5 Haziran 2022 Pazar
KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(228.YAZİ)Mümin Süresi47-) Kâfirler ateşin içinde birbirleriyle huccetleşirken zayıf bırakılanlar, o kibirlik taslayanlara: Biz size tâbi olmuştuk. Şimdi ateşin bir payını bizden savabilir misiniz? derler. 48-) O kibirlik taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun (şirkin) içindeydik. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, derler. 49-) Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: Rabbinize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin! derler. 50-) Resulleriniz size beyyinelerle gelmediler mi? Onlar da: belê (evet), derler: O halde kendiniz dua edin, derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.51-) Şüphesiz Resullerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hemde şahitlerin kıyam edeceği günde yardım ederiz. (Bu âyet kıyamet gününe kadar kitaba bağlı resulluğun devam edeceğini gösteriyor. Fakat vahiy alan yani Nübüvvet'e bağlı Resul asla gelmeyecektir. (Ahzab-40)Nebi Resulun gelmemesinin sebebi vahiy dininin yani İslam'ın Kur'an tarafından tamamlanmasından dolayıdır. (Mâide-3)52-) O gün zalimlere, özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Yani artık lânet onlarındır yani kötü yurt onlarındır! 53,54-) Andolsun ki biz Musa’ya hidayeti verdik yani İsrailoğullarına, beyin sahipleri için bir zikir ve hidayet rehberi olan kitab’ı miras bıraktık. 55-) (Ey Nebi!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah’ın vâdi gerçektir. Günahın için istiğfar et. Akşam sabah Rabbini hamd ile tesbîh et. (Kur'an'ın Nebi ve Resûl sisteminde istiğfar, Nebi ile ilgili bir durumdur. Çünkü Nübüvvet özel hayatla ilgili olduğu için Nebi Allah'a karşı hata yapar. Fakat Resul masum olduğu için onun istiğfar etmesi söz konusu olamaz. Çünkü Resulun görevi vahyi tebliğdir ve tebliğde asla ihanet etmez yani hata yapması mümkün değildir. İşte bundan dolayı Resulun istiğfar etmesi Kur'an'ın Nebi ve Resûl sistemine aykırıdır.) 56-) Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir kibirlik hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, işiten ve görendir. 57-) Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. 58-) Körle gören, iman edip yani salih ameller işleyenlerle kötülük yapanlar musavi olmaz. Ne kadar az tezekkür ediyorsunuz! (Tezekkür, Kur'an'da var anlatılan yani âyetlerde var olan mücizeler, olağanüstü hadiseler, tevhid, güzel ahlak, öğüt, önerilen hayat sistemi ve ideal yaşantı ile ilgilidir.Yani tezekkürün konusu Kur'an ve içinde anlatılan konulardır.Çünkü Kur'an'ın kendisi zikir olduğu için, tezekkür, ondan üretim yapma emek ve çabasıdır.Tefekkür ise, göklerde ve yerde var olan yüce Allah'ın âyetleriyle ilgili bir durumdur.) 59-) Saat günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. 60-) Yani Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadette büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir. 61-) İçinde sükun bulasınız diye geceyi, (mâişetiniz için de) gündüzü aydınlık kılan Allah’tır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazilet sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler. 62-) İşte O, her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır. O’ndan başka ilâh yoktur. O halde nasıl oluyor da (haktan) sökülüp ayrılıyorsunuz! 63-) Allah’ın âyetlerine karşı gelenler işte (haktan) böyle sökülüp ayrılıyorlar. 64-) Yeri sizin için karar yeri (yerleşim alanı), göğü de bir bina kılan, size süret verip de süretinizi en güzel bir şekilde yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah’tır. İşte Rabbiniz Allah budur. Âlemlerin Rabbi Allah, bütün bereketlerin kaynağıdır. 65-) O daima diri olandır; O’ndan başka ilâh yoktur. O halde muhlisinler (dini O'na özel kılarak) olarak O’na dua edin. Hamd (güç- kuvvet- kudret-övgü) âlemlerin Rabbi Allah’a özeldir. 66-) (Ey Nebi!) De ki: Bana Rabbimden apaçık beyyineler gelince, sizin Allah’ın dununda ibadet ettiklerinize ibadet etmem bana yasaklandı yani âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi. 67-) Sizi (önce) topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (aşılanmış yumurtadan) yaratan sonra sizi (ana rahminden) bir tıfıl olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir ecele ulaşmanız için sizi yaşatan O’dur. Yani umulur ki aklınızı kullanırsınız. 68-) O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız "Ol!" der, o da oluşmaya başlar. 69-) Allah’ın âyetleri hakkında mücadele edenlere bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar? 70-) Onlar, kitab’ı (vahyi) yani onunla gönderdiğimiz Resullerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında (gerçeği) anlayacaklar! (Tekzib, yani yalanlama Kur'an'da Allah, vahiy ve Resul bağlamında kullanılan bir kavramdır. Tekzib, Nebi bağlamında geçmez. Tekzib, sözle değil, rivayetlerle, mezheplerle, inanç ve karakterlerle vahyi yalanlamadır. Yani inatla hakkı reddetme anlamına gelmektedir. Dolayısıyla tekzib dinsizlerden daha çok din adamları ile ilgili bir durumdur. Küfür, kibir, zulüm, fusuk, şirk, ilhâd da böyledir. Kur'an'ın hedefinde dinsiz imansızlar değil, atalar dinine bağlı müşrik kâfir din adamları vardır.) 71,72-) Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sıcak suya sürüklenecekler, sonra da ateşte tutuşturulacaklardır. 73,74-) Sonra onlara: Allah’ın dununda (yanında-yöresinde-astında) şirk koştuklarınız hani nerededir? denilecek. Onlar da: Bizden kayboldular, sanki biz önceleri hiçbir şeye dua etmiyorduk, (gibi bizi terkettiler) diyecekler. İşte kâfirler Allah'tan (vahiy'den) bu şekilde saptılar. 75-) Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak (şirk dininizle) sevinmenizden yani aşırı derecede (vahye karşı) böbürlenmenizden ötürüdür. 76-) İçinde devamlı kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Mütekebbirlerin yeri ne kadar kötüdür! 77-) Onun için (ey Nebi!) sabret! Şüphesiz Allah’ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimizin (azabın) bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. (Her halükarda) bize döneceklerdir. 78-) Andolsun, senden önce de Resuller gönderdik.Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, kıssalarını sana bildirmediklerimiz de var. Hiçbir Resul Allah’ın izni olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah’ın emri gelince de hak ile karar verilir yani işte o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır. 79-) Allah, ondan kimine binesiniz ve kiminden yiyesiniz diye sizin için hayvanları (bir nimet olarak) kılandır. 80-) Onlarda sizin için daha nice menfaatler vardır. Göğüslerdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız. 81-) Allah size âyetlerini gösteriyor. Şimdi, Allah’ın âyetlerinden hangisini inkâr edersiniz? (Yukarıdaki âyette bulunan kelime "tunkirune"dir. Yani inkâr ile küfür birbirinden farklı anlamlara gelmektedir. Dolayısıyla küfür kavramına inkâr ile meal verilmemesi gerekir.) 82-) Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha şiddetli (sağlam) idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla bir zenginlik sağlamamıştır. 83-) Resulleri onlara apaçık beyyineler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşeri) ilimle (rivayetlerle ve ictihadlarla) sevindiler. (Hakkı alaya aldılar). Fakat alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi. 84-) Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Tek olan Allah’a iman ettik yani O’na şirk koştuğumuz şeylere kâfir olduk, dediler. 85-) Fakat âfetimizi gördükleri zaman imanları kendilerine hiçbir menfaat sağlamayacaktır. Kulları hakkında süregelen Allah'ın sünneti (yasası) budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.(Mümin Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder