24 Eylül 2020 Perşembe

 KUR'AN'SIZ DİN 

(21.YAZI )

Kur'an ehli muvahhidler için her şeyden daha önemli olan bir görev vardır.

Aslında bütün elçilerin gönderiliş amacı da bu kutsal görevdir.

Bu görev din ve  hüküm olarak Allah'ın indirdiği âyetlerden başka hiçbir kaynağın olmadığına iman etmektir.

Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynağa iman etmek şirktir. 

Çünkü Kur'an'ın en önemli konusu ve en değerli ilkesi budur. 

Bu ilke ile ilgili yüzlerce âyet mevcuttur. 

Dolayısıyla "Daha Resul( a.s) hayatta iken kendisine indirilen vahiy ile din Allah tarafından  tamamlanmıştır..." 

( Maide- 3; En'am- 115) 

"Allah'ın elçileri sadece kendilerine gönderilen vahyi tebliğ vermişlerdir..." (Maide- 117; Araf- 62, 67, 68; Nahl-35; Maide- 99) 

"Allah'ın elçileri sadece vahye tâbi olmuşlardır..." (Yunus- 15-49; Enam- 106; Yunus- 109)

 "Allah'ın elçileri yalnız indirilen vahiy ile  insanları uyarmışlardır..." (Kaf- 5; Enam- 51; Enbiya-45)

Çünkü din ve hüküm olarak tek uyarı  kaynağı Kur'an'dır..."

(Yasin- 5,6; Furkan- 1; Kehf-1, 2, 3, 4; Ahkaf-12; Fussilet- 1,2 3,4,5,)

"Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir esere iman edilmez..."

( Casiye- 6; Mürselat- 50)

 "Allah hükmünde hiç kimseyi ortak kabul etmez..."( Kehf- 26; Yusuf- 40; Şura- 10) "Nebi  adına uydurulan bütün hadisler yalandır..." (Lokman-6)

"Hadisler, sünnet! adı altında en büyük şirk  kaynaklarıdır..."( Kasas-87; İsra- 73, 74, 75 )

"Allah, vahiy ve resulden başka hiçbir kaynağa itaat edilmez.

Kısacası din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynağın  olmadığı ile alakalı yüzlerce âyet vardır. 

 Fakat Nebi ile Resul arasında bulunan  onlarca farktan, Kur'an'ın bağlam ve  bütünlüğünden, Kur'an'ın sisteminden, kitap ve hikmet'in hangi anlama geldiğinden haberi olmayan Emevi- Abbasi Diyanet İşleri Başkanlığı din işleri yüksek kurulu,  Kur'an'a karşı içinde bir çok aykırılıklar barındıran  şu hutbeyi okutmuştur.

İşte size  baştan sona kadar hurafe ve yalan, iftira ve  çelişki aynı zamanda Kur'an'ın inkar edilmesine ve hakkın gizlenmesine yönelik anlamsız bir beynin ürünü olan söz konusu hutbe: 

 "KUR'AN ve SÜNNET BİR BÜTÜNDÜR" 

"Aziz Müminler!

"Okuduğum  âyet-i kerimede Cenabı Hak şöyle buyuruyor.

"Kim Allah'a ve "peygambere" itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır"

( Nisa- 69)

 Yukarıdaki âyetin meali baştan sona kadar sorunludur.

Âyetin gerçek meali şöyledir.

"Kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse,  işte onlar Allah'ın nimetlendirdiği Nebi'ler, sıddıklar, şâhitler  ve salihlerle beraber olacaktır. Bunlar ne güzel arkadaştır"

 Kur'an hiçbir yerinde "Nebi"ye veya  "Muhammed'e itaat edin" emri yoktur.

 Resul( a.s) Allah tarafından indirilen vahyi  tebliğ ettiği için sadece ona ittiba ve  itaat emredilmiştir.

Aslında vahiy ile Resul' vahiy arasında hiçbir fark yoktur.

 Resul hayatta olduğu sürece elçi sıfatıyla  konuşan Kur'an'dır. 

Vefat ettikten sonra onu sadece Kur'an ve Kuran'ı tek kaynak kabul eden vahiy  ehl-i muvahhidler temsil eder.

Diyanet'in hurafe  hutbesi şu şekilde devam ediyor. 

"Okuduğum hadisi şerif'te Resulü Ekrem(s.a.v) şöyle buyuruyor.

"Sözün en güzeli Allah'ın kitabıdır, rehberliğin en güzeli  ise Muhammed'in rehberliğidir..."

Ehl-i Sünnet dininin  bu meşhur rivayeti Allah Resulü'ne büyük bir  iftira ve tevhid dini olan  İslam'a hakarettir. 

 Çünkü Allah'ın indinde değerli olan Muhammed değil, vahyi tebliğ eden Resul'dür. 

Yani Muhammed (a.s) Allah'ın Resulü olduğu için değerlidir. Vahyin haricinde Muhammed'in hiçbir şeyi değerli değildir. 

Kur'an'ın hiçbir âyetinde risâletten bağımsız olarak  Muhammed (a.s) övülmez. 

  Kur'an'ın dininde Muhammed değil, risâlet yani elçilik önemlidir.

 Hatta Nebiler bile Allah'a karşı yapmış oldukları  hatalardan dolayı birçok âyette sert bir şekilde eleştirilmişlerdir. 

( Tevbe- 113; Tahrim-1; En'am-35; Hud-46;Âraf-22)

Fakat görevleri sadece vahyi tebliğ eden Resuller (aleyhimusselâm) risâlet misyonunda asla  hata etmezler.  

Bu yüzden Kur'an'da Resul'e mutlak itaat emredilmiştir. 

(Nisa-80)

 Dolayısıyla Ehl-i Sünnet'in rivayetlerinde geçtiği gibi Muhammed'in rehberliği olmaz.

Sadece Allah'ın hidayeti, vahyin ve Allah Resul'ünün rehberliği vardır.

 Hutbeyi okumaya devam ediyoruz.

 "Muhterem müslümanlar!

"İnsanoğluna karşı çok merhametli olan Rabbimiz, onu  dünya hayatında yalnız ve desteksiz bırakmamıştır. Kullarına doğru yolu göstermek üzere "peygamberler" göndermiş, hidayet rehberi kitaplar indirilmiştir..."

 Kıymetli Müminler! 

 Kur'an'ı Kerim Allah tarafından bütün insanlığa  gönderilen son ilahi kitaptır.

 Cenabı Hakk'ın sözü, kelamıdır.

 Okunması ibadet olan bir kitaptır..."

 Diyanet işleri başkanlığına göre Kur'an, üzerinde tefekkür edilmesi ve anlaşılması gereken bir kitap değildir.

 Hutbeyi okumaya devam ediyoruz.

 "Muhterem Müminler! 

Sünnet, sevgili "peygamberimizin" hayat tarzı, sözleri, fiilleri ve onaylarıdır. 

Kur'an bize imanı ve yalnızca Allah'a kul olmayı öğretmiş; sünnet, iman hakikatlerini öğretmiştir. 

Kur'an, bize imanımızın gereği olan ibadetleri emretmiş;  sünnet, bu ibadetleri  nasıl yapacağımızı göstermiştir. 

Kur'an, bize güzel ahlakı emretmiş; sünnet ise erdemli bir hayata model olmuştur"

Yani Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre yüce  Allah eksik ve yetersiz bir din göndermiş Nebi (a.s) ise söz ve hareketleriyle bu dini tamamlamıştır. 

Dolayısıyla Ehl-i Sünnet'in mensubu Diyanet İşleri Başkanlığına göre Nebi (a.s) dinde Allah'ın ortağıdır. 

Hutbeye devam 

 "Değerli Müslümanlar!

 Peygamber Efendimiz (s.a.v),  âlemlerin Rabbinden aldığı vahyi insanlara hem tebliğ etmiş hem de  açıklamıştır.  

Onun güzide yaşantısı, Allah'ın rızasına uygun yaşayan iyi bir Müslüman için önümüzdeki en güzel örnektir. 

Şu geçici dünyada ve kalıcı ahiret yurdunda huzura ermek istiyorsak, tek çaremiz "Peygamberimizin" sünnetine uymak, onun gibi yaşamaya,  onun gibi düşünmeye ve  onun gibi davranmaya çalışmaktır.

 Kur'an'ı Kerim'de bu durum şöyle ifade edilmiştir. 

"Andolsun,  Allah'ın Resulünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok anan kimseler için güzel bir örnek vardır"

(Ahzab-21)

 CEVAP:

Halbuki Kur'an Allah tarafından hem tasrif, hem tafsil, hem tefsir hemde tebyin edilip detaylı bir şekilde ortaya konmuştur. 

Yani Nebi (a.s) ın Kur'an'ı tefsir etme manasında açıklama hakkı bulunmamaktadır. 

Resülün onu okuma ve duyurma yani ilan etme anlamında açıklama görevi vardır. 

Çünkü Kur'an'ın kendisi bir beyan (Âli İmran-138; Nahl-89; ve bir tebliğdir. (İbrahim-52)

Dolayısıyla Şia ve Ehli  Sünnette, üzerine dinin bina edildiği hadisler,  dünyanın en karanlık, vahşi, katliamcı ve  karanlık  sözleridir.

Hadisler, savaş, kargaşa, terör, cehalet, ihtilaf, tefrika, taklit, bağnazlık ve şirkten başka bir şey  doğurmamışlardır.

Hadislerin büyük çoğunluğu zulüm ve  küfür metinlerdir.

Allah'ın bize tek emri,  sadece mesajına  yani kitabına tabi olmaktır.

( Araf-3; Enam- 153, 155; Zümer- 55)

 Dolayısıyla Kur'an ne diyorsa, Diyanet İşleri Başkanlığı tam tersini söylemiştir. Kur'an, hayatı âyetlerde anlatılan Resul'ü örnek  vermiştir.

Dolayısıyla iman edenlere örnek olan Nebi ile Muhammed değil,  Kur'an'da bulunan  Resul'ün hayatıdır. 

 Kur'an'da Nebi ve resul vardır.

Kur'an'da Muhammed'in örnekliği ve  hayatı yoktur.  

Kur'an'da, Mekke vatandaşı olan  Muhammed (a.s) la ilgili  hiçbir şey değerlendirilmez. 

Mekke müşrikleri ile Şia ve Ehli Sünnet dininin muhaddis ve müctehidleri arasında inanç ve ahlak bakımından büyük bir benzerlik mevcuttur. 

Her iki grup Resul olan Muhammed ( a.s) a değil, Kur'an'dan koparılmış Mekke vatandaşı Muhammed'e itibar etmişlerdir. 

Dolayısıyla aynen Mekke müşrikleri gibi Şia ve Ehli Sünnet dininin âlimlerini Allah'ın Resulü olan Muhammed ( a.s) hiçbir zaman ilgilendirmemiştir.

Hutbe şöyle devam ediyor. 

Kıymetli Müslümanlar! 

"Resul'i Ekrem Efendimiz, ona  "peygamberlik" görevi veren Rabbimizin kontrolu  altında yaşamış bir insan olarak kimi zaman en küçük bir hata işlediğinde bile Rabbimiz tarafından hemen uyarılmıştır.

Kur'an'ın ifadesiyle "Peygamberimiz" (sav)  asla heva ve hevesine göre konuşmamış, vahye  uymuştur.

 Ashab-ı Kiram onun mubarek sözlerini ve davranışlarını  büyük bir dikkatle izlemiş ve derin bir hassasiyetle genç kuşaklara aktarmıştır.

 CEVAP 

Böyle cehalet olamaz  

Hutbede "Peygamberimiz (s.a.v)  asla heva ve hevesine göre konuşmamış vahye uyumuştur. Ashabı  kiram onun mübarek sözlerini ve davranışlarını büyük bir dikkatle izlemiş..." deniyor. 

Kur'an'a tâbi olanın sözleri ve davranışları olur mu?

Aslında Allah Resulü'nün heva ve hevesin göre konuşmadığını ortaya koyan söz konusu âyetin tam olarak meali şöyledir.

( Ey Mekke müşrikleri!) Resulümüzün size okudu şeyler, ona ait olmayan, Allah tarafından kendisine indirilen vahiy'den başka bir şey değildir. 

 Ona iftira ederek yalan söylemeyin, elçimiz size sadece vahyi okuyor ve onu tebliğ ediyor.  

 Onun söyledikleri ona ait olmayan Allah'ın sözleridir. 

 Hutbe şöyle devam ediyor. 

"Kur'an ve Sünnet ayrılmaz bir bütündür. 

Dinimizin esasını teşkil eden Kur'an'ı, "Peygamberimizin" sünnetinden ayrı düşünmek imkansızdır. 

Kur'an ile sünneti arasında mesafe koymak, Kur'an bize yeter diyerek sünnetin dindeki yerini hafife almak,  Peygamberimizden bize ulaşan sahih bilgiler hakkında şüphe uyandırmak,  iyi niyetten uzak büyük  bir vebaldir.  

Zira Kur'an'a iman eden Müslüman toplumların geleneği sünnetle yoğrulmuş, İslam medeniyetinin temelleri  Kur'an ve Sünnet üzerine kurulmuştur. 

 Nitekim "Peygamber" efendimiz (s.a.v) veda  hutbesi'nde şöyle buyurmuştur.

 "Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız  sürece asla şaşırmazsınız. 

 Bunlar; Allah'ın kitabı ve "Peygamberinin"  sünnetidir"

Esas olarak Şia ve Ehli Sünnet dininin muhaddis ve müctehidleri Allah Resulünü Kur'an'dan koparmakla en büyük şirki ve küfrü irtikap etmişlerdir. 

Şiilik ve Sünnilik, Allah Resulü adına  iftira edilmiş iki uydurma dinin adıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder