RİSALE'İ NUR'DA BULUNAN ŞİRK, HURAFE VE YALANLAR
(79.YAZI )
RİSÂLE'İ NUR'DA İTİKÂDİ SAPMALAR
(11) Kur'an'da kitapların "indirildiği, inzal edildiği" ilgili yüzlerce âyet mevcuttur.
Said Nursi'nin iddiasına göre de, "Risale'i Nur Külliyatı da Kur'an'ın semasından, âyetlerin yıldızlarından inmektedir"
Kur'an, kendinden önceki kitapları yani Tevrat'ı ve İncil'i tasdik etmek için indirildiğine göre, Nur risaleleri de Kur'an'ı tasdik etmek için indirilmiştir.
Said Nursi'nin Risale'i Nur Külliyatında bu konu bir çok yerde tekrar edilmiştir.
"...Risale'i Nur'a hücum edilmez, O doğrudan doğruya Kur'an'a bağlanmış ve Kur'an dahi arşı âzamla bağlıdır.
Kimin haddi var, elini oraya uzatsın ve kuvvetli ipleri çözsün"
(Siracinnur- 188 Denizli Müdafası)
Said Nursi şöyle devam ediyor.
"Risale'i Nur Kur'an'ın malıdır. Kuran'ı hakim'den süzülmüştür. Kur'an ise arşı ferş'le bağlayan bir zinciri nuranidir.
Kimin haddi var ki ona el uzatsın ( Tarihçe-i Hayat - 651 )
Bilindiği gibi, yüce Allah, elçilerine davalarını ispat etmek üzere insanları aciz bırakan mucizeler vermiştir.
Kur'an, en büyük mucizedir.
Said Nursi'ye göre, "Risale'i Nur'da mucize-i Kur'aniye'dir"
(Bak Tarihçe-i Hayat 440 Emirdağ Hayatı)
Said Nursi uydurma ve hurafe eseri için Allah'a şöyle dua ediyor.
"Ya rabbi..." Hz. Musa'ya Denizi ve Hazreti İbrahim (Aleyhisselam)a ateşi ve Hazreti Davut (Aleyhisselam)a dağı, demiri ve Süleyman'a cinni ve insi ve Hz. Muhammed (Aleyhisselam)a şems (güneş) ve kameri (ay'ı) teshir ettiğin (emrine verdiğin) gibi, Risale'i Nur'a kalpleri ve akılları musahhar kıl" (boyun eğdir)
(Tarihçe-i Hayat- 376)
Said Nursi'nin Nebi'lik hevesi, talebelerinin şu hezeyanları söylemelerine yol açmıştır.
"Envar'ı Muhammediyeyi (Muhammed'in nurlarını) ve maarifi Ahmediyeyi (Muhammed'in tanınmasını ve bilinmesini) ve Füyuzatı şem-ı ilahiyi (Allah'ın feyizlerinin ışıklarını) en Muşa'şa (parlak) bir şekilde parlatması ve Kur'ani ve hadisi olan işârâtı riyaziyenin kendisinde müntehi olması ve hitabatı Nebeviyeyi ifade eden Âyât-ı celilenin riyazı beyanlarının kendi üzerinde toplanması delaletleriyle o zat ( Said Nursi) hizmeti imaniye noktasında Risaletin bir mirat-ı mücellası ( Resüllük- elçilik aynasının tecellisi) ve şecere-i Risaletin (Resüllük ağacının) bir son meyve-i münevveri (son aydınlatıcı meyvesi) ve lisanı Risaletin (Resüllük dilinin) irsiyet noktasında son dehan-ı hakikatı zisaadeti olduğuna şüphe yoktur"
( Üçüncü Medrese-i Yusufiyenin El Huccetuz Zehra ve Zühretün Nur" olan tek dersini dinleyen Nur şakirdleri namına Ahmet Feyzi, Ahmet Nazif, Zübeyir, Selahattin, Ceylan,( tabancalı) Sungur) Talebelerinin bu aşırı övgüsüne ve itikadi sapmalarına karşılık Said Nursi diyor ki:
"Benim hissemi haddimden yüz derece ziyade vermeleriyle beraber, bu imza sahiplerinin hatırlarını kırmaya cesaret edemedim. Sükut ederek,o medhi,(övgüyü) Risale-i Nur şakirtlerinin şahsı manevisi namına kabul ettim"
( Tarihçe-i Hayat- 580 Afyon Hayatı Risale'i Nur Nedir? )
CEVAP : Talebeleri tarafından kendisine "imana hizmet yönünden Nübüvvet'in bir cilalı aynası, Nübüvvet ağacının nurlandırılmış son meyvesi, Nübüvvet lisa'nınin vârislik noktasında son gerçek ağzı, ilahi ışığın imana hizmet yönünde son mutlu taşıyıcısı" gibi sıfatların hepsini Said Nursi, bir çok yerde yaptığı gibi yine tevazu maskesiyle "İstemem, yan cebime koy" kabilinden kabul etmiştir. Talebelerinin Said Nursi için dizdikleri bu sıfatların gerçek sahibi kendisi değil, son vahyin sahibi Muhammed (Aleyhisselam)'dır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder