NASIL NURCU OLDUM?
(2.YAZI)
1957 de askere çağrıldım.
Ankara piyade okulunda 4 ay kurs gördüm.
44. dönem olarak eğitime başladım. Bu döneme katılan öğretmen arkadaşlarla bir araya gelmiştik. Hepimiz Malatya Akçadağ köy enstitüsünden mezun olmuştuk. Ekseri arkadaşlarım sol fikirlerini halen devam ettiriyorlardı.
Benim Nurcu olduğumu öğrendiklerinde hepsi bana cephe aldılar.
Beni gerici ve yobazlıkla itham ettiler.
Okulumuzun bir mescid-i vardı.
Arkadaşlarla yatsı namazını mescidde toplu olarak kılardık. Ortasına büyük bir Isparta halı serilmişti.
Bir gün namaz kılmak için mescide girdiğimizde halı yerinde yoktu. Kimin götürdüğünü araştırmaya başladık.
Neticede anons yaptırmak mecburiyetinde kaldık.
Okul komutanının emri ile o gün dans yapılacak salona alındığını öğrendik.
Okul komutanı heybetli bir kişiydi. Herkesin gözünü korkutmuş.
Onun için okul disiplinli bir hayat yaşıyor.
Aramızda konuştuk.
"Alba'ya kim gidebilir?" dediler.
"Ben giderim" dedim.
Yanıma bir arkadaş daha alarak albay'ın odasına gidip, askere yakışır bir selam verdik.
"Niye geldiniz?" dedi.
"Albayım, mescidin halısı dans yapılacak salona alınmış.
Müsaade ederseniz halıyı almaya geldik" dedim.
"Danstan sonra gönderirim" dedi. "Albayım, namaz kılınan halı ayakkabı ile çiğnenip, üzerine şarap dökülürse, bir daha üzerinde namaz kılınmaz" dedim.
"Teşekkür ederim, ben bunu bilmiyordum" dedi ve emriyle halı tekrar yerine gönderildi.
(Yıkanıp ve silinip kılınabilir deseydim, belki de vermeyecekti) Kıtalara dağıtım günü gelmişti. Kuralar çekilmeye başlandı.
Ben içimden Isparta'ya düşeyim diye dua ediyordum.
Torbadan Isparta değil Van çıktı.
Yine üstadımın (Said Nursi) senelerce kaldığı şehir çıktı diye gözlerim sevinç yaşları döktü.
O gece elbiselerimiz verildi.
Subay olduğumuza kani olduk.
Gece yarısı yedi kişi isimleriyle idareye çağrıldı.
Elbiseleri soyularak er olarak kıtalarına gönderildi.
Bunlar aşırı solcu militanlardı.
15 günlük izin müddeti içinde Malatya'ya gelerek çocukları alıp, 1958 Ocak ayı içinde Van'a hareket ettik.
Alaya yakın yerde bir ev kiralayarak yerleştik.
Malatya'dan ayrılırken Van'daki kardeşlerin adreslerini almıştım.
Bir anda alaya bir nurcu subay gelmiş diye herkes birbirine haber vermiş.
Nurcular aileleriyle birlikte ziyaretime geliyorlar.
Risâle-i Nur'lar yeni harflerle piyasaya sürülmüştü.
Kuralkanlar diye bilinen bir ticarethane, Risâle-i Nur'ları satışa sunmuştu.
Birkaç gün sonra Sözler kitabını masamın üzerine koydum.
Ben onlardan vazifeye daha erken gelirdim.
Beraber çalıştığımız Kemal isimli binbaşı kitabın üzerindeki "Bediüzzaman" Said Nursi yazısını görünce "Sen yoksa Nurcu musun?" dedi.
"Evet" dedim.
"Derhal bu kitabı buradan kaldır" "Hayır kaldıramam, bu benim dini kitabımdır.
Akşam eve götürüp, sabahleyin tekrar getiriyorum" dedim.
İki binbaşı, beni albaya şikayet ettiler.
Albay bizzat gelerek kitabı masanın üzerinde görünce şaşkına döndü. "Bu kitabı bir daha buraya getirme" dedi.
"Albayım bu benim dini kitabımdır" Boş kaldığım zaman bunu okumak mecburiyetindeyim" dedim.
"Hayır, bu kitaplar yasak kitaplardır, askeriye içerisinde okuyamazsın" dedi.
"Bunlar yasak değildir, mahkemelerde beraat etmiştir. Hiçbir art niyetim yok. Propaganda yapmamak şartıyla kendim okuyorum" deyince Alay kumandanı bir şey demeden çekip gitti.
O tarihlerde nurcular için sıkı takibat vardı.
Dersleri gizli olarak evlerde yapıyorlardı.
Ben bir ay sonra müftü bey'e gittim. Üstadımızın uzun zaman Van'da kaldığını, Erek Dağı'nda inzivaya çekildiğini söyledim.
Üstadımız bir yandan Van'lı sayılır. Ben "Nürşin camiinde yatsıdan sonra Risâle'i Nur okuyabilir miyim?" dedim.
İçten ve dıştan kapısı olan camiye bitişik eski bir medrese var.
İmama söyle dıştaki kapının anahtarını sana versinler.
Orayı temizleyerek Risâle-i Nur okuyabilirsin" dedi.
Medreseyi kısa zamanda temizleyerek derslere başladık.
Bir ay içinde 100 kişi olduk.
Dersleri resmi elbise ile yapıyorum. Polisler etrafımızda dolaşıp duruyorlardı.
Subay olarak resmi elbise ile yaptığım için bize ilişemiyorlar. Şikayetler albaya kadar gidiyorsa da Albay şikayetlere aldırış etmiyor. Ayrıca Pazar günleri çayhanelerde Said Nursi ve Risâle-i Nurları anlatıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder