KUR'AN'SIZ DİN
(24.YAZI)
Diyanette 25 yıl görev yaptığım için biliyorum.
Önemli bir devlet kurumuna iftira etmekten Allah'a sığınırım
Bazen Ankara'dan başkan, başkan yardımcıları, akademisyenler ve müfettişler gelip müftülük konferans salonunda görevlilere özel konuşmalar yaparlardı.
Bu konuşmaların hiçbirinde Kur'an'ı anlama, aklı kullanma, tefekkür ve sorgulama ile alakalı olmazdı.
Konuşmalar ve direktifler genellikle "Halkın razı edilmesi, şikayetlerin olmaması, görevin hakkıyla yerine getirilmesi" ile ilgili olurdu.
Yani bu konuşmacılar.
"Arkadaşlar! Allah elçilerinin yaptıkları gibi, sizde sadece hakkın tercümanı olun, insanlara yalnız doğruları anlatın, millet isterse rahatsız olsun, halk şikayet etsin, önemli olan doğru olandır" demezlerdi.
Diyanet (Ankara) gününü gün etme peşinde koşar.
Hiçbir zaman Kur'an ilimlerini kendine dert edinmez.
Diyanet, on üç asır önce uydurulmuş Emevi-Abbasi Ehli Sünnet dininin Hanefi mezhebinin ictihadlarını tebliğ etmeyi tek görev olarak belirlemiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilginç bir ahlakını da söylemeden geçmek olmaz.
Diyanet İşleri Başkanlığı (Ankara) büyük bir kibir ve korkunç bir gurura sahiptir.
Yani ilim ve fikir bakımından Emevi- Abbasi Ehli Sünnet dininin kaynaklarındaki rivayet ve ictihadlar haricinde hiçbir görüşü kabul etmez.
Diyanet İşleri Başkanlığı o kadar hantal ve gerici bir yapıya sahiptir ki,
7 Şubat 2012 MİT krizi, 17/25 Aralık 2013 hükümete karşı darbe girişimi, 2014 MİT'E ait tırların durdurulması,
15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi dahil olmak üzere fetö aleyhinde tek bir cümlesi olmamıştır.
Kur'an'a en yabancı, islam dinine en aykırı tevhid akidesine en düşman olan Fetö yapılanması ve fikirleriyle alakalı bir çalışması, bir raporu, bir yazısı bile bulunmamaktadır.
Diyanet İşleri Başkanlığı(Ankara) uydurma hadis dininden kendini kurtarıp Kur'an'ı tek rehber ve kaynak olarak almadığı sürece bu yobazlığın cenderesinde erimeye devam edecektir.
Yıllardan beri Diyanet'in çıkarmış olduğu yayınları ansiklopedisinden takvimine kadar bütün eserlerini okudum.
İnsanları yeniden düşündürecek, hayret ettirecek ilmi hiçbir eseri olmamıştır.
Hep hurafe, gelenek, uydurma, ezber ve 1300 seneden beri tekrar edilip gelen Ehli Sünnet âlimlerinin değersiz bilgileri.
UYDURMA DİNDE SİSTEM ŞÖYLE KURULMUŞTUR.
Emevi- Abbasi- Osmanlı Ehli Sünnet dini, Suudi Arabistan,
Diyanet İşleri Başkanlığı, Nurculuk, Süleymancılık, diğer cemaatler ve tarikatlar.
HALBUKİ İNDİRİLMİŞ VAHİY DİNİNDE SİSTEM ŞÖYLE KURULMUŞTUR.
"Size Allah'ın ayetleri okunurken, üstelik Allah Resulü'de aranızda iken nasıl inkara saparsınız? Her kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir"
(Âli İmran, 101)
SİSTEM
"Allah'ın ayetleri, âyetleri okuyan Elçi (Resul) Allah'a bağlanma, sırat-ı müstakim (dosdoğru yol)
Sonuç:
Bir toplumda ilahi sistem hakim olmayınca şirkin ve küfrün yolu açılmış olacaktır.
Dolayısıyla Eğer Diyanet, Emevi-Abbasi Devleti'nin uydurma din anlayışını değil de Kur'an ve tevhid Devleti'nin diyaneti olsaydı, Fetö diye lanetli bir doğum meydana gelmeyecekti.
Fetö gibi hurafeci, acımasız ve kahredici bir terör örgütünün bu topraklarda neşvünema bulması Diyanet'in gerici ve yobaz anlayışının bir eseridir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an medeniyetine yol verseydi böyle ahmak cahillerin ortaya çıkmasının önüne geçmiş olacaktı.
Diyanet'in (Ankara)
yobaz imamı
(Kur'an ehli muvahhid imamları tenzih ederiz) babaları tarafından katledilen 2 ve 3 yaşındaki masum yavrular için bile cemaatten helallik istemiştir.
Benim Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yana hiçbir umudum yoktur.
Beynini, zihnini, ruhunu ve aklını Şafi'ye Ahmet b. Hanbel'e, Buhari'ye, Malik b. Enes'e kiraya veren ile, F Gülen'e, Mahmud'a ve Menzil'e kiraya veren arasında ne fark vardır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder