24 Haziran 2022 Cuma
KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(243. YAZI)Fetih Süresi 29 Âyet olup Medine'de inmiştir Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Şüphesiz ki biz sana apaçık bir fetih açtık.(Âyette zikredilen "fetih" ülkelerin işgal edilmesi yani kılıç ve kalkanla yapılan fetih değildir.Bu fetih vahiy'le yapılan gönül fethidir.Çünkü âyette yüce Allah, "fetehnê" " biz fethettik" buyrulmuştur. Yüce Allah silahla değil, gönülleri vahiy'le fetheder.İkincisi, âyette bahsedilen fetih "Hudeybiye musalahası" olarak bilinen ve görünüşte iman edenlerin aleyhinde olan barış antlaşması idi. Ama buna rağmen Kur'an bu antlaşmaya fetih adını vermiştir. Barış her zaman savaştan iyidir.)2,3-) (Ey Nebi!) Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret etsin, sana olan (vahiy) nimetini tamamlasın, seni sırât'ı müstakime hidayet etsin ve Allah sana yardım etsin, (hemde) aziz bir yardım ile.4-) O, iman edenlerin, imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine sekinet (huzur ve güven) indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah, Alim ve Hakim olandır.5-) Bütün bunlar Allah'ın; mümin erkek ve mümine kadınları, içlerinden nehirler akan, içinde devamlı kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında azim bir başarıdır.6-) Bir de Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, müşrik erkek ve müşrik kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük girdabı onların üzerine olsun! Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş yani kendilerine cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir!7-) Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah Azîz ve Hakim olandır.8-) (Ey Resul!) Şüphesiz biz seni bir şâhit ve müjdeci yani bir uyarıcı olarak gönderdik.9-) (Ey insanlar!) Allah'a yani Resûlûne iman edesiniz, ona gereken değeri gösterip yani ona saygı gösteresiniz ve sabah akşam (Allah'ı) tespih edesiniz diye (Resûl gönderdik.)10-) (Allah'ın Resulü olarak) Sana bîat edenler ancak Allaha bîat etmiş olurlar. Allahın eli (yardım ve kudreti) onların elleri üstündedir. Şu halde kim (antlaşmayı)) bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile ahitleştiği şey'e vefalı olursa, (Allah) ona da azim bir mükâfat verecektir.11-) Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti; Allah'tan bizim için istiğfar et" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylerler. De ki: "Sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, Allah'a karşı sizin için kim bir şeye mâlik olur? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır."12-) (Ey münafıklar!) Siz aslında, Resûlun ve müminlerin bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini zannetmiştiniz. Bu, sizin kalplerinize süslü gösterildi de kötü zanda bulundunuz yani yıkımı hak eden bir kavim oldunuz.13-) Kim Allah'a yani Resûlûne iman etmezse bilsin ki, şüphesiz biz, kâfirler için sairi hazırladık.14-) Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dileyene mağfiret eder, dileyene de azap eder. Allah, Ğafur ve Rahîm olandır.15-) Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, "Bırakın biz de sizinle gelelim" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: "Siz bize asla tâbi olmazsınız. Allah, önceden böyle buyurmuştur." Onlar, "Bize hased ediyorsunuz" diyeceklerdir. Hayır, onların anlayışları çok azdır.16-) Bedevîlerin (savaştan) geride kalmış olanlara de ki: "Siz, şiddetli ve zorlu bir kavme karşı teslim oluncaya kadar savaşmaya dâvet edileceksiniz. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, Allah size elem verici bir azap ile azap eder"17-) Âmâya güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah'a yani Resûlûne itaat ederse, Allah onu, içlerinden nehirler akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, ona elem verici bir azap ile azap eder.18,19-) Şüphesiz ki Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onların üzerine sekinet indirmiş, onlara yakın bir fetih yani alacakları birçok ganimetlerle ödüllendirmistir. Allah Aziz ve Hakim olandır.20-) Allah, size, alacağınız birçok ganimetler vaad etmiştir. Bunu size acele vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah, böyle yaptı) ki, bunlar mü'minler için bir âyet olsun yani sizi sırât'ı müstakime hidayet etsin.21-) Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah'ın, ilmiyle kuşattığı başka (ganimetler) de vardır. Allah, her şeyin üzerinde bir kudrete sahiptir. 22-) Kâfir olanlar sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirlerdi.23-) Allah'ın öteden beri işleyip duran sünneti (budur). Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.24-) O, Mekke'nin göbeğinde, sizi onlara karşı üstün kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.Kıraat Farklılığı(Âyette bulunan "te'melûne" "yaptıklarınızı" kelimesi, "ye'melûne" "yaptıklarını" olarak da okunmuştur.O zaman son cümlenin manası şöyle oluyor. "Allah, yaptıklarını hakkıyla görmektedir")25-) Onlar, kâfir olanlar ve sizi Mescid-i Haram'ı ziyaretten ve bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız mümin erkeklerle, mümine kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke'ye girmenize izin verirdi). Allah, dileyeni rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, iman edenlerle kâfirler birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan kâfir olanları elem verici bir azapla azaplandırırdık.26-) Hani kâfir olanlar kalplerine hamiyeti, cahiliye hamiyetini (ırkçılığı) yerleştirmişlerdi. Allah ise, Resûlune ve müminlere sekinetini (huzur ve güveni) indirmiş ve onlara takva sözünü tutmalarını ilzam etmişti. Yani onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir.27-) Andolsun, Allah, Resulü'nün rüyasını (ön görüsünü) hak çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. (Allah), sizin bilmediğinizi bildi yani size bundan başka yakın bir fetih daha kıldı.28-) O, Resûlünü hidayet yani hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini (Resullere daha önce gelen) dinin üzerine daha açık ortaya koymak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter.(Son vahyin indiriliş sebebi, daha önce diğer Nebilere indirilen ve Resuller tarafından tebliğ edilen bütün vahiy'lerden daha açık ve detaylı olarak hak dinî ve hidayeti ortaya koymak içindir. Yani hanif İslam dinini tamamlamak içindir. Dolayısıyla "Aled dini küllihi" "diğer dinler" değil, "daha önce indirilen hak din" anlamına gelmektedir."Liyuzhirahu" "üstün kılmak" değil, "daha açık olarak ortaya koymak" anlamına gelmektedir. Muhammed (a.s) ın son Nebi olmasının nedeni budur. Çünkü daha Allah Resulü hayatta iken indirilen vahiy ile din yüce Allah tarafından tamamlanmıştır.)29-) Muhammed, Allah'ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı şiddetli, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde ederken, Allah'tan fazilet ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat'taki misalidir. İncil'deki misalleri de şöyledir. Onlar filizini yarıp çıkarmış, onu güçlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle kâfirleri öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip yani salih amel işleyenlere bir mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.(Âyette bulunan "vellezine maahu" "onunla beraber olanlar" ifadesi, kendi döneminde yaşayan sahabilerden daha çok kıyamet gününe kadar gelecek olan müminlerdir. Mümtehine süresi 4.âyette bulunan "İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır" cümlesi de aynı gerçeği anlatıyor. Çünkü kendi döneminde İbrahim (a.s) ın arkadaşları yani onunla beraber olan kimse yoktu. Yani onun inancına sahip olanlar onunla beraberdir anlamına gelmektedir.)(Fetih Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder