TEHLİKE BÜYÜK
Milli Güvenlik Kurulu İLİTAM meselesini beş yıllık ömrü olan siyasetçilere bırakması büyük bir tehlike arz ediyor.
Kamu denetçiliği kurumunun medreselerin etkisinde kalan ilahiyat lisans tamamlama programı (İLİTAM) çalıştayında, daha önce dini haberin gündeme getirdiği şekilde bu programın devam etmesi durumunda tarikatlar üzerinde yeni bir darbenin beklenebileceği vurgulandı.
Bilindiği gibi tarikatlar fetö ile aynı inanç ve kaynaklara sahip ortak bir zihniyetle hareket ediyorlar.
Aslında fetö ile diğer cemaat ve tarikatlar arasında inanç bakımından hiçbir fark bulunmamaktadır.
Hatta inanç ve kaynak itibariyle Diyanet İşleri Başkanlığı ile fetö'nün arasında hiçbir fark yoktur.
Diyanet'in fetö ile mücadele etmemesinin en büyük sebebi aynı inanca sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Fakat özellikle cemaat ve tarikatlar kendileri dışında kalan tüm insanları özellikle Kur'an'ı tek kaynak kabul eden akıl mantık sahiplerini kafir, sapık, vehhabi, "peygamber" düşmanı, modernist, mason gibi yaftalarla dışladığı, lider ve şeyhlerini evliya,
müceddit, kutup, gavs, bediüzzaman gibi uydurma vasıflarla Allah tarafından sanki kendilerine vahiy geliyorcasına kutsal bir konuma oturtup karşı gelinemez kabul ederken, kendilerini de özel yaratılmış, ayrıcalıklı bir din ve üstün bir inanca sahip olarak görürler.
Şu an tarikat ve cemaatler zorunlu olduğu için liseye kadar öğrencileri mevcut okullara gönderiyorlar.
İmkanları olduğu durumda ise son birkaç yıl içinde açık liseye- açık imam hatip liselerine ayırmakla müritlerini dışarıdan eğitimlerini tamamlatıyorlar.
Raporda da vurgulandığı gibi imkanı olan tarikatlar müritlerini okula göndermeme noktasında irade gösterecekler.
Ama şu an bununda çaresini bulmuş durumdalar.
Medreselerle arzuladıkları şekilde bürokrasiye hakim olmayan cemaat ve tarikatlar son seçimlerde Ak Parti'nin içine düştüğü zor durumdan istifade ile hızla ilk/ orta/ lise eğitim kurumlarını açıp aktive etmiş durumdalar.
Cemaat ve tarikatların önünde son engel, ilahiyat fakülteleri idi.
Tarikatçı- medreseli Mehmet Emin Saraç'ın oğlu YÖK Başkanı Emin Saraç ile Yök ve bürokrasiye yerleştirdikleri bürokratlar sayesinde ilahiyat fakültelerini yaygın eğitime açmakla o sorunu da büyük oranda halletmiş görünüyorlar.
İLİTAM şu an neredeyse ilahiyat fakülteleriyle yarışırcasına mezun veriyor.
Diplomalarında ise İLİTAM değil, İlahiyat Fakültesi yazıyor.
Ve bu belge ile şu an kendilerine açılmayan kapı yok gibidir.
Cemaat ve tarikatlar ilahiyat fakülteleri başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nda sinsice ve hızla kadrolaşıyorlar.
Ehl-i Sünnet maskesi ile sözde dini hassasiyetle hareket eden mümin görünümlü tarikatçı İLİTAM mezunları şu an ilahiyatlarda söz sahibi olmaya başladılar bile.
Cemaat ve tarikatların ortak ahlak ve karakteridir.
Kendileri gibi inanmayan hiç bir öğrenciyi mulakatlarda geçirmezlerken kendilerinden olmayan mevcut öğretim üyelerine ders vermeme, yüksek lisans eğitimlerinden yoksun bırakma, panel- konferans ile yurtdışı eğitim yasağıyla tecrit ettikleri için kendileri dışında kalan öğrencileri etkilemelerinin önüne geçtikleri anlaşılıyor.
Tarikat ve cemaatlerin mevcut personeli engelleme ve emekliye ayrılmaya mecbur bırakma çalışmalarının yanısıra liyakat gözetmeksizin mezun olan öğrencilere pozitif ayrımcılık yaparak yüksek puanlarla mezun edip mülakatlarda tercih ettikleri ve böylece hızda kadrolaşmaya başladıkları gelen haberler arasındadır.
İlahiyatlar açısından durum bu iken diğer okullarda ise tarikat ve cemaatler hiçbir engelle karşılaşmadan aynen fetö'nün emme- basma tulumba mantığı ile kendi elemanlarına yaptıkları kayırma ile tüm akademi'de kadrolaştıkları artık görülen bir gerçektir.
İLİTAM ile medreselerin ilahiyat, Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığın'da kadrolaşma çalışmalarını hızlandırırken dikkat çekici bir şekilde medrese müfredatını çağrıştırır şekilde açılan Yüksek İslam Enstitüleri yaygınlık kazanıyor.
Diğer taraftan ilahiyat fakültelerinde felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık gibi dersler kaldırılmak ya da ders sayısı azaltılmakla öğrencinin sorgulayıcı aklı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Böylece öğrencilerin medreseli hareketin kodlarını çözmesi engelleniyor.
Tarikatların kendilerini gizleme adına maske olarak kullandıkları Ehl-i Sünnet söylemi, Kur'an'sız dolayısıyla Allah'sız İslam Projesi olup kaynağını Nebi (a.s) adına iftira edilen hadislerle Hindistan ve Kadim İran menşeeli şeyh, İmam ve uydurma gavsların keramet, rüya ve şirklerinden alıyor.
Ehl-i Sünnet ve Şia'nın kaynakları:
Uydurma hadisler, ilham, keşif, Kur'an dışı ictihadlar gibi tamamen akıl ve bilim dışı unsurlardan oluşmaktadır.
Aslında bakarsanız dış düşmana gerek kalmadan bir devleti kendi kendine çökertmek için o devletin eğitim sisteminin akıl ve bilim karşıtı, cahillerin kendi aralarında birbirine âlim pozu verip caka sattığı gerçekte ise karanlık ve kapalı olan inançların kontrolüne vermeniz yeterlidir.
İşin acı tarafı şu ki, tarikatların doğurduğu öfke ortamı ve inanç boşluğu ağlayana meme verme cinsinden büyük çoğunlukla dış güçlerin destekleyip peydahladığı tekfirci- Selefi cemaatlerin mantar gibi piyasada yaygınlık kazanması bu işlerin tesadüfen olmadığını gösteriyor.
Aslına bakarsanız medreselerle Selefi-tekfirci grupların karşıt gibi görünmesine rağmen kaynak (Buhari- Müslim- Tirmizi- Ebu Davut- İbni Mace- Nesai- Ahmet bin Hanbel'in Süneni-Malik bin Enesin Muvattası) itibariyle birbirinden farklı olmadığı göz önüne alındığında bu hareketlerin ilmilikten öte hanif İslam dini ile devletin güvenliğini tehdit eder durumda oldukları anlaşılıyor.
İşid, Daiş, Boko Haram'a kaynak ve inanç bakımından el altından verilen desteklere bakıldığında tekfirci- Selefi grupların pek de öyle tarikat karşıtı olmadığı, ilimle de işlerinin bulunmadığı görünüyor.
Aslında tarikat ve medrese meselesi partiler üstü bir şekilde Milli Güvenlik Kurulu'nda çok ciddi olarak görüşülüp acilen tedbir alınması gereken hayati bir konudur.
Ama maalesef partilerin oy korkusu ve kaygısı yüzünden cemaat ve tarikat liderlerinin siyasilerce ziyaret edilmesine neden olurken, verilen destek ve tavizlerle her geçen gün güçlerine güç katıyorlar.
Partilerin amacı, iktidar olmak ve iktidarda mümkün olabildiğince uzun kalabilmektir.
Bu yönüyle bakıldığında bir vekilin vekalet ömrü beş yıl ve tüm planları da beş yıl ile sınırlıdır. Oysa cemaat ve tarikatlar uzun ömürlü, on yılları bulan tecrübeleriyle yaşar ve anlattıkları menkibelerle ümmi halkı etkileri altına almaya çalışırlar.
Yani anlayacağınız cemaat ve tarikatlar meselesi siyasilerin oy kaygısı, iktidar ve hükümet hırsı ve kısır görüşleri ile çözebilecekleri basit ve önemsiz bir mesele değildir.
Bu nedenle Milli Güvenlik Kurulu başta olmak üzere Devletin güvenlik ve istihbarat birimlerinin bu işe el atması her şeyden daha öncelikli bir konuma sahiptir.
Fetö'den edindikleri tecrübe ve dış güçlerin desteği de göz önüne alındığında tarikatlar ve kontrolündeki medreseler, Milli Eğitim Bakanlığı'na alternatif Eğitim Kurumlarını oluşturmak yönüyle büyük bir tehlike arz ediyorlar.
"Devlet ihmal eder ama unutmaz" kuralı, her nasılsa bu tarikatlar söz konusu olduğunda tıpkı fetö'nün üstünün örtüldüğü gibi bir şekilde üstü örtülüyor ve son derece zayıf hafızalı oluyoruz.
Dolayısıyla devlete unuttuğu ve önemsemediği tehlikeli gerçeği hatırlatmak her akıllı vatandaşın birinci derece hedefi olmalıdır.
Açık olarak söylemek gerekirse 15/ 27 Aralık sürecinde istisnasız tüm cemaat ve tarikatlar F. Gülen hainini "EHL'İ SÜNNET âlimi" deyip sahiplenmiş gizli olarak iktidarı düşürme planı içinde yer almışlardır.
Son yapılan kamu denetçiliği kurumunun medreselerin etkisinde kalan ilahiyat lisans tamamlama programı (İLİTAM) çalıştayında da görüldüğü gibi tarikatlar/ medreseler şu an fetö'nün mirasçısı olarak büyük bir hızla kadrolaşıyorlar.
Fetö'den daha tehlikeli olarak bilimden uzak, bağnaz, gerici ve İŞİD'Çİ zihniyetle her tür yeniliğin karşısında duran medreseler, sahip oldukları Yeniçeri mürit ordusu ile hakikat avcısı olan herkesi linç eden inançları göz önüne alındığında tarikatların yapacakları darbede 15 Temmuz'u mumla arayacağımız günlerin pek yakın olmamasını diliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder