nahl-68, 69)


Yüce  Allah bal arısına Arapça olarak konuşmadı.

 Arıların anlayacakları  bir dille onlara vahyetti. 


Çünkü, bal arıları bal yaparken daha yeryüzünde beşer diye bir yaratık yaşamıyordu.

 

Dolayısıyla Arapça ile diğer diller arasında fazilet açısından hiçbir üstünlük yoktur.


 Her dilin kendine özgü bir farkı ve özelliği vardır o kadar. 

Kur'an'ın verdiği ders uyarınca, evrendeki yaratıkların tür olarak çeşitliliği, renk, ses, dil, yazı başkalıkları, yeryüzünde tek bir Allah'a inanan toplumların  ibadet biçimleri birbirinden başka, gelenekleri, görenekleri, dilleri, yazıları değişik birçok toplumların bulunması, Allah'ın ilim, hikmet,  kudret ve sanatından kaynaklanmaktadır.

 

İlk vahiy'den son vahiy olan Kur'an'a  kadar değişmeyen tek şey tevhid akidesidir.

 

Yazı türleri "kutsal olanlar"  "kutsal olmayanlar" diye ikiye ayrılmaz. 


Hiç kimse "Arap yazısı kutsaldır, Latin yazısı kutsal değildir" diyemez.

 

Çünkü böyle bir ayrımın dilbilimsel  bir dayanağı olmadığı gibi, din bakımından da bir dayanağı  yoktur.

 Kur'an'da  böyle bir ayrım yapılmamıştır.

 

Kutsal öğretiler, yeryüzündeki bütün dillerle, bütün yazı türleri ile ortaya konulabilir.

 

Yolda yürürken yerde Arap yazısıyla yazılmış bir kağıt görünce bunu saygıyla yerden kaldırıp  yüksekçe bir yere kaldıran kişi, aynı saygılı davranışı diğer diller ve yazılar için de göstermiyorsa cahillik etmiş olur.


"Arap yazısıdır" diye yerden kaldırıp yüksekçe bir yere koyarak korumaya çalıştığı o kağıtta şirk ve küfür kelimeler yazılı olabileceği gibi, Çin'ce yazı diye çöpe attığı kağıtta güzel ahlak ve öğüt verici bilgiler de  olabilir.

 

Müslüman olup hiç bir ırkı ve dili  ötekine üstün saymayan gerçek ilim sahiplerine  selam olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder