9 Kasım 2020 Pazartesi

 ŞİRK SAPIKLIĞI KENDİLERİNE ATALARINDAN MİRAS KALDI:

(10. YAZI)

Kur'an'ın ilmi ve hikmeti olmayınca ahmaklıkta sınır kalmıyor.

Yani Kur'an'ın üzerinde tefekkür etme nimetinden mahrum olan bir kişi, Prof da olsa sırtında kitap taşıyan eşeğin durumundan daha düşük bir seviyeye sahip oluyor. 

(Cuma-5)

Çünkü bu kişi Allah'ın kendisine ihsan ettiği akıl nimetini israf etmiştir.  

Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor.

"Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar"

(Furkan- 44)

Kur'an cahilleri kadar yalan ve boş konuşan kimse yoktur. 

Mesela:

 Kur'an cahili Nihat Hatipoğlu bakın ne diyor.

"Şöyle bir kelime yaygınlaşıyor Türkiye'de.

Bir şerdir bu, bir şer.

 Altını çiziyorum.

 Hanımefendi kardeşlerimiz içinde, beyefendiler içinde söylüyorum.

 Bu çağımızın en büyük mikrop ve  bid'atlerinden biridir.

 "Tek bir kuralımız var, kitap, Kur'an diyorlar"

 Böyle çok cafcaflı bir söz,  öyle hoş, öyle ışık saçan bir söz gibi..."

Evet Nihat Hatipoğlu aynen böyle söylüyor. 

Yani dinin Allah'a özel kılınması gerektiğini kabul etmiyor. 

Halbuki dinin indirilen vahiy ile  daha Allah Resulü hayatta iken  tamamlandığını,

( Enam- 115 ; Maide-3)

Kur'an'ın yüzlerce âyetine baktığımızda "Allah elçilerinin sadece indirilen vahyi tebliğ ettiklerini ve sadece vahye tabi olduklarını (Enbiya- 45; Kaf- 45; Yunus-109; Ahkaf- 9 ) çok açık olarak görüyoruz. 

Şirk, hurafe ve dini rant yapmada, aynı zamanda konuşma ve anlatım 

tarzında DNA testine ihtiyaç bırakmadan babasının oğlu olan   MUHAMMED SAİT HATİPOĞLU bakın ne diyor.

"Anladım ki, senin o şerefli isminin yanına yazılabilecek kimse, anladım ki, senin katında en sevgili odur ya Rabbi!

Öyle diyordu yüce Allah, "sadakte- doğru söyledin Adem!"

 Hakikaten "aynen öyledir" diyordu.

 Şayet diyordu "la şekke" "şüphesiz ki" eğer ki Muhammed olmasaydı, ne sen olacaktın (Adem) ne İbrahim olacaktı, ne Musa olacaktı, ne Nuh olacaktı.

 Ne de İsa (a.s) olacaktı.

 Ne de bu gördüğün kainat olacaktı.

 Şayet Muhammed olmasaydı hiçbiriniz olmayacaktınız"

Yukarıdaki konuşmanın Kur'an açısından hiçbir değeri yoktur çünkü hepsi yalandır. 

OSMAN ÜNLÜ'NÜN ŞİRK SAPIKLIĞI: 

TGRT nin fetva makamı olan Osman Ünlü diyor ki: 

 "İslam dininin bildirdiği din bilgileri,  Ehli Sünnet alimlerinin kitaplarında yazılı olan bilgilerdir.

Ehl-i  Sünnet alimlerinin bildirdiği iman ve islam bilgileri arasında,  manaları açık olan naslardan yani âyeti kerimelerden, hadisi şeriflerden birine inanmayan kafir olur.

 İnanmadığını gizlerse buna münafık denir. Hem gizler, hem de müslüman görünerek Müslümanları aldatmaya çalışırsa buna zındık denir.

 Manası açık olmayan nasları (âyet ve hadisleri) yanlış te'vil ederek,  yanlış inanırsa kafir olmaz.

Fakat  Ehl-i Sünnet'in doğru yolundan ayrıldığı için cehenneme girecektir" 

Aslında sabah akşam, böyle ahmakça  bir imana sahip olmadığımıza şükretmeliyiz. 

Halbuki din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka bir kaynağa iman etmek küfürdür.

(Casiye- 6; Mürselat-50)

Osman Ünlü "Adem'in yaratıldığı çamurdan yaratıldığı için Hurma'nın halamız olduğunu" söyleyen bir Kur'an cahilidir. 

CÜBBELİ AHMED'İN ŞİA VERSİYONU:

 Uydurulmuş dinin Şia versiyonu televizyonda yaptığı konuşmada hiç utanmadan şu ahmaklıkları anlatıyor.

"Hz Musa (a.s) dedi:  Ya Rabbi!

Dünya ve ahirette kendime fayda sağlayacak bir zikir bana öğret.

 Hz.Musa'nın Allah'tan istediği söz, "bana bir zikir öğret" 

 Allah (azze ve celle)

 Hz.Musa'ya buyurdu ki:

"Musa! Yarın falan sahraya çık, orada küçük inci gibi bir taş göreceksin.

 O taşı kaldırmaya çalış.

 O taşı  kaldırmaya çalışırken o zikri de  öğreneceksin.

 "Benden istediğin zikri öğreneceksin"

 Hz.Musa ertesi sabah sahraya geldi.

 O inci tanesi büyüklüğünde olan taşı gördü. Elini attı, kaldıramadı.

İnci büyüklüğünde bir taş, küçücük bir taşı kaldıramadı.

İki eliyle tuttu kaldıramadı.

 Hz. Musa çok uğraştı, o taşı kaldıramadı.

 Taş Hz. Musa'ya seslendi,

Dedi:  "Musa!

 "Sen ve seninle beraber bütün insanlar yan yana gelip tutsanız,  yine beni kaldıramazsınız! yine kaldıramazsınız!

 Eğer beni kaldırmak istiyorsan.

 Dün Allah'tan istediğin bir zikir vardı.

O zikri  söylersen bu taşı kaldırırsın.

 Dedi nedir o zikir?

 Dedi o zikir şudur.

 "Ya Ali medet!"

Kur'an cahili ahmağın verdiği kaynak,

"Kerameti Salih'in"

Yine bir televizyonda konuşan iki Kur'an düşmanı tasavvufçu, şirk sapıklıklarını şu şekilde ortaya koyuyorlar.

 MUHİTTİN'İ ARABİ MARS'TA OLAN BİR MİLLETİ  AFRİKA'YA YERLEŞTİRMİŞ!!!

"Şimdi hocam bakın mübareğin yazısı gene elime geldi,  bunu kitap'ta yazdım.

 Muhittin Arabi'nin Mars'taki "Selam" yazısı, o kutup muydu! kutbul- Aktap mıydı?

 (karşısındaki müşrik cevap veriyor)

 "O kutbul- Aktaptı.

 Yani Hızır makamındadır.

 Orada küçük bir bilgi daha vereyim,

 beyinler karışsın artık, beyin jimnastik yapmakla, bilgileri  hatırlar.

 Muhittin'i  Arabi hazretleri o dönemde orada çok az kalmış bir kavmi, yetmiş  veya üç yüz  kişilik bir kavmi getirip Mars'a  bırakmış.

 Evet onların yardımına koştu.

 Kutbul- Aktab'ın  görevlerinden biri de odur.  

Mesela: 

"Hocamdan bir örnek vereyim.

 Bir gece bir yerde sohbet ediyorlar : Diyorlar ki, işte keşke seydamız yanımızda olsaydı, kar böyle bellere kadar gelmiş.

 Dağ köyleri, biraz sonra kapı çalınıyor, hocam ayakları çırılçıplak, paçaları ve kolları sıvamış, abdest alacak vaziyette, o halde  ayakkabı ve çorap da ayağında yok.

 Kapı çalıyor, beni mi çağırdınız?

 Falan mahalde, bir elma fidanının köklerini buzlar sıkıştırmıştı, bizden yardım istedi.

 Ona yardım ettik de  geliyoruz.

 İşte kutbul- aktap budur.

 Şimdi Muhittin Arabi hazretleri o dönemde orada Mars'ta bir yardım sinyali alıyor.

 Orada 270 veya 300 kişilik bir grubu Kuzey Afrika'ya yerleştirdi kendisi"

Geri zekalı ahmaklar aynen bunları anlatıyorlar. 

Güler misin ağlar mısın, bilmiyorum. 

Bu alçak müşriklere

 "Elma fidanını buzlardan kurtaran, Mars'ta olan bir kavmi Afrika'ya getirip yerleştiren bu şeyhleriniz! ve  gavslarınız! 

İslam aleminin içinde bulunduğu kaos, anarşi, esaret, zulüm, katliam,

 kargaşa, terör ve düşman  istilalarından niye kurtarmıyorlar?

Diye soracak olsak, acaba bize ne cevap verecekler?

Aldatılmış, vahiy  yolundan engellenmiş, din duygusu ile  sömürülmüş, 

Allah ile aldatılmış ümmi halk, baştan aşağı sapıklık ve küfür,

şirk ve yalan olan Şiilik, Sünnilik ve en kahpe islam düşmanı olan  kahrolası tasavvuftan yakasını  kurtarmak zorundadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder