1 Eylül 2020 Salı

 DİKKAT! 

İNSAN KAYNAĞIMIZ İSRAF EDİLİYOR. 

Kur'an'a baktığımızda Allah'ın en çok değer verdiği ilkelerden birisinin insan hakları ve özgür düşünce  olduğunu görebiliriz. 

Yüce Allah, insanın iradesine ve söz söyleme hakkına çok büyük değer vermiştir.

 Zaten Allah'ın insan fıtratına yerleştirdiği değerlerin en önemlisi aklını kullanması, tefekkür etmesi, bireysellik  ve özgürce sorgulama yapmasıdır. 

Rahmân ve Rahim olan  Allah vahiy  dinine karşı bile insan iradesini özgür bırakmış, sadece elçileri  vasıtasıyla doğru yolu insanlara göstermiştir. 

(Ey Nebi !) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları  için insanları zorlayacak mısın?

 (Yunus- 99)

 Yani Allah isteseydi  iradelerine ipotek koyarak zorla inanmalarını sağlardı.

 Bu dinin sahibi olan Allah böyle bir şey yapmadığı için, ey Resul! senin  böyle bir şey yapmaya hakkın olamaz. 

"O halde (Ey Resul!) öğüt ver. Çünkü sen ancak  öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorlayıcı zorba değilsin"

(Ğâşiye- 21, 22)

 Allah elçilerinin devlet kurma, ülkenin kurumlarını zorla ele geçirme, güç devşirme, güçlü olma diye bir davalarının olmadığı ile alakalı yüzlerce âyet vardır.

 Allah elçilerinin tek bir görevleri vardır.

O da indirilen vahiy'le tevhid akidesini sevdirmek, toplumda güzel ahlakı  yaygınlaştırmak, sosyal hayatı bir dengeye oturtmak,  vahiy sayesinde emniyet  ve adaleti sağlamaktır. 

 "Resul'e düşen vazife,  ancak duyurmadır,,,"

(Mâide, 99)

 ",,,,Resullerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi?"

(Nahl, 35)

Kur"an'da bulunan "hüküm" ve "hükmet" "kim hükmemezse" kelimeleri, "din, vahiy, söz, vahyi duyurma, vahyi gizlememe, vahyi  duyurma, tebliğ etme yani din olarak  indirilen vahiy'den başka hiçbir şeyi hidayet rehberi edinmemek" ile  ilgili bir emirdir.  

Dolayısıyla Kur'an'da var olan "hüküm" kavramları, devlet adamları ile ilgili değil, din anlatan için kullanılmıştır. 

Çünkü devlet adamları, din adamlarının koyduğu inançlara göre hareket ederler.  

 Son zamanlarda çocuk istismarı üzerine yoğun bir şekilde fikirler ileri sürülmekte, cinsel istismarın  topluma vermiş olduğu büyük zararların üzerinde herkes bir şey söylemektedir. 

 Tâbi ki çocukların istismarı meselesi,  bu istismarı yapanların cezalandırılmaları, adaletin yerini  bulması önemlidir.

 Benim esas üzerinde duracağım konu çocuk istismarının başka bir boyutudur.

 Çocukların zihin, akıl, fikir ve duygularının yani irade ve inançlarının istismar edilmesidir. Aslında çocukların zihin, akıl, irade ve inançlarının istismar edilmesi vücutlarının istismar edilmesinden daha önemsiz bir tehlike değildir.

 Benim fetö'ye karşı nefret ve  büyük bir öfke ile bakmama sebeb olan en önemli şey,  çocuklarımızı istismar ederek bir  mankurt haline getirmesidir. 

Fetö'ye en çok bundan dolayı lânet edilmesi gerekir. 

Dolayısıyla  fetö'nün toplumda en büyük tahribatı ve yıkımı tefekkür ve  özgür düşünce düşmanlığı ile  çocukların zihin ve inanç istismarı olmuştur.

 Binlerce gencin dinini, imanını, heyecanını  ve geleceğinı çalmış ve onları karanlık bir zihniyete  mahkum etmiştir. 

Arkadaşlar!  Çocuklarımızın akıl ve zihin dünyalarını,  özgür iradelerini ellerinden alan cemaat ve tarikatlardan uzak tutmak zorundayız.

Çocuklarımızı tarikatların ve  cemaatlerin oksijensiz, nefes almaz, karanlık dehlizlerine  hapsetmeyelim. 

 Çünkü akıl ve mantığın, bilim ve teknolojinin tarikat ve cemaatlerde bir cazibesi bulunmamaktadır. 

Tarikat ve cemaatler İlim- irfan  düşmanı, şeytanların  en karanlık yuvalarıdır.

 Cemaat ve tarikatlar, evrensel ahlak ve sorgulama nimetinin en büyük  düşmanıdırlar.

 Hak ve liyakat, adalet ve merhamet, eşitlik ve hürriyet bu Kur'an düşmanlarını çok  rahatsız eder. 

Tarikat ve cemaatler, pimi emperyalistlerin elinde bulunan canlı bombalar gibidir.  

 Bu insanlık ve akıl düşmanları nesillerin beyinlerini cehaletin karanlığı ile geri dönülmez bir şekilde çürütüyor.

Bu özgür düşünce düşmanları aklı kullanmaya ve müsbet ilme ihtiyaç duymaz.

 Bunlarda  hak ve hukuka riayet olmadığı için sadece yandaşlarını ve taraftarlarını koruma altına alırlar. 

Kendi yandaşlarını korumak için gayri meşru olan her  şey onların yanında meşru oluyor. 

 Dolayısıyla  gençlerimizin akıl ve zihinsel istismarları ümmetin  en önemli meselesidir.

Çocukların tarikat ve cemaatlere kaptırılması  küçümsenecek bir problem değildir.

Özgür irade ve fikir hürriyetinin olmadığı toplumlarda icad, güzel sanatlar, ilim, gelişme, barış, huzur,  emniyet, hoşgörü, sevgi ve refah olmaz.

 Dolayısıyla fikir hürriyetine sahip olmayanların istidat ve kabiliyetleri körelir, üstün bir hizmet ortaya koyamazlar.

 Cemaat ve tarikatlara  bulaşan genç nesiller ulusal ve uluslararası  bir başarıya imza atamazlar. 

Halbuki Cemaat ve tarikatlara  kaptırılan bu gençlerden kim bilir belki ülkemiz için ve evrensel  çapta büyük  beyinler ve önemli  bilim adamları yetişecekti. 

  Tarikat ve cemaatler, Kur'an düşmanı gençliğin yetiştiği en önemli merkezlerdir.  

Tevhid  düşmanı ve vahiy cahili  olarak yetişen gençlerin güzel bir ahlak ortaya koymaları mümkün değildir.

Çocukların Kur'an ve tevhid  düşmanı tarikat ve cemaatlere sorumsuzca  teslim  edilmeleri bütün kötü yollardan daha kötü bir yoldur.

Çocukların tarikat ve cemaatlerin kontrolünde  Kur'an ve ilim düşman olarak yetiştirilmeleri bütün kötü alışkanlıklardan daha kötü bir alışkanlıktır. 

 Çünkü yüce Allah âhirette  şirk dışında bütün kötülükleri bağışlayacağını bildiriyor.

 Şirk ve sapkın  yolda olanlar gittikleri yolun çirkinliğinin farkında olmazlar. 

 Bundan dolayı şirk dışında bütün günahlardan kurtulma imkanı  vardır.

 İnsanlar sadece fikir ve inançlarının  yanlış olduğunu kabul etmezler. 

 Tarikatlar ümmetin bağlam ve bütünlüğünün düşmanıdırlar.

  Cemaat ve tarikatlarda  statüko ve tabular  hakimdir. 

 Cemaat ve tarikatlara  mensup olanlar yirmi birinci asırda yedinci ve sekizinci asrın karanlık  hayatını yaşarlar. 

 Cemaat ve tarikatlarda hakim olan uydurma ve batıl dindir.

 Dünyada uydurma dinden daha tehlikeli ve ölümcül  bir silah icat edilmemiştir. 

 Çünkü asırlar boyu belki kiyamet gününe kadar  nesillerimizi olumsuz yönde  etkilemeye devam  edecektir. 

Dolayısıyla çocuklarınızın akıl, zihin ve inançlarının istismar edilmesi sizi rahatsız etmiyorsa diğer istismarlara söz söyleme hakkını kaybedersiniz. 

Çünkü bunlar birbirine bağlı olarak gerçekleşen şeylerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder