16 Eylül 2020 Çarşamba

 HADİSLER NEDEN DİNİN KAYNAĞI OLAMAZLAR ? 

(25. YAZI ) 

 Ehl-i Sünnet'te sahabe isimleri geçince, sahabe'den duyulan söz, sahabe olduğu söylenen kişilerin Kur'an'daki durumlarına bakılmadan hepsinin  doğru oldukları kabul edilir.

 Ancak Kur'an'ın hiçbir yerinde Allah Resulünü her görene güvenileceğine dair bir izah yoktur. 

Tam aksine Allah elçisinin etrafındaki arkadaşlarının yüzlerce ayette söz ve olumsuz hareketlerininden dolayı sert bir şekilde eleştirilir.

 Mesela: 

"Ey iman edenler! Allah'a ve Elçisine hainlik etmeyin..."

 (Enfal- 27) 

Başka bir âyette yüce Allah şöyle buyuruyor.

 "Siz Allah'ın izniyle(savaşta) düşmanlarınızı öldürürken, Allah size olan vaadini yerine getirmişti. Nihayet öyle bir an geldi ki Allah arzuladığınızı( galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz Resül'ün verdiği emir hususunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz..."

 (Âli İmran- 152) 

Diğer bir ayette, 

"O zaman Resul arkanızdan sizi çağırdığı halde, siz durmadan savaş alanından uzaklaşıyor hiç arkanıza dönüp bakmıyordunuz..."

(Âl-i İmran- 153)

"Siz bu iftirayı (Nebi (a.s) ın eşi olan  Aişe'ye yapılan iftira anlatılır) dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağzınızda geveleyip duruyordunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyordunuz. 

Halbuki bu Allah indinde çok büyük bir suç idi. Onu duyduğunuzda bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Bu çok büyük bir iftiradır. demeli değil miydiniz?"

( Nur- 15 16)

 "Ey iman edenler! Eğer benim yolunda savaşmak ve rızamı kazanmak için yola çıkmışsanız benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanlara karşı sevgi göstererek gizli muhabbet besliyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar size gelen hakikatı İnkar etmişlerdir.

(Mumtehine-1) "Onlar( sahabeler )bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar..."

( Cuma- 11) 

Şüphesiz ki Allah Resulü'nün arkadaşları içinde samimi, fedakar, sadakat ehli, güvenilir, takva ve ihlas sahibi kahramanlar vardı. 

Fakat ele aldığımız ayeti kerimelerde görüldüğü gibi içlerinde Allah'a ve Resulüne Karşı gelen, savaştan kaçan, Nebi (a.s) ın  ailesine iftira eden, Allah'ın düşmanlarına sevgi besleyen, onlara yardım eden, Allah Resulü (a.s) önemli bir konuşma yaparken  eğlenceye koşanları da vardı. Sahabenin durumu bu iken, sahabe'den sonraki neslin nasıl bir  ahlaka sahip olduğunu artık siz düşünün. 

Zaten Allah Resulü'nün vefatından hemen sonra sahabeler birbirlerinin boğazına yapışmış, savaşmış ve bu savaşlarda binlerce insan katledilmiş, büyük vahşetler yaşanmıştır. 

Yani hadisler böyle bir zeminde uyduruldu. 

Hadislerin uydurulduğu çağ tarihin en karanlık çağı olan Emevi ve Abbasi dönemidir.

 Allah Resulü'nün torunları bile kılıçtan geçirilmiştir. 

Bütün bu gerçeklere rağmen ehli sünnetin, sahabelerin hepsini gökteki  yıldızlar gibi göstermelerinin altında tek bir sebep vardır. 

Dinlerinin atası Muaviye ve oğlu Yezid'in zulmünü örtbas etmeye çalışmak.   

Çünkü ehl-i sünnet, Emevi ve kadim Mekke cahiliye şirkinin doğumu neticesinde meydana gelmiş dünyanın en karanlık ve vahşi dinidir.  

Şia ise, on iki imam ve imamet nazariyesi ile kadim İran Mecüsi inanç ve geleneklerini yaşamaktadır. 

Dolayısıyla hangi yoldan ele alırsak alalım nasıl ki buzağı israiloğullarının başına bela oldu ise, hadisler de Şia ve Ehl-i Sünnetin başına bela oldular. 

Hadis ve mezhep ictihadları, onların  ellerini, zihinlerini, akılların,  bağlayan bir İsrailoğulları buzağısı haline getirildiler.

 Kur'an'ı" esbabı nüzul" hadisleriyle açıklamaya kalkmanın İslam dünyasının başına açtığı en büyük dertlerden biri : 

 Din düşmanları,  bu ahmakça hadisleri Allah'ın dini gibi gösterip,  hanif islam dinine  saldırmaları bir gelenek haline gelmiştir. 

Örneğin Selman Rüşdü'nün kitabının temeli bu tip hadislere dayanır. Uydurma hadislere göre Allah Resulü( Aleyhisselam) bir gün Kur'an okurken şeytan onun bedeninin içine nüfuz etmiş Resulullah( Aleyhisselâm'ın) Mekke müşriklerinin putları olan Lat, Menat ve  Uzza'yı övmüş ve onların şefaatlarının, yani yardımlarının olabileceğini söylemiştir.

(garanik ) kıssası olarak bilinen bu olay, Ehli Sünnet açısından muteber kabul edilen  bir çok hadis ve tefsir kaynağında bulunmaktadır. Hadislere göre sonradan Allah Resulü(a.s) bunları kendisinin değil, şeytanın kendisine  söylettirildiğini  açıklamıştır. 

Birçok Müslümanın Salman Rüşdü'ye küfürler ettiğine, Humeyni'nin, Rüştü'nün öldürülmesi için fetva vermesine ve bu olayın ülkelerarası diplomatik krize yol açtığına şahit olduk. 

İslam ülkelerinde yapılan gösterilerde birçok insanın ölmesine sebep olan Salman Rüşdü'nin uydurma hadisleri anlatan şeytan âyetleri kitabı olmuştur.

 Fakat bu hadisleri gerçekmiş gibi kitaplarında kullanmış olan muhaddisleri lânetlemek kimsenin  aklına gelmedi. 

Bu hadisleri savunan hadisçilere "âlim, muhaddis, müctehid, mezhep imamı, müfessir" etiketi yapıştırılarak sorgulanamaz bir makama  yerleşmişlerdir. 

Yani bu Emevi kalıntıları din adına savunursanız, "âlim, muhaddis, müfessir, müctehid" olur el üstünde takdis edilirsiniz. 

Salman Rüştü gibi birisi bu açığınızdan, akılsızlığınızdan, ahmaklığınızdan yaralanırsa aynı hadisleri dinsizlik adına kullanırsınız öyle mi?

Siz, İslam dinine mal edilen bu uydurmalara karşı gelmezseniz, bunları sövgü malzemesi yapan İlhan Arsel, Turan Dursun, Salman Rüşdü, Server Tanilli'ye kızma hakkını kaybedersiniz. 

Mezhep adına, elçilik makam ve mertebesini, Kur'an'ın İlim ve hikmetini feda edenler, din düşmanlarının türemesinde ve sözkonusu çarpıklıkları malzeme yapmasında günahsız sayılabilirler mi.?" 

Bu hadise inanmadıklarından dolayı kendini harap mı edeceksin" 

(Kehf- 6 ) 

 Yukarıdaki âyette, Allah Resulü'nün insanlar inanmıyor diye üzüldüğü yegane hadisin( sözün) Kur'an olduğunu anlıyoruz. 

Allah, Kur'an dışında bir hadise( söze) inanmayı mecbur kılmamıştır. 

Kur'an, kendisinden başka bir hadisten söz etmez.

Kur'an, kendisinden başka bütün hadisleri açık olarak reddeder.

(Casiye-6; Murselat-50)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder