20 Kasım 2020 Cuma

 PARALEL DİN

 (28 . YAZI)

ÇOCUKLARIMIZA TEVHİD AKİDESİNİ MİRAS OLARAK BIRAKMANIN ÖNEMİ:

Kelime-i tevhid cümlesi "LÉ" ile başlar.

"Lé" "hayır" ve "yok" anlamına  gelmektedir. 

Kur'an'ın dininde, "Allah'tan başka her şeyi, herkesi, veya onun yanında, berisinde, altında her türlü otoriteyi reddederek, sadece ve sadece Allah'a kul olmak ve onun emirlerine  teslim olmak"  demektir.

Allah'ın tüm Resellere gönderdiği tevhid dininin aslı budur, sadece Allah'a teslim olmak.

"Lé" ile aramıza müfessirler, müctehidler, mezhep imamları,  gavslar, kutuplar, hahamlar,

papazlar, ilahlar, evliya, şeyhler, efendiler, şefaatçiler edinmek girdiğinde artık "Lé" siz kalırız.

Tevhid akidemiz olan o saf, sâde, temiz, hâlis, arı duru, aydınlık, ihtilafı ve karışıklığı olmayan, organik ve orijinal dinin güzelliğini ve sadeliğini  kaybederiz.

Şia ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin inancı artık bu minval üzerindedir.

Yani Ehl-i Sünnet ve Şia âlimleri, muhaddis ve müctehidlerin yani  ilahların ve evliyanın yani şirk dininin esiri olmuş vaziyettedir.

Halbuki yüce Allah'ın  ve Elçilerinin bize en büyük emir ve vasiyeti, inancımızı  ve amelimizi Allah'a özgü kılmak idi.

Çünkü tevhid akidesi sağlam olmayınca Allah, amele de, mâbede de değer vermiyordu.

ALLAH'IN EMİR VE VASİYETİ:

"Ey iman edenler! Allah'tan, O'na, yaraşır bir şekilde korkun ve ancak müslümanlar (Muvahhidler) olarak ölünüz"

"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı yapışın, ondan ayrılmayın.

Allah'ın size olan nimetini hatırlayın:

Hani siz

 (Hicretten evvel Medine'de evs ve hazrec kabileleri arasında bulunan kan davası, ve Kıyamet gününe kadar sürecek her türlü ihtilaf )

 birbirinize düşman idiniz de O

 (ALLAH, Kur'an sayesinde) gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti  sayesinde kardeş olmuştunuz.

Yine siz bir ateş (şirk) çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı.

İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız"

(Âli İmran, 102, 103)

 "İbrahim'in dininden kendini bilmez ahmaklardan başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) olarak seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.

Çünkü Rabbi ona: Müslüman (Muvahhid) ol, demiş, o da: Ben sadece Âlemlerin Rabbine teslim oldum demişti"

ALLAH ELÇİLERİNİN EN ÖNEMLİ VASİYETLERİ:

"Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da, " Oğullarım! Allah sizin için bu dini ( tevhidi) seçti.

O halde sadece Müslümanlar ( Muvahhidler) olarak ölünüz" (dediler)

"Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz?

O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?

Demişti. Onlar:

 Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz, biz ancak ona teslim olmuşuzdur, dediler"( Bakara, 130, 131, 132, 133)

Ne olur, Allah için, kendimize ve çocuklarımıza  acıyalım, onlara tevhid akidesini miras olarak bırakalım.

Tevhid akidesini çocuklarına miras olarak bırakmayanlar,  mal olarak bıraktıklarına güvenmesinler. 

O mal ahirette onlar için cehennem âteşi olacaktır.

Kendisi tarafından uydurulmuş büyük bir hedef "İslam'ın yeryüzünde hakimiyeti"olunca, F Gülen bu hedefin etrafında kendisine yardım etmeyen halkı "ahmak" olarak nitelendirmesini nasıl anlayabiliriz?

Aynen Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Kur'an ve tevhid tanımaz Ehli Sünnet dininin rivayetlerini tek kaynak olarak kabul eden  bir zihniyete sahip olan F Gülen'in,

korkunç bir kin ve nefret,

derin bir ihanet ve öfke, büyük bir gizlilik ve takiyye ile onlarca yıldır inşa ettiği Kur'ansız ve akılsız eğitim merkezli şer  yapılanması,

zehirli  meyvelerini verip devletin en hassas kurumları içinde

kendine bir yol buldukça atomize olmuş cahil ve mankurt kitleler indinde önceleri bir meşruiyet, ardından da tek

kişilik bir otorite  daha sonra  beklenen salih zat inancını yerleştirmeye çalıştı.

Türkiye Cumhuriyeti'nde bulunan baskıcı kemalist yapının ve katı laik yönetimin, (bürokrasi)

 ve benzeri unsurların sıkıştırdığı muhafazakar halk, geleneklerini yaşamak için bir çıkış yolu ararken ortaya çıkan bu yapıyı, sorgulama ihtiyacı bile duymadı.

Din adına kan döken ve terör estiren örgütler yanında "hizmet hareketi,

altın nesil, muhabbet fedaileri, adanmış ruhlar, ışık süvarileri"

kavramları mutedil, suya sabuna dokunmayan söylem ve yaklaşımlarla kısa sürede önemli bir mesafe aldı.

Dindar, muhafazakar, milliyetçi, alnı secde edenlerin başını çektiği oluşumun eğitim üzerinden tüm dünyada varlık oluşturabilmesi Kur'an anlamaz,

tevhid bilmez devlet adamlarının ve ümmi halkın  gözünü kamaştırıyordu.

İslam ve Müslüman düşmanı zalim ve emperyalist ABD tarafından önü sürekli olarak açılan bu karanlık yapının 170 ülkede derinden  teşkilatlanması aslında hafife alınacak normal bir olay değildi.

Çünkü bu ülkelerin çoğunda devlet protokolüne yakın şekilde karşılanan hareketin yapısını , menşeini, kaynaklarını,

inançlarını ele almak ancak  çeşitli bilgi ve belgeler üzerinde yapılabilirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder