24 Kasım 2020 Salı

 PARALEL DİN

 (31.YAZI)

Allah'ın tevhid dini zamanla tahrif edildikten sonra paralel din adamlarının kurdukları anonim şirk dinine bir kutsallık zinciri ihdas edildi.

 Uydurdukları bu kutsallık zincirine kimseyi dokundurmamakta,

kutsal ve mukaddes, masum ve hatasız kabul ettikleri mezhep  imamlarının görüşlerini, içtihatlarını, bu âlimlerin! koydukları kuralları taklit  etmeyenleri haktan! sapanlar olarak göstermişlerdir. 

 Uydurma din eğitiminin ilk doğurduğu şey Kur'an'sız ve ilimsiz   paralel dindir.

 KUR'AN'SIZ PARALEL DİN:

Milleti aldatmak ve etkilemek için kaynağının Allah'tan olduğu algısı yapılan,  esasında ise Kur'an cahili akılsızların oluşturduğu hurafe bir dindir.

Yüce  Allah, insanların dini algılarını yarattığı kainat kitabının ve indirdiği Kur'an âyetlerinden beslenmesini ısrarla vurgulamaktadır.

"Göklerde ve yerde olanlar, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (Müşrikler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Ehli sünnet, Şia), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar?

Halbuki O'na döndürüleceklerdir"

(Âli İmran- 83)

 Yani Allah sizi indirdiği dinden ve gönderdiği kitaptan sorumlu tutacaktır.

Dolayısıyla her akıllı insan dinini, yâni yolunu ve hidayetini

  Allah'tan öğrenmeli ve onun vazgeçilmez öğretmeni sadece Allah olmalıdır.

Çünkü Elçilerin öğretmeni Allah'tır.

"Allah'ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler.

Allah sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini ÖĞRETMİŞTİR.

Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur"

(Nisa- 113)

Rahman ve Rahim olan Allah, gönderdiği kitaplarda olaylardan ve kavimlerden  bahsetmesi, insanların tarihsel  bakışlarını evrenselliğe  dönüştürmek içindir.

Çünkü insanların her dönemde yaptıkları, bir sonraki dönemin ya  aynısı ya da benzeri olarak tekrar edilir.

Bu yüzden yüce Allah,  eski kavimler döneminde ilahlaştırılan din adamlarının  kadim tarihte kalmadığını ve çağımızda da her zaman ve zeminde  onlarla karşılaşacağımızı göz önünde bulundurmamızı istiyor.

 Kur'an'ın terkedilmesi uydurma rivayetlerin hayata hakim olması neticesinde,

 mezheplerin kurumsallaşmasıyla Şia ve Ehl-i Sünnet arasında sonu gelmeyen sosyal ve siyasal fitneler  baş göstermiştir.

Ehl-i Sünnet ve Şia, kendi elleriyle  hanif dini tahrif ederek Kur'an'ın bağlam ve  bütünlüğünü  parçalamaları nedeniyle Yahudi ve Hristiyanlar'dan hatta putperestlerin ilâhlarına  verdiği yetkilerden daha fazlasını âlimlerine  vermeye başladılar.

Kur'an bu ahlakı deşifre ettiği gibi, Allah'ın yanında, berisinde, altında  birer rab ve ilah konumuna sokulanları da haber vermiştir. 

"(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) :

(Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabler edindiler.

Halbuki onlara bir tek Allah'a kulluk etmeleri emrolundu.

Ondan başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştuklarından münezzehtir"

(Tevbe- 31)

 Böylece herkes kendi mezhebini  ve bilginlerini kutsamaya ve yüceltmeye  başlamış, onlarla ilgili uydurma rivayetlerle sahte deliller üretmeye  çalışmıştır.

 Bütün bunlarla birlikte Allah'ın yanısıra Allah adına konuşanlar,

 haram ve helal uyduranlar,   Allah'ın dininin  yanısıra ümmilere din dayatanlar, hatta  Allah'ın kitabının yanı sıra "Bana da yazdırıldı" diye kitap yazanlar, uydurma  din  ve hüküm ortaya  koyanlar çıkmış oldu.

 Tüm bunlar, adını şimdi koyduğumuz fakat tarih boyunca her zaman var olan Paralel Dinin şubeleridir. 

Aslında tarihe baktığımızda ümmi insanların mezhep bilginlerinden daha masum ve daha namuslu olduklarını görüyoruz.

Çünkü ümmilerin Allah ile aldatma ve dini rant yapma gibi kahredici bir günahlarının olmadığına şahit oluyoruz.

Bundan dolayı Kur'an, ilim adamlarını "kitap yüklü eşekler"( Cuma-5) ve "dilini sarkıtıp soluyan  köpekler"( Âraf-176) olarak damgalamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder