1 Eylül 2020 Salı

 RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR

(79.YAZI )   

RİSÂLE'İ NUR'DA İTİKÂDİ SAPMALAR 

(11)                                                 Kur'an'da kitapların "indirildiği, inzal edildiği" ilgili yüzlerce âyet mevcuttur.

 Said Nursi'nin iddiasına göre de,   "Risale'i Nur Külliyatı da  Kur'an'ın semasından, âyetlerin yıldızlarından inmektedir"

 Kur'an, kendinden önceki kitapları yani Tevrat'ı ve İncil'i tasdik  etmek için indirildiğine göre, Nur risaleleri de Kur'an'ı tasdik  etmek için indirilmiştir. 

Said Nursi'nin Risale'i Nur Külliyatında bu konu bir çok yerde  tekrar edilmiştir.

"...Risale'i Nur'a hücum edilmez, O doğrudan doğruya Kur'an'a bağlanmış ve Kur'an dahi arşı âzamla bağlıdır. 

Kimin haddi var, elini oraya uzatsın  ve  kuvvetli ipleri çözsün"

 (Siracinnur- 188 Denizli Müdafası)

Said Nursi şöyle devam ediyor. 

 "Risale'i Nur Kur'an'ın malıdır. Kuran'ı hakim'den süzülmüştür. Kur'an ise arşı ferş'le  bağlayan bir zinciri nuranidir.

Kimin haddi var ki ona el uzatsın ( Tarihçe-i Hayat - 651 )

Bilindiği gibi, yüce Allah, elçilerine davalarını ispat etmek üzere insanları aciz bırakan mucizeler vermiştir. 

Kur'an, en büyük mucizedir.

Said Nursi'ye göre, "Risale'i Nur'da mucize-i  Kur'aniye'dir"

(Bak Tarihçe-i Hayat 440 Emirdağ Hayatı) 

Said Nursi uydurma ve hurafe eseri için Allah'a şöyle dua ediyor.

"Ya rabbi..." Hz. Musa'ya Denizi ve Hazreti İbrahim (Aleyhisselam)a ateşi ve Hazreti Davut (Aleyhisselam)a dağı,  demiri ve  Süleyman'a cinni ve insi ve Hz. Muhammed (Aleyhisselam)a şems (güneş) ve kameri (ay'ı) teshir  ettiğin (emrine verdiğin) gibi, Risale'i Nur'a kalpleri ve akılları musahhar kıl" (boyun eğdir) 

 (Tarihçe-i Hayat- 376) 

Said Nursi'nin Nebi'lik hevesi, talebelerinin şu hezeyanları söylemelerine yol açmıştır. 

"Envar'ı Muhammediyeyi (Muhammed'in nurlarını)  ve maarifi  Ahmediyeyi (Muhammed'in tanınmasını ve bilinmesini)  ve Füyuzatı  şem-ı  ilahiyi (Allah'ın feyizlerinin ışıklarını)  en Muşa'şa (parlak) bir şekilde parlatması ve Kur'ani ve hadisi  olan işârâtı riyaziyenin  kendisinde müntehi olması ve hitabatı Nebeviyeyi  ifade eden Âyât-ı celilenin riyazı  beyanlarının kendi üzerinde toplanması delaletleriyle  o zat ( Said Nursi) hizmeti imaniye noktasında Risaletin bir mirat-ı  mücellası ( Resüllük- elçilik aynasının tecellisi)  ve şecere-i Risaletin (Resüllük ağacının)  bir  son meyve-i münevveri (son  aydınlatıcı meyvesi)  ve lisanı  Risaletin (Resüllük dilinin) irsiyet  noktasında son dehan-ı  hakikatı zisaadeti  olduğuna şüphe yoktur"

( Üçüncü Medrese-i Yusufiyenin El Huccetuz Zehra ve Zühretün Nur" olan tek dersini dinleyen Nur şakirdleri namına Ahmet Feyzi,  Ahmet Nazif, Zübeyir, Selahattin, Ceylan,( tabancalı) Sungur) Talebelerinin bu aşırı  övgüsüne ve itikadi sapmalarına  karşılık Said Nursi diyor ki:

 "Benim hissemi haddimden yüz  derece ziyade  vermeleriyle beraber,  bu imza sahiplerinin  hatırlarını kırmaya cesaret edemedim. Sükut ederek,o medhi,(övgüyü)  Risale-i Nur şakirtlerinin şahsı manevisi namına  kabul ettim"

( Tarihçe-i Hayat- 580 Afyon Hayatı Risale'i Nur Nedir? )

CEVAP : Talebeleri tarafından kendisine "imana hizmet yönünden Nübüvvet'in  bir cilalı aynası, Nübüvvet  ağacının nurlandırılmış  son meyvesi, Nübüvvet  lisa'nınin vârislik  noktasında son gerçek ağzı,  ilahi ışığın  imana hizmet yönünde son  mutlu taşıyıcısı" gibi sıfatların hepsini Said Nursi, bir çok yerde yaptığı gibi yine tevazu maskesiyle "İstemem, yan cebime koy" kabilinden kabul etmiştir. Talebelerinin Said Nursi için dizdikleri  bu sıfatların gerçek sahibi kendisi değil, son vahyin sahibi  Muhammed (Aleyhisselam)'dır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder