21 Mart 2021 Pazar

 GELENEKLERİN ZARARLARI:

 (1.YAZI)

Kur'an'ın en çok şikayet ettiği şeylerden birinin uydurma din ve zararlı geleneklerin olduğunu görüyoruz.


Bu batıl din ve gelenekleri söküp atmak çok zor ve zahmetli bir meseledir.


Bu işin ne kadar zor olduğunu Kur'an'ın penceresinde baktığımızda  daha açık görüyoruz. 

Mesela: 

(Ey Resül ! )

"Senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları:

Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi"

(Elçileri onlara) "Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem (yine mi bana uymazsınız)? deyince, dediler ki:

"Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi (tevhid'i) inkar ediyoruz, dediler"

 "Biz de onlardan intikam aldık. 

Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu"

(Zuhruf- 23, 24, 25)


Dolayısıyla toplumu hurafe inanç ve zararlı geleneklerden kurtarmak Allah Elçilerinin en önemli  mesleği olmakla beraber en kutsal bir görevdir.


Uydurma din ve gelenekler insanlara   en saçma sapan ibadet ve âdetleri yaptırırlar.


Üzerinden uzun bir  zaman geçtikten sonra  insanlar bu ibadet ve uygulamalardan asla vazgeçemezler.


Mesela:

Uzun bir zaman önce Allah Resulü (a.s) adına iftira edilerek  uydurulan  "ölülerinize Yasin ve Fatiha okuyun" bid'at ve yalanını  bugün kim kaldırabilir?


Bırakın kaldırmayı artık bu yalana  karşı gelmenin bile imkanı kalmamıştır. 


Mesela:

Yukarıdaki uygulamadan daha yalan ve iftira bir gelenek olan ölünün başında yapılan "telkin komedisine" kim ses çıkarabilir?


Mesela:

Manasını hiç önemsemeden ve üzerinde zerre kadar tefekkür etmeden Allah'ın kitabını teğanni ile okuma rezaletine kim karşı gelebilir?


Yüce Allah'ın kitabını oyun ve eğlence edinmenin hesabını nasıl vereceğiz.  

Allah için söyleyin, Kur'an'ın üzerine kurgulanan bu tuzaktan kurtulmanın   imkanı var mı? 


Allah'ın rahmet ve hidayet kaynağını adam gibi ne zaman anlamaya çalışacağız. 


Allah'ın kutsal  kelamı gönül eğlencesi yapılacak bir müzik eseri ve güfte midir? 


Ama dediğim gibi, bugün artık bu hurafelere  karşı gelmek bile  mümkün değildir. 


Bundan dolayı ne yapıp edip,  nesillerimize hayat boyunca doğru yolu gösterecek tek kaynak, kayıtsız şartsız tâbi olunacak engin rahmet ve yegane kurtuluş reçetesi olan Allah'ın kitabının anlaşılmasını miras olarak bırakacağız. 


Her hurafenin Kur'an'da bulunan  bir gerçeği yok ettiğini asla göz ardı  etmemeliyiz. 


Mademki gelenekler ve hurafeler, hayatımızın en önemli hakimleri konumundadır.


Öyleyse Allah'ın kitabına aykırı olmayanları arkadaş edinmeye çalışmalıyız.


İnsanlık tarihi gösterdi ki,

 gelenekler ve hurafeler ipe benzer, her gün birer lifini örmek suretiyle sonunda hayatımızı etkileyen, kopması mümkün olmayan bir halat haline getiririz.


Mesela:

Ehli Sünnet ve Şia mezheplerinde kutlanan uydurma geceler,

Hacerul-Esved'in ( İbrahim (a.s) tarafından Kabe'nin inşası esnasında tavafin başlangıç noktasını belirlemek

 amacıyla yerleştirilen taşın adı) ölüm pahasına öpülmeye çalışılması, onu öpmenin sevap sayılması, onun hakkında olan rivayetlerin yalan olduğunu artık kabul ettiremeyiz.


Kaza namazının büyük bir yalan ve hurafe olduğunu insanlara anlatamayız. 


Mesela:

Mescid-i Nebevi'de Ravza'i Mutahhara olarak bilinen bir bölgenin cennet bahçelerinden bir bahçe olarak kabul edilmesi, Muhammed ( a.s) a salavat getirme hurafesini, kabir azabı hurafesini, türbe yapma hurafesini kaldırmanın imkanı var mı? 


Mesela:

 Kur'an'da bulunan en güzel dualar bir satırı geçmezken, Said Nursi'nin Şia'dan getirdiği, bir saatte bitirilemeyen "cevşen" ve "tesbihat" hurafelerine  karşı gelmenin ve onları  terketmenin bir yolu var mı?  


Binlerce hatta on binlerce hurafe ve geleneğin, milletin hayatını olumsuz yönde etkilemesi, insanlar tarafından birer farz, gerekli bir vecibe ve ibadet olarak görülmesi, geleneklerin kötü şöhretinin açık bir  göstergesidir.


Kur'an'ın büyük bir bölümünün hurafe ve gelenekleri söküp atma ile ilgili olduğunu hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.


Bu sebeple gerek çocuklarımızda, gerekse kendimizde gelişen ve bizi etkisi altına alan  alışkanlıkların Allah Resulü'nün ahlakına ve Kur'an ilmine uygun olup olmadığını sürekli kontrol etmeliyiz.


Gelenekler ve uydurmalar önce hissedilmeyecek kadar zayıf, sonra kopmayacak kadar sağlam olurlar.


Bu yüzden din adına Kur'an'da olmayan her şeyin yalan ve iftira olduğunu bilmeliyiz. 


Bir düşünürün dediği gibi,

"İnsanın bütün rahatlığı gelenek ve alışkanlıkta gizlidir, alıştığımız hoş olmayan bir şeyi bile kaybetmekten korkarız"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder