21 Haziran 2022 Salı

KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(241. YAZI)Ahkâf Süresi 35 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla1-) Hâ Mîm.2-) Kitab'ın indirilişi, Aziz ve Hakim olan Allah'tandır.3-) Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları hak (bir amaca yönelik) olarak yani belirli bir süre için yarattık. Kâfirler ise, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler.4-) De ki: "Allah'ın dununda dua ettiklerinizi gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi yaratmışlardır? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir ortaklığı mı var? Eğer sâdıklar iseniz, bana bundan önceki bir kitap, yahut ilmi bir eser (bilgi kalıntısı) olsun getirin!"5-) Allah'ın dununda, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere dua edenden daha sapkın kim vardır? Oysa onlar, bunların dualarından gâfildirler.6-) İnsanlar (haşir günü) toplandığında, o ibadet ettikleri kendilerine düşman oluverirler yani onların ibâdetlerine kâfir olurlar.(Kur'an'ın dinine ve diline göre kimin emirleri yerine gelirse ona ibadet yapılmış olur. Yani rivayetleri ve mezhepleri kendine din edinen Allah'a ibadet etmiş olmaz. Beşeri yalanları din olarak yaşayan Allah'a isyan etmiş olur. "İBADET" NEDİR?Yüce Allah tarafından indirilen ve Resüller tarafından insanlara tebliğ edilen vahyin tek indiriliş sebebi ibadettir. (Hud- 1,2, 26; Yusuf- 40; İsra-23;Yasin 60; Fussilet 14; Ahkaf-21 Tüm Resüllerin kavimlerine tebliğ ettikleri ilke yalnız Allah'a ibadet etmek olmuştur.(Araf- 59,65,73,85; Hud-50, 61, 84; Müminun- 23,32)Kur'an'ın dininde ve dilinde ibadet, atalardan ezberlenmiş ve alışılmış, insanın hayatında olumlu hiçbir etkiye sahip olmayan, belli bazı ritüelleri yapmak değildir. Yüce Allah'ın tüm Nebilere vahyettiği ve Resul misyonuyla ilan ettikleri ilkelerin hepsine birden ibadet denilmektedir.Yani yüce Allah'ın emir ve yasakları arasında ibadet, tüm salih amelleri içine alan çatı katını temsil etmektedir.Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kitaba iman edilmediği sürece yani ihlas elde edildikten sonra yalnız Allah'a yani Kur'an'a teslim (İslam) olunduktan sonra insanların yaptıkları her güzel amel ibadet kategorisine girer.Dolayısıyla bütün meşru işler ve güzel amellerin hepsi ibadet hükmüne geçer.insan her an Rabbi olan yüce Allah ile beraberdir. Geleneksel dinde ibadet denilince insanların aklına sadece namaz, hac, salavat ve umre geliyor. Halbuki insan sürekli olarak ibadet halindedir. Hayatın amacı ve gayesi ibadettir. İnsan yüce Allah'tan bir an bile ayrı kalamaz. "O gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşın üzerine (kudretiyle) istiva edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı yani gökten ineni ve oraya yükseleni bilen yani nerede olursanız olun O sizinle beraber olandır yani Allah yaptıklarınızı görendir. Göklerin ve yerin mülkü onundur yani bütün işler ancak ona döndürülür" (Hadid-4, 5)"Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O'dur. Yani bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah herşeyi bilendir" (Mücadele-7)İbadet fiziksel olarak yapılan bir şey değildir. Asıl ibadet zihinsel bir olaydır. Kişi gönül ve zihinle Allah'a teslim olmadıktan sonra ona ibadet etmiş sayılmaz.Din ve hüküm olarak Kuran'dan başka kitaplara iman edenler, Allah'a değil, ibadetleri kitaplarına iman ettikleri kişileredir. Bütün vahiy'lerin indiriliş amacı ibadettir. Vahyin önderliğinde Resüllerin ilk emri ibadettir.Yani Allah'tan başkasına kulluk yapmamalarıdır.Mesela: Tarikatçıların namazı Allah'a ibadet mi oluyor? Veya Süleymancıların ibadetleri yüce Allah'a mı gidiyor. Sürekli olarak Risale-i Nur okuyan, indirilmiş kutsal bir kitap olarak ona iman eden nurcular Allah'a ibadet mi ediyorlar? İbadet, vahiy ile ilgili bir durumdur. İbadet, teslim, iman, ihlas ve takva ile ilgili bir durumdur. Muhlis ve Muttaki olmayanın ibadeti yoktur. Yani din ve hüküm olarak Kur'an'ı tek kaynak kabul etmeyenlerin ibadeti tâbi oldukları tağut ve şeytanlar içindir. Allah'ın kitab'ı yerine Buhari'nin ve Küleyni'nin çöpten topladıkları ile beslendikten sonra namaz ve ibadetinin hedefi Allah olmayacaktır. Kime iman ederseniz, ona ibadet edersiniz. Yani kimin sözleri ve emirleri gönlünüzde taht kurmuşsa, kulluğunuz onadır. Şeyhe iman eden Allah'a ibadet edemez. Mezhebe bağlı olanın ibadeti Allah'a olamaz.İsa (a.s) ın dediği gibi, "İnsan aynı anda hem krala hemde Allah'a hizmet edemez"Kur'an'dan yüz çeviren ibadet diye bir şey yapmamıştır. Muhammed bin İdris, Ahmed bin Hanbel, Numan bin Sabit ve Mâlik bin Enes'in mezhebine tâbi olanlar Allah'a ulaşamazlar. Ben Hristiyanım, Yahudiyim, Şiiyim, Sünniyim diyenlerin ibadeti İslam olamaz. Hayatın hepsi ibadettir yeni hayat ibadetten ibarettir. Bütün be gerçeklerden sonra şimdi biz Şii ve Sünni dine adamlarına ne diyelim?Daha ibadetin hangi anlama gelmeden üç beş ritüele ümmeti mahkum ederek, Kur'an'da var olan yüzlerce emir ve yasağın farkında bile olmamışlar. "İBADET": inanç, fikir ve zihinle ilgil bir olaydır. İnsanların yüce Allah'a bağlantıları iman, takva, sevgi, ihsan, ibadet, zihin ve eğitimle ilgilidir. Hiç kimse namaz kılmakla Rabbi ile bağlantı kuramaz ve kuramamıştır. Yüce Allah ile namaz kılanların arasında uzun bir mesafe vardır. Namaz hiç bir zaman insanları Kur'an'a yakınlaştırmamış tam aksine namaza en çok kulluk edenler tarikatçı ve cemaatçi hurafeciler olmuştur.İbadet hiç bir zaman Allah ile bağlantıyı koparmamak, sürekli olarak yüce Allah'ın gözetimi altında olduğumuzun şuurunda olmaktır. Küfürde böyledir. Küfür ve şirk ehli sürekli olarak dinlerini anlatır onun faziletini ve üstünlüğünü savunurlar. Nurcular Said Nursi'yi, tarikatçılar şeyhlerini, cemaatçiler efendilerini, siyasal dinciler liderlerini, Şia ve Ehli Sünnet hadis ve muhaddislerini anlatırlar. İşte bu yaşam tarzının ve inanç sisteminin Kur'an'daki adı ibadet oluyor. İbadet sürekli olan, hiç kesilmeyen, insandan ayrılmayan, gece gündüz onunla olan bir inançtır. Yani namaz ibadet değildir. Onun için yaratılışın tek amacı ibadettir (Zâriyat-56) İbadet yüce Allah ile ilişkileri düzene sokmak demektir. İşte bundan dolayı vahyin ve Resüllerin yegane gönderiliş amaçları da ibadettir. (Hud-1,2, 26; Yusuf-40; İsra-23; Yasin-60; Fussilet-14; Ahkâf-21)Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul etmeyen ve Allah yolunda infak edenlerin uykuları bile ibadet sayılır. Her an yüce Allah'ın gözetimi altında olduğunu bilmeyen, günde beş defa Allah'ın huzuruna çıktığına iman edenin ibadeti yoktur.7-) Yani âyetlerimiz onlara açıkça tilâvet edildiği zaman, o küfredenler kendilerine geldiğinde hak (Kur'an) için, düşünmeden "Bu, apaçık bir sihirdir" dediler.8-) Yoksa, "Onu iftira etti" mi diyorlar? De ki: "Eğer ben onu iftira etmişsem, Allah'tan gelecek olana (cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız. O, sizin, hakkında yaygara kopardığınız şeyi daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter! O, Ğafur ve Rahîm olandır.9-) De ki: "Ben Resullerden türedi (ilk gönderilen) biri değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilemem. Ben (bir Nebi olarak) sadece bana vahyedilene tâbi olurum. Ve ben (bir Resul olarak) sadece apaçık bir uyarıcıyım."(Nebi, kendisine gelen vahye tâbi olurken, (Ahzab-1,2) Resûl, kendisine indirileni tebliğ eden kişidir.(Mâide-67)Bütün Nebiler vahiy alır, aldığı vahyi tebliğ görevi alana Resûl denir. Yakup, İshak, Davut, Süleyman, Zekeriya, Yahya gibi Nebi'lerin aldıkları vahyi tebliğ etme görevleri yoktur. Yani bunlar Nebidir ama Resûl değillerdir.)10-) De ki: "Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz ona kâfir olduysanız, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini (Tevrat'ta görerek) şahitlik edip iman ettiği hâlde, siz yine de kibirlik taslamışsanız (zulmetmiş olmaz mısınız?). Şüphesiz Allah, (vahiy'den bağımsız olarak) zâlimler topluluğunu hidayete iletmez."11-) Kâfir olanlar, iman edenler için, "Eğer o vahiy hayırlı bir şey olsaydı, onlar onu kabulde, bizi geçemezlerdi" dediler. Onlar onunla hidayete ulaşmadıkları için; "Bu eski bir uydurmadır" diyecekler.(Yukarıdaki âyet vahyin dışında bir hidayetin olmadığını açık olarak gösteriyor.)12-) Bundan önce bir imam ve bir rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı da vardı. Bu (Kur'an) ise, onu doğrulayan ve zulmedenleri uyarmak, güzel ahlak sahipleri için müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş bir kitaptır.(Yukarıdaki âyette esas uyarıcının Kur'an olduğunu görüyoruz. Yani Resul aldığı görev icabı sadece vahiy'le uyarı yapar. Enbiya-45; Kaf-45)13-) "Şüphesiz Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da istikamet sahibi olanlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de.(İstikamet sahibi olmak din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynak kabul etmemek demektir. Çünkü Kur'an'ın bir adı da sırat'ı müstakim'dir.)14-) Onlar cennet ashabıdır. Amellerine karşılık olarak, orada devamlı kalacaklardır.15-) Biz, insana anne babasına güzellikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz şehrdir. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına bâliğ olunca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amellere ulaştır. Benim için zürriyetimi ıslah et.Şüphesiz ben sana tevbe ettim yani ben sadece sana teslim olanlardanım."16-) İşte, yaptıklarının güzelini kabul edeceğimiz yani günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennet ashabı arasındadırlar. Bu, onlara öteden beri vâdedilen sâdık bir vaattır.17-) Anne ve babasına, "Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni (öldükten sonra) tekrar çıkarılmayı mı vâdiyorsunuz?" diyen kimseye, onlar Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun sana! İman et, Allah'ın va'di gerçektir" diyorlar, o da, "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu.18-) İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında o sözün (azabın) hak olduğu kimselerdir. Şüphesiz onlar husrana uğrayanlardır.19-) Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. (Bu da) Allah'ın onlara yaptıklarının karşılığını tastamam vermesi içindir. Asla kendilerine zulüm yapılmaz.20-) Kâfirler ateşe arzolundukları gün, (onlara şöyle denir:) "Dünyadaki hayatınızda tüm güzelliklerinizi giderdiniz, sadece onunla yararlandınız. Bugün ise yerde haksız yere kibirlik taslamanızdan yani fıskınızdan dolayı, alçaltıcı azapla cezalandırılacaksınız."21-) Kendisinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçmiş olan Âd kavminin kardeşini (Hûd'u) zikret. Hani Ahkâf'taki kavmini, "Ancak Allah'a ibadet edin, çünkü ben sizin adınıza azim bir günün azabından korkuyorum" diye uyarmıştı.22-) Onlar ise, "Sen bizi ilâhlarımızdan engellemeye mi geldin? Sadıklardan bize vâdettiğin şeyi başımıza getir" dediler.23-) Hûd, "(Bu konudaki) ilim ancak Allah indindedir. Ben sadece, benimle gönderileni size tebliğ ediyorum. Fakat ben sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum" dedi.(Âyette bulunan"...Ben sadece, benimle gönderileni size tebliğ ediyorum" cümlesi, Resullerin sadece indirilen vahyi tebliğ ettiklerini gösteriyor.)24-) O azabı vadilerine doğru yayılan bir bulut olarak gördüklerinde, "Bu, bize yağmur getiren bir buluttur" dediler. Hûd, "Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem verici azabın bulunduğu bir rüzgârdır" dedi.25-) "O, Rabbimin emriyle her şeyi darmadağın ediyor." Derken sabahladıklarında meskenlerinden başka hiçbir şeyleri görünmüyordu. İşte biz, mücrim bir kavmi böyle cezalandırırız.Kıraat Farklılığı(Âyette bulunan "lê yurâ illê mesekinuhum" "meskenlerinden başka hiçbir şeyleri görünmüyordu" cümlesinde geçen "lê yurâ" "görünmüyordu" kelimesi, le terâ" "görmezdin" olarak okunmuştur. Bu okuyuşa göre cümlenin meâli şöyle oluyor. "...(Ey Nebi! Orada olsaydın) "...meskenlerinden başka hiçbir şeyi görmezdin..."26-) Andolsun ki onlara, size vermediğimiz imkânları vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah'ın âyetlerine karşı geliyorlardı ve alaya aldıkları şey onları kuşatmıştır.27-) Andolsun, biz çevrenizde bulunan memleketleri de helak ettik. (hidayete) dönsünler diye âyetleri tasrif ettik.28-) Allah'ın dununda O'na yakınlık sağlamaları için edindikleri ilâhlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları (yüzüstü bırakarak) uzaklaşıp kayboldular. Bu, onların uydurmaları yani iftira etmiş oldukları şeydir.29-) Hani Kur'an'ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzurunda iken, birbirlerine,"Susun!" dediler. (Kur'an'ın) okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.30-) Dediler ki: "Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ'dan sonra indirilen, önündeki kitapları tasdik eden, hakka yani doğru yola ileten bir kitap dinledik."31-) "Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icâbet edin yani ona iman edin ki, günahlarınızı mağfiret etsin yani sizi elem dolu bir azaptan korusun"32-) Kim Allah'ın davetçisine icâbet etmezse, yerde Allah'ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'ın dununda evliya da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapkınlık içindedirler.(Âyette geçen cinler birinci Akebede Nebi (a.s) ile görüşmeye gelen Medine'li ensardır. Daha sonra ikinci Akabe gerçekleştikten sonra hicret etme olayı meydana geliyor.)33-) Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah'ın, ölüleri de diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeyin üzerinde bir kudrete sahiptir.34-) Ateşe arzulanacakları gün, kâfir olanlara "Bu hak değil miymiş?" denir. Onlar, "Rabbimize andolsun ki evet (hakmış)" diyecekler. Allah, "Öyle ise kâfir olduğunuzdan dolayı azabı tadın!" diyecektir.35-) (Ey Nebi!) O hâlde, Resullerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sende sabret. Onlar için acele etme. Kendilerine vâdedilen azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir saatinden başka kalmadıklarını sanırlar.Tebliğ (şudur) fasıklar kavminden başka helak edilen olur mu? (Ahkâf Süresinin Sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder