MEZHEPLER NEDEN KÖTÜDÜR?
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor.
"Şüphesiz bu Kur'an, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti"
( En'am- 153)
Allah tarafından indirilen tevhid sisteminin evrensel bir ahlakı, standart ve üstün kalitede bir yapısı mevcuttur.
Tevhid sistemi ve İslam ahlakı ibret olma haricinde hiçbir zaman geriye doğru işlemez, ataların uydurma dinini taklit etmeyi reddeder.
(Bakara-170; Mâide-104; Lokman-21; Zuhruf-23,24)
Kur'an'ın dini olan İslam, insanların önünü aydınlatan, bilimsel ve teknolojik gelişmeler gibi, sürekli olarak ileriye doğru bir hedefe yönlendirmektedir.
Yani Kur'an'ın öyle bir ilmi, öyle bir sistemi, öyle bir ahlakı, bağlam ve bütünlüğü, akıl ve mantığı var ki, insanların akıl ve fikirlerini aşacak bir güzelliğe ve mükemmelliğe sahiptir.
İnsanlık tarihinde yapılan bütün icat ve keşifler Kuran'da var olan ilmi ve fikri kurallara hiçbir zaman aykırı düşmemiştir.
Fakat fırka ve cemaatlere, mezhep ve tarikatlara baktığımızda dini, ahlaki, fikri, ilmi ve ameli standart bir kalite yakalamak mümkün değildir.
Bundan dolayı hangi din ve kültür, hangi ilim ve geleneğe, hangi millet ve inanca bağlı olursa olsun insanların bir araya gelip ilmi ve fikri bir mücadelenin içine girmelerine engel koymaz.
İndirilen vahiy dini insanların üzerinde dini ve ameli hiçbir baskı kurmaz.
(Yunus-99; Gaşiye-21, 22)
İnsanlar birbirlerinin haklarına tecavüz etmedikleri sürece din bakımından tam bir özgürlük içinde hayat sürebilirler.
Fakat mezheplerde ve fırkalarda böyle özgür bir anlayış ve evrensel bir ahlak mevcut değildir.
Mezheplerde ve fırkalarda koyu bir taassup, kapkaranlık bir cehalet, statik bir düşünce ve akılsız bir taklit hakimdir.
Aynı şeyleri düşünen ve aynı şeylere iman eden mezhep, fırka, şia,
cemaat ve tarikatlar, dinlerine aykırı bir inancın neşvü nema bulmasına fırsat vermezler.
Bu batıl din mensupları, inanç ve fikirlerine karşı aykırı bir sesin çıkmasına asla tahammül etmezler.
Hariçten yabancı birinin seslenerek içerisinin oksijensiz olduğunu ve kötü koktuğunu söyleyemez.
İşte indirilen vahiy ile insanları uyaran (Enbiya-45; Kaf-45) Allah elçilerinin ve Kur'an ehli muvahhidlerin (Hac-72) önemi burada kendini gösteriyor.
Yani mezhep ve fırkalarda batıl din ve şirk pisliğiyle kirlenen zihin ve beyinleri dışarıdan birinin uyarması son derece önemlidir.
Çünkü fırka ve mezheplerin içinde bu uyarı ve ikaz vazifesini yapacak özgür düşünceye sahip, aklı başında olan birisini bulmak mümkün değildir.
Mezhep taassubuna ve fırka karanlığına mahkum olanlar kiyamet gününe kadar hatta cehennemi görünceye kadar bu kahrolası kör inançtan kurtulamazlar.
(Bakara-165,166,167; Şuara-91/103)
Mezhep ve fırka mensupları yanlış ve kötü yolda olduklarının farkında olmazlar.
İnanç ve fikirlerinin sapıkça olduğunu asla kabul etmezler.
"...Çünkü onlar Allah ile beraber şeytanları evliya edinmişler. Gerçek böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar"
(Âraf- 30)
"Kim rahmanın zikri olan Kur'an'dan gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar"
( Zuhruf-- 36, 37)
Dolayısıyla mezhep ve fırkalara bağlı olmayanlar şirk ve benzeri günahlardan daha kolay ve çabuk kurtulurlar.
Ehl-i Sünnet ve Şia'da mezhep imamının ve fırka liderinin otoritesinin ve iradesinin aşılmasına müsaade edilmez.
Yani mezhep imamları ve fırka liderleri sorgulanamaz birer "İlâh" ve "Rab" konumuna yükseltilmişlerdeir.
(Tevbe-31)
Böyle olunca toplumda ilim ve fikir, aklı kullanma ve tezekkür, sorgulama ve özgürlük, merhamet ve yenilenme meydana gelmeyecektir.
Toplumda, tefekkür ve aklı kullanma, ilmi ve fikri özgürlük olmayınca, sosyal hayatta gelişme, büyüme, refah ve huzur olmayacaktır.
İlimde ve fikirde, icatta ve keşifte ilerleme ve gelişme olmayınca, toplum içine kapanacak, düzen bozulacak, insanlar durağan ve statik bir hayata mahkum olacaklardır.
Kendini yenilemeyen mezhep ve fırka mensupları daha koyu bir inanç ve düşünce ile kendi içine kapanacak, bozulmaya, kokuşmaya, çürümeye, nihayetinde psikolojik bunalımlarla boğuşmak zorunda kalacaklardır.
İşte bu yüzden Kur'an sürekli olarak "Ey insanlar! Ey iman edenler ! Ey Ademoğulları! diyerek mesajının evrensel olduğunu, ilâhi ve evrensel mesajın dar kalıpların içine hapsedilmesinin doğru olmadığını öğütlemektedir.
Din, tevhid, İslam, hanif, ihlas olarak zaten Kur'an'da en ince detaylara kadar yer almış en mükemmel bir şekilde açıklanmıştır.
Ahlak ve ibadet açısından da Kur'an, bir nokta dahi karanlıkta bir şey bırakmamıştır.
Yine hangi dine mensup olursa olsun insanların birbirlerine karşı nasıl hareket edeceklerini, nasıl bir tutum içerisinde olacaklarına kadar sosyal ve bireysel hayat için Kur'an birçok detay vermektedir.
İşte burada önümüze çıkan en büyük tehlike ve aşılmaz engel, mezhep taassubu, ataların uydurma dini ve toplumu etkisi altına alan baskın geleneklerdir.
Çünkü mezhep taassubunu ve fırkacılık karanlığını aşamadığımız zaman Kur'an'a ve evrensel ahlaka ulaşma imkanını baştan kaybediyoruz.
Din Allah'ındır, tevhid Allah'ın fıtrat dinidir.
Vahiy evrensel ilâhi bir kalite ve sağlam bir karaktere sahiptir.
Allah'ın dini hak, ilâhların dini batıldır.
(İsra- 81)
Allah'ın dini hidayet, mezheplerin dini sapıklıktır.
(Yunus-32)
Allah'ın dini vahdet, mezheplerin dini tefrika ve bölücülüktür"
(En'am-159)
Allah'ın dini bir bütün, fırkaların dini paramparçadır.
Allah'ın dini orijinal, mezheplerin dini sanal, Allah'ın dini organik, uydurma din hormonlu, Allah'ın dini şifa, uydurma rivayet dini zehirli ve hastalıklıdır.
Vahiy dini insanı tüm dünya karşısında özgür bir birey yaparken, uydurma hadis dini bin sene önce çürümüşlere mahkum eder.
Uydurulmuş mezhep dini insanı sayısız ilâh ve Rablere kul köle yaparken, tevhid dini insana özgür bir zeka, mükemmel bir saygınlık ve evrensel bir beyin bahşeder.
Şeytanların ve tağutların şirk dininde ilmi ve teknolojik bir gelişme olmaz.
Uydurma mezhep dinlerinde her mezhep ve fırka diğerini istemez, hiçbir zaman bir araya gelemez, bir birlik kuramazlar.
Çünkü birbirlerinden ölümüne nefret ederler.
Fakat Kur'an'a iman edenler, yalnızca kendi aralarında değil, fanatik İslam düşmanı haricinde kalan bütün insanlara iyilik yaparlar, onlara kucak açarlar.
(Mümtehine--8,9 )
Mezhep ve fırka şirkine bulaşanlar dinde olmayan en ufak bir ayrıntıda boğulurken, kendi dinlerine karşı gelen herkesi sapık ve kafir ilan ederler.
Muvahhidler ise Allah'ın indirdiği âyetleri inkar ve alay edenlerle bile ebedi bir ötekileştirme anlayışına sahip olamazlar.
(Nisa-140)
Vahiy insana kötülüklere karşı koyma ahlakını ve adaletsizliklere isyan etme faziletini kazandırır.
Fırka ve mezheplere bağlılık toplumda eşitlik ve adaletin yerleşmesine mani olur.
(Fetö'de olduğu gibi)
SONUÇ OLARAK:
Mezhebi İslam'a, uydurma rivayetleri Kur'an'a, mezhep imamını Allah'a, imanı küfre, sapıklığı hidayete, şirki ihlasa, fırkasını takvaya, körlüğü basiret ve ferasete, cehaleti ilme, yalanı dürüstlüğe, cehennemi cennete karşı tercih eden ahmağın ta kendisidir.
Mezhepler ve fırkalar, cemaat ve tarikatlar insanların Kur'an'a ulaşmaları önünde en büyük engel, en aşılmaz bir barikat, en tehlikeli bir bataklıktır.
"Hep birlikte Allah'ın himayesi olan Kuran'a sığının, dağılıp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın:
Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerimizi birleştirmişti ve O'nun(tevhid-islam) nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz.
Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı.
İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız"
(ÂLİ İmran-103)
"(Ey Nebi!) Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat (din-inanç) üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında (indirdiği dinde) değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
Hepiniz Allah'a yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, salat-ı ikame edin; müşriklerden olmayın.
Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka (mezhep-cemaat-tarikat) kendilerinde olan inanç ile sevinip kibirlenmektedir"
(Rum-30, 31, 32)
Yani inancının tek hak yolunun tek doğru yol olduğunu iddia etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder