9 Kasım 2020 Pazartesi

 PARALEL DİN

 (24 . YAZI)

Paralel dinlerin içinde Kur'an'ın ahlakına ve tevhid akidesine karşı en aykırı din tasavvuftur.  Celaleddin-i Rumi tasavvuf şirk  dininin en önemli şahsiyetlerinden biridir. 

Celaleddin-i Rumi,  eserlerinde anlattıkları şeyler öylesine hak din zannedilmiş ki, günümüzde artık onun görüşlerine  karşı gelmek imkansızdır.

Bu ümmet o kadar Kur'an ilminden ve ahlakından uzaklaştırılmış ki, Celaleddin-i Rumi'nin kula kulluk olan hulul inancına itiraz etmek  kitlelerin yanında büyük bir tepki ile karşılanır.

Halbuki Celaleddin-i Rumi'nin en meşhur eseri olan Mesnevi'nin önsozü, Kur'an'ın ahlakına ve tevhid akidesine karşı asla kabul edilmeyecek şirk sözler içermektedir.

Celaleddin-i Rumi,  Kur'an'ın bütün özelliklerini eseri olan Mesnevi'ye vermiş, tıpkı Muhyiddin-i Arabi gibi kitabının Allah tarafından kendisine yazdırıldığını iddia etmiştir.

Fakat biz, diğer bir eserinde bulunan daha ağır şirk ifadelerini ve hululiyyeci özelliğini ortaya koymak istiyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılan "Divan-ı Kebir" adlı eserinde Celaleddin-i Rumi, dördüncü halife olan Ali hakkında aynen şunları söylüyor.

"Hakkın yüksek sıfatları Ali'nin vasfıdır.

 Hakkın sıfatları zaten ayrı değildir.

 O, Tanrı'nın zatına yapışmış, o olmuştur.

 Hani duyduğun lahut'un o gizli hazinesi yok mu, işte o odur.

 Çünkü o haktan, hakla görünmüştür.

 O  hazinenin nakdi tükenmez ilimdi.

 İşte ilimden maksut yüce Ali'dir.

 Hakkın hikmetini ondan başka kimse bilmez. Zira o  hakimdir, her şeyin bilginidir.

 İbtidasız ( başlangıçsız) evvel o idi,

 sonsuz ahir de odur.

 Elçilere yardım eden o idi,  velilerin gören gözü de hakikaten odur.

 Yüzünün nurlu parıltısı kendi ziyasından bir güneş  yarattı.

 O hak iledir, hak ondan  görünür.  Hakka ki o  hak ile ebedidir"

(Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler 1 Mevlana Nat'ı Ali Kasidesi s, 3, 4- Milli Eğitim Bakanlığı yayınları Şark İslam Klasikleri, İstanbul, 1995)

Şimdi eğer Celaleddin-i Rumi'nin bu sözleri şirk sayılmazsa, bunları söyleyen müşrik olarak kabul edilmezse, artık hiç kimse müşrik değildir, dünyada şirk  diye bir şey yoktur.

Bu sözleri söyleyen müşrik değilse, Hıristiyanlar ve Budistler muvahhid sayılır.

Ehli Sünnet mezhebinde saygın oldukları düşünülen şahsiyetlerin büyük çoğunluğu Kur'an, ilim, hikmet, akıl, tevhid, tefekkür ve sorgulama düşmanıdır.

Büyük saygı gören bu isimlerin hepsi Kur'an cahili ve  asgari derecede bile aklını  kullanamayacak bir  karaktere  sahiptirler.

Bunlar Kur'an dini olan islam'ın  en temel ilkelerini, tevhid akidesini tahrip etmede ve kendilerini ilahlaştırmada birbirleriyle yarış halinde olmuşlardır.

Hangisi sapıklığını daha açık ortaya koymuşsa o daha büyük bir veli ve daha keramet sahibi, halkın gözünde ulaşılmaz çok önemli bir gavs olarak görülmüştür.

Günümüze geldiğimizde tasavvuf adlı paralel dinin diğer önemli isimlerinden biri de Said Nursi'dir.

Said Nursi de kendisinden önce gelen uydurmacı mutasavvıflar gibi geleneği bozmamış Risale'i Nur'ların kendisine yazdırıldığını iddia etmiştir.

Tasavvuf ve tarikatların ileri gelenlerine göre evliyalık, Allah ile kul  arasında kutsal ve mukaddes bir kurumdur.

 Allah'ın dostu anlamında kullanılan veli ifadesi belli şahıslara özel olarak verilir  ve bunlar arasında da kutup, gavs, evtad, revasi, nüceba, insanı kâmil, ricâlul gayb,  nukeba  gibi mertebelerin bulunduğu hiyerarşik uydurma bir yapı meydana getirilmiştir.

 Bunların kainatta tasarruf sahibi olduklarına, insanlara manevi olarak  yardıma koştuklarına iman edilir ki, Kur'an'a göre  böyle bir inanç şirk ve küfürdür.

Yüce Allah Kur'an'ı Mübin'de şöyle buyuruyor.

"Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır. Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır"

(Yunus, 62, 63)  

"Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların (Evliya) peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz"

(Âraf, 3)

"Yoksa onlar Allah'tan başka dostlar (Evliya) mı edindiler? Halbuki dost (Veli) yalnız Allah'tır. O ölüleri diriltir, her şeye kadir olandır"

(Şura,9)

Dolayısıyla genel anlamda evliya vardır ve çoktur, yani Allah'ın emir ve yasaklarını yerine getiren her takva sahibi  Allah'ın veli kuludur.

Özel anlamda evliya hem yoktur hem şirktir, yani birinin adını anarak onu Allah'ın veli bir kulu tayin etmek Kur'an'da yasaklanmıştır.

Çünkü Kur'an'a göre  kimin ne olduğunu bilen sadece Allah'tır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder