PARALEL DİN
(22. YAZI)
Paralel dinin sabıkalarını ve kirliliklerini saymakla bitiremeyiz.
Mesela Emevi Abbasi Ehli sünnet dininin rivayetlerinde Allah Resulü'ne öyle hakaretler vardırki, Kur'an ehli muvahhidler onları dile getirmekten utanır.
Onlardan çok örnekler verdiğimiz için bugün Kur'an'ın en büyük düşmanı olan tasavvuf dininin önderlerinin Tevhid akidesine aykırı şirk sözlerini ele alacağız.
Paralel tasavvuf dininin dokunulmaz kabul edilen önemli âlimlerinin!
Kitaplarını okuduğumuzda İslam dininin temeli olan tevhid akidesinin nasıl yerle bir edildiğini ve Allah'ın bütün Elçilere gönderdiği vahyin nasıl batıla bulanıp şirk yuvası haline sokulduğu apaçık ortaya çıkacaktır.
Ancak bu paralel tasavvuf din şirkini tam olarak anlayabilmek için Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğü içinde çok iyi bilinmesi gerekir.
MESELA:
Ehli Sünnet paralel dininde çok büyük bir âlim! olarak görülen İmam-ı Gazaliye göre evliya kabul edilen kişiler, Nebi'ler gibi Allah'tan kendi iradeleri dışında bilgi alırlar.
"Bu bakımdan evliyâ ile Enbiya'nın ( Nebilerin)
ilimleriyle ulema ile hükemanın ilimleri arasında fark şudur:
Evliyanın ve Enbiya'nın ilimleri kalbin dahilinden gelir, meleküt âlemine açılan kapıdan gelir.
Hikmet ilmi ise, duyuların kapılarından gelir"
(Gazali, İhya'u Ulumud din, c 3 Mühlikat 6. Kitap, kalbin acayip halleri bölümü)
Hatta Gazaliye göre evliya "(veliler) Enbiya'den (Nebi'lerden) daha üstündür.
Çünkü ilimlerini direkt olarak Allah'tan alırlar, Nebi'ler ise vahiy meleğine ihtiyaç duyarlar"
(a.g.e, 3.cilt, Mühlikat 6. Kitap-kalbin acayip halleri bölümü, ilham ile öğrenmek ve hakkın keşfedilmesinde süfilerin yolu ile ehli istidlalin yolu arasındaki fark)
Benim evliya ve ilâhların şirk dini adını verdiğim paralel tasavvuf dininin akidesi en bozuk adamlarından biri de hiç şüphesiz Muhyiddin-i Arabi'dir.
Nurcuların Üstad'ı Said Nursi'nin öve öve bitiremediği Muhyiddini Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye adlı şirk kitabında kendisinin velilerin sonuncusu (hâtemul evliya) olduğunu iddia etmektedir.
Muhyiddini Arabi rüyasında "evliyaların sonuncusu" unvanının Resulullah tarafından kendisine verildiğini iddia ettiği bir diğer kitabı olan Fususul Hikem'de kendisini şöyle anlatmaktadır.
"Bundan dolayı resüllerin sonuncusu veli ve resul ve Nebi'dir.
Ve evliyanın sonuncusu, asıldan alıcı olan vârisdir ve mertebelerin müşahade edicisidir.
Ve o, şefaat kapısının fethinde Âdem oğullarının efendisi ve cemaatin önde olanı Muhammed ( Aleyhisselam) ın güzelliklerinden bir güzelliktir"
(Fususul Hikem Tercüme ve Şerhi- Şisiyye Fassı
S, 212)
Ehl-i Sünnet dininin âlimlerı eserlerinde sapıklığını ortaya koymayan hiç kimseye itibar etmemektedir.
Dolayısıyla Kur'an, ilim, tevhid ve sorgulama düşmanı olan bu paralel tasavvuf dininin büyüklerine en ufak bir eleştiriyi kabul etmezler.
Bu gerçek her iki paralel dinin batıl ve uydurma olduklarını göstermektedir.
Eğer Ehl-i Sünnet dini ile tasavvuf birbirinden farklı olsaydı böyle birbirleriyle kuzu sarması olmazlardı.
Gerçekten de Ehli Sünnet dininin âlimleri ile tasavvuf dininin pirleri sonuna kadar birbirlerine destek vermektedir.
Bu iki paralel dine sadece Kur'a ehl-i muvahhidler karşı gelmektedir.
Paralel tasavvuf dinine karşı durma ahlakını muvahhidlere veren güç yüce Allah'tır.
Kalbinde Kur'an ve tevhid saflığı bulunan bir kişi Ehli Sünnet ve tasavvuf dininin kirliliğini ve şirkini taşıyamaz.
Yüce Allah bir insanın içinde iki gönül var etmemiştir.
Dolayısıyla Kur'an ve tevhid akidesinin en büyük düşmanı olduğu halde ümmet üzerinde "islam özü" algısı yaratmış olan tasavvuf dininin paralel din olduğundan asla şüphe edilmemelidir.
Bu şirk ehli eserlerinde Kur'an'a ve tevhid akidesine karşı öyle inançlar ortaya koymuşlar ki, onları dile getirmekten Allah'a sığınırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder