PARALEL DİN
(29. YAZI)
15 Temmuz'da darbe yapan Emevi Abbasi Ehli sünnet dininin fanatiği F Gülen, Kur'an ahlakı ve tevhid akidesi ile hiçbir zaman ilişki kurmadı.
Hurafeci ve uydurmacı Gülen, Allah'ın Kur'an'da bir çok âyette müşrik saydığı velilerden yardım isteme (istimdat )
noktasında Kur'an ehli muvahhidler tarafından yıllardır uyarılmasına rağmen inancında ve fikirlerinde hiçbir değişiklik yapmadı.
Hatta bu konuda bir adım daha ileri giderek Kur'an'ın hiçbir âyetinde kaynağı olmamasına rağmen
Emevi Abbasi Ehli sünnet dini ile kadim İran inançlarının taşeronluğunu yapan Şia mezhebinin kaynaklarının dinde bir esas yaptığı "beklenen mehdi"
uydurmasına sarıldı.
Fetö, Said Nursi'den de etkilenerek inancına göre şekillendirdiği "kainat imamlığı" olarak isimlendirdiği "mehdiciliği" güç devşirmek için kullandı.
F Gülen'nin hiç bir zaman inanmadığı, itibar etmediği ve anlamak istemediği bir kaç Kur'an ilkesi.
1-) Elçilerin görevinin sadece Allah'tan indirilen vahyi tebliğ etmek olduğunu anlayamadı.
(F Gülen, Allah tarafından kendisine ve cemaatine verilmiş özel bir görev olduğuna inandı)
2-)Vahyin tebliğ edilmesi karşılığında hiç bir maddi menfaatin elde edilmemesi.
(F Gülen bu ümmetin servetlerini emperyalist güçlerin emrinde israf etti)
3-) Güç ve kuvvete, devlet ve hükümet adamlarına dayanılmaması.
(F Gülen, neredeyse bütün devlet adamlarıyla flört etti)
4-)Tebliğ ve irşad görevinde açık, net, emin olunması.
(F Gülen, Kur'an'ın yasaklamış olduğu ne kadar tehlikeli ahlak varsa hepsine bulaştı. (casusluk, ihanet, şantaj, cinayet, ihanet gibi )
5-) Tebliğ ve irşad vazifesinin yalnız Kur'an'dan yapılması.
(F Gülen, Kur'an'dan başka bütün hurafe ve yalanlara iman etti, Kur'an ehli muvahhidleri sapık olarak ilan etti)
6-) Sadece Allah'a dayanıp, Allah'tan başka hiç kimseden şefaat kabul edilmemesi.
(F Gülen, Allah'tan başka tüm sahte ilahlara ve uydurma Evliyaya kulluk etti, hiç bir zaman Allah'tan korkmadı, Allah'ı aklına getirmedi)
7-) Allah'ın Elçileri ve salih kulları yapmış oldukları hata ve günahları sebebiyle sürekli Allah'tan af ve mağfiret dileyerek tevbe ederlerken,
(F Gülen alçağı hiç bir zaman hata ettiğini kabul etmedi, Allah'tan af dilemedi, tevbe kapısını çalmadı)
Yani Allah'ın Elçileri mütevazi, nazik, güzel ahlak sahibi, daima Allah'tan haya eden, ondan ürperen bir yaratılışa sahip idiler.
En ufak bir hatadan dolayı hemen Allah'tan af ve mağfiret dileyerek ona iltica ederlerdi.
F Gülen, bu ümmetin evladını Kur'an'dan ayırarak yalan ve hurafelerle telef etti, insan kaynaklarımızı israf etti, nesiller zayi oldu.
Kur'an bilmeyen, tevhid akidesinin önemini kavramayan cahil devlet adamları da ona âlet oldular.
Paralel dinlerin içinde Kur'an'ın dini olan tevhid akidesine en aykırı din tasavvuf dinidir.
Hiç şüphesiz İslam ümmetini tasavvuf kadar etkileyen, son derece karanlık, kula kulluk olan, tehlikeli bir din var olmamıştır.
Yüce Allah, Kur'anda ne emretmişse tasavvuf dini müntesiplerine tam aksini inanmayı ve yapmayı teşvik etmiştir.
İşte bu Allah'sız ve Kur'an düşmanı paralel din hakkında hiçbir eleştiriye tâbi tutmadan,
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet GÖRMEZ'IN yardımcısı
Prof Dr Hasan Kamil Yılmaz'ın yazdığı baştan sona kadar şirk, uydurma, iftira ve yalan olan
"Anahatlarıyla tasavvuf ve tarikatlar" adlı kitaptan bazı kavramlara verilen manaları siz değerli arkadaşların dikkatine sunmak istiyorum.
1-) RICÂLÜ'L GAYB
"Gayb erenleri veya bilinmeyen Hakk dostları diyebileceğimiz bu kavram,
tasavvuftaki Allah dostluğunun gizliliğine dikkat çekmektedir.
Özellikle Hakim Tirmizi tarafında rivayet edilen bir hadisi şerif, mutasavvıfların
"Abdâlan" Kutup, Gavs, Evtad" gibi değişik isimlerle yâd ettiği gayb erenlerinin mesnedi sayılmıştır.
"Bu ümmetin içinde "İbrahim" tabiatı üzere kırk, "Musa" tabiatı üzere yedi, "İsa" tabiatı üzere üç, "Muhammed" (SAV) fıtratı üzere bir kişi bulunur"(Keşful-hafa, 1,25 (35)
(Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s, 354)
Aslında tasavvuf hulul inancının diğer adıdır.
Tarikatlar hulul
inancının kurumsallaştığı ve hulul inancının en yoğun yaşandığı mekanlardır.
Tarikatlar hulul inancının
özgürce yaşanabilmesi için oluşturulmuş her dinden ve kültürden bir takım inançlar taşıyan itikadi ve ameli kurumlardır.
Tasavvuf ve tarikatlar kendilerini Kur'an'a ve İslama nisbet etmeseler inançlarını tam bir hürriyet içinde yaşamalarının bir mahzuru olmayacaktı.
Kur'an ehli muvahhidleri rahatsız eden şey, muhteşem bir ilim ve akıl, bir hikmet ve tefekkür, bir bağlam ve bütünlük, kısaca olağanüstü bir
sistemi olan sonsuz bir akıl ve kudret sahibi tarafından indirilen Kur'an'ın, yobaz, gerici, hurafe, iftira, hezeyan, tevhid dinine yüzde yüz aykırı, ahmaklık dolu, açık akılsızlık ve karanlık bir cehalet ve yalan olan bir dine âlet edilmesidir.
Yoksa hangi dine mensup olursa olsun hiç kimse dininden dolayı baskı altına alınamaz.
Kim olursa olsun hiç kimse benimsemediği bir dini kabul etmeye zorlanamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder