1 Eylül 2020 Salı

 TEHLİKE BÜYÜK 

Milli Güvenlik Kurulu İLİTAM meselesini beş  yıllık ömrü olan siyasetçilere bırakması büyük bir tehlike arz ediyor. 

 Kamu denetçiliği kurumunun medreselerin etkisinde kalan ilahiyat lisans tamamlama programı (İLİTAM) çalıştayında, daha önce dini haberin gündeme getirdiği şekilde bu programın devam etmesi durumunda tarikatlar üzerinde yeni bir darbenin beklenebileceği  vurgulandı. 

Bilindiği gibi tarikatlar fetö ile aynı inanç ve kaynaklara sahip ortak bir zihniyetle hareket ediyorlar. 

Aslında fetö ile diğer cemaat ve tarikatlar arasında inanç bakımından hiçbir fark bulunmamaktadır. 

 Hatta inanç ve  kaynak itibariyle Diyanet İşleri Başkanlığı ile fetö'nün arasında hiçbir fark yoktur. 

 Diyanet'in fetö ile mücadele etmemesinin en büyük sebebi aynı inanca sahip olmasından kaynaklanmaktadır.

 Fakat özellikle cemaat ve tarikatlar kendileri dışında kalan tüm insanları özellikle Kur'an'ı tek kaynak kabul eden akıl mantık sahiplerini kafir, sapık, vehhabi, "peygamber" düşmanı, modernist, mason gibi yaftalarla dışladığı, lider ve şeyhlerini evliya, 

müceddit, kutup, gavs, bediüzzaman gibi uydurma vasıflarla Allah tarafından sanki kendilerine vahiy geliyorcasına   kutsal bir konuma oturtup karşı gelinemez kabul ederken, kendilerini de özel yaratılmış, ayrıcalıklı  bir din ve üstün bir  inanca sahip olarak görürler.

 Şu an tarikat ve cemaatler zorunlu olduğu için liseye kadar  öğrencileri mevcut okullara gönderiyorlar.

 İmkanları olduğu durumda ise son birkaç yıl içinde açık liseye- açık imam hatip liselerine ayırmakla müritlerini dışarıdan eğitimlerini  tamamlatıyorlar.

 Raporda da vurgulandığı gibi imkanı olan tarikatlar müritlerini okula göndermeme noktasında irade gösterecekler.

 Ama şu an bununda çaresini bulmuş durumdalar. 

 Medreselerle arzuladıkları şekilde bürokrasiye  hakim olmayan cemaat ve tarikatlar son seçimlerde  Ak Parti'nin içine düştüğü zor durumdan istifade ile hızla ilk/ orta/ lise eğitim kurumlarını açıp aktive etmiş durumdalar. 

Cemaat ve tarikatların önünde son engel,  ilahiyat fakülteleri idi. 

Tarikatçı- medreseli  Mehmet Emin Saraç'ın oğlu YÖK Başkanı Emin Saraç ile Yök  ve bürokrasiye yerleştirdikleri bürokratlar sayesinde ilahiyat fakültelerini yaygın eğitime  açmakla o sorunu da büyük oranda  halletmiş görünüyorlar.

 İLİTAM şu an neredeyse ilahiyat fakülteleriyle  yarışırcasına mezun veriyor. 

Diplomalarında ise İLİTAM değil, İlahiyat Fakültesi yazıyor.

 Ve bu belge ile şu an kendilerine açılmayan kapı yok gibidir.

 Cemaat ve tarikatlar ilahiyat fakülteleri başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nda sinsice ve hızla kadrolaşıyorlar. 

 Ehl-i Sünnet  maskesi ile sözde dini hassasiyetle hareket eden mümin görünümlü  tarikatçı İLİTAM mezunları şu an ilahiyatlarda söz sahibi olmaya başladılar bile.

 Cemaat ve tarikatların ortak ahlak ve karakteridir. 

 Kendileri gibi inanmayan hiç bir öğrenciyi mulakatlarda geçirmezlerken kendilerinden  olmayan mevcut öğretim üyelerine  ders vermeme,  yüksek lisans eğitimlerinden  yoksun bırakma, panel- konferans ile yurtdışı eğitim yasağıyla  tecrit  ettikleri için kendileri dışında  kalan öğrencileri etkilemelerinin  önüne geçtikleri anlaşılıyor. 

Tarikat  ve cemaatlerin mevcut personeli engelleme ve emekliye  ayrılmaya mecbur bırakma çalışmalarının  yanısıra liyakat  gözetmeksizin mezun olan öğrencilere pozitif ayrımcılık yaparak yüksek puanlarla mezun edip mülakatlarda tercih ettikleri ve böylece hızda kadrolaşmaya  başladıkları gelen haberler arasındadır. 

İlahiyatlar açısından durum bu iken diğer okullarda ise tarikat ve cemaatler hiçbir engelle karşılaşmadan aynen  fetö'nün emme- basma tulumba mantığı ile kendi elemanlarına yaptıkları kayırma ile tüm akademi'de kadrolaştıkları artık görülen bir gerçektir.

 İLİTAM ile medreselerin ilahiyat, Diyanet ve Milli Eğitim Bakanlığın'da kadrolaşma çalışmalarını hızlandırırken dikkat çekici bir şekilde medrese müfredatını çağrıştırır şekilde açılan Yüksek İslam Enstitüleri  yaygınlık  kazanıyor. 

Diğer taraftan ilahiyat fakültelerinde felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mantık gibi dersler  kaldırılmak ya da ders sayısı azaltılmakla  öğrencinin sorgulayıcı aklı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. 

 Böylece öğrencilerin medreseli  hareketin kodlarını çözmesi engelleniyor.

Tarikatların kendilerini gizleme adına maske olarak kullandıkları Ehl-i Sünnet söylemi,  Kur'an'sız dolayısıyla Allah'sız İslam Projesi olup kaynağını Nebi (a.s) adına  iftira edilen hadislerle Hindistan ve Kadim İran menşeeli şeyh, İmam  ve uydurma gavsların keramet, rüya ve şirklerinden alıyor.

Ehl-i Sünnet  ve Şia'nın kaynakları:

  Uydurma hadisler, ilham, keşif, Kur'an dışı ictihadlar gibi tamamen akıl ve bilim dışı unsurlardan oluşmaktadır. 

 Aslında bakarsanız dış düşmana gerek kalmadan bir devleti kendi kendine  çökertmek için o devletin eğitim sisteminin akıl ve bilim karşıtı, cahillerin  kendi aralarında birbirine âlim pozu verip caka sattığı gerçekte ise  karanlık ve kapalı  olan inançların  kontrolüne vermeniz yeterlidir.

 İşin acı tarafı şu ki, tarikatların doğurduğu öfke ortamı ve inanç boşluğu ağlayana meme verme cinsinden büyük çoğunlukla dış güçlerin destekleyip peydahladığı tekfirci- Selefi cemaatlerin mantar gibi piyasada yaygınlık kazanması bu işlerin tesadüfen olmadığını gösteriyor. 

Aslına bakarsanız medreselerle  Selefi-tekfirci  grupların karşıt  gibi görünmesine rağmen kaynak (Buhari- Müslim- Tirmizi- Ebu Davut- İbni Mace- Nesai- Ahmet bin Hanbel'in Süneni-Malik bin Enesin Muvattası) itibariyle  birbirinden farklı olmadığı göz önüne alındığında bu  hareketlerin ilmilikten öte hanif  İslam dini ile devletin güvenliğini tehdit  eder durumda oldukları anlaşılıyor.

İşid, Daiş, Boko Haram'a kaynak ve inanç bakımından  el altından verilen desteklere bakıldığında tekfirci- Selefi grupların pek de öyle tarikat karşıtı  olmadığı, ilimle de  işlerinin  bulunmadığı görünüyor. 

Aslında tarikat ve medrese meselesi partiler üstü bir şekilde Milli Güvenlik Kurulu'nda çok ciddi olarak görüşülüp acilen tedbir alınması gereken hayati bir konudur. 

Ama maalesef partilerin oy korkusu ve kaygısı yüzünden cemaat ve tarikat liderlerinin  siyasilerce ziyaret edilmesine neden olurken, verilen destek ve tavizlerle  her geçen gün güçlerine güç katıyorlar.

 Partilerin amacı, iktidar olmak ve iktidarda  mümkün olabildiğince uzun kalabilmektir. 

Bu yönüyle bakıldığında bir vekilin vekalet ömrü beş  yıl ve tüm planları da beş  yıl ile sınırlıdır.  Oysa cemaat ve tarikatlar uzun ömürlü, on  yılları bulan tecrübeleriyle  yaşar  ve anlattıkları menkibelerle ümmi  halkı etkileri altına almaya çalışırlar. 

 Yani anlayacağınız cemaat ve tarikatlar meselesi siyasilerin oy kaygısı, iktidar  ve hükümet hırsı  ve kısır görüşleri ile  çözebilecekleri basit ve önemsiz bir mesele değildir. 

Bu nedenle Milli Güvenlik Kurulu başta olmak üzere Devletin güvenlik ve istihbarat birimlerinin bu işe el atması her şeyden daha öncelikli bir konuma sahiptir. 

Fetö'den edindikleri  tecrübe ve dış güçlerin desteği de göz önüne alındığında tarikatlar ve kontrolündeki medreseler,  Milli Eğitim Bakanlığı'na alternatif Eğitim Kurumlarını  oluşturmak yönüyle büyük bir  tehlike arz ediyorlar.

 "Devlet ihmal eder ama unutmaz" kuralı, her nasılsa bu tarikatlar söz konusu olduğunda tıpkı  fetö'nün üstünün  örtüldüğü  gibi bir şekilde üstü örtülüyor ve son derece  zayıf hafızalı oluyoruz.  

Dolayısıyla devlete unuttuğu ve önemsemediği tehlikeli gerçeği hatırlatmak  her akıllı vatandaşın birinci derece hedefi olmalıdır.

 Açık olarak söylemek gerekirse 15/ 27 Aralık sürecinde istisnasız tüm cemaat ve tarikatlar F. Gülen hainini  "EHL'İ SÜNNET âlimi" deyip   sahiplenmiş gizli olarak iktidarı düşürme  planı içinde yer almışlardır. 

Son yapılan kamu denetçiliği kurumunun medreselerin  etkisinde kalan ilahiyat lisans tamamlama programı (İLİTAM) çalıştayında  da görüldüğü gibi tarikatlar/  medreseler  şu an fetö'nün mirasçısı olarak büyük bir hızla kadrolaşıyorlar.  

Fetö'den daha tehlikeli olarak  bilimden uzak, bağnaz,  gerici ve İŞİD'Çİ  zihniyetle her tür yeniliğin  karşısında duran medreseler, sahip oldukları Yeniçeri mürit  ordusu ile hakikat avcısı olan  herkesi linç eden inançları  göz önüne alındığında tarikatların yapacakları  darbede 15 Temmuz'u mumla  arayacağımız günlerin  pek yakın olmamasını  diliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder