16 Haziran 2022 Perşembe
KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(237. YAZI)Zuhruf Süresi66-) Onlar farkında değillerken, saatin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?67-) O gün, muttakiler hariç, dostlar birbirine düşman olurlar, .68,69-) (Allah, şöyle der:) "Ey âyetlerimize iman eden yani müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur ve siz mahzun da olmayacaksınız"70-) "Siz ve eşleriniz ağırlanmış olarak cennete giriniz."71-) Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Nefislerin çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey oradadır. Yani siz orada devamlı olarak kalacaksınız.72-) İşte bu, amellerinize karşılık size mîras kılınan cennettir.73-) Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz. (denilecektir)74-) Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.75-) Azapları hafifletilmeyecektir yani onlar azap içinde ümitsizdirler.76-) Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.77-) Mâlik'e şöyle nida ederler: "Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin." O da, "Siz hep böyle kalacaksınız" der.78-) Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.79-) Yoksa (haktan) yan mı çiziyorlar? Şüphesiz biz de onları yan çizdikleri yolda bırakırız.80-) Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki Resullerimiz yazmaktadırlar.81-) (Ey Resul!) De ki: "Eğer Rahmân'ın bir çocuğu olsaydı, ibadet edenlerin ilki ben olurdum."(Bu âyet, ibadetin, "kabul etmek ve kayıtsız şartsız itaat etmek" anlamında olduğunu apaçık gösteriyor.82-) Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah, onların vasıflandırmalarından subhandır.83-) Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar yani (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.Âyette bulunan "havd""suya girmek ve sudan geçmektir"Deyim olarak "hayvanı suya vurmak" demektir. Türkçe'deki "havuz" kelimesi ile aynı anlama gelmektedir."daldıkları bataklıkta oyalansınlar""Havdihim, (batıl davasıyla gereksiz tartışmaya) girenler" demektir."Ve O, size indirdiği kitap'ta: "Ayetlerine küfredildiği yahut alaya alındığını duyduğunuz zaman başka bir hadise (değerli bir konuya ) dalıncaya-geçinceye kadar onlarla beraber bulunmayın, yoksa onlar gibi olursunuz." diye bildirdi. Kuşkusuz, Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennem'de toplayacaktır. (Nisa-140)"Âyetlerimiz hakkında dalanlarla (gereksiz yere mücadele ederek kendini batıranlarla) karşılaştığın zaman, onlar başka bir hadise dalıncaya (başka değerli bir konuya geçinceye) kadar, onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırlar hatırlamaz zalim kavimle beraber oturma" (Enam-68)Allah'ı gereği gibi takdir etmediler. "Allah, hiçbir beşere bir şey indirmedi." dediler. De ki: "Musa'nın insanlar için bir nur ve hidayet olarak getirdiği; sizin yazılı sayfalar haline getirip bir kısmını açıklayıp ama çoğunu da gizlediğiniz; sizin de atalarınızın da bilmediğiniz şeyler, kendisiyle size öğretilen kitap'ı kim indirdi?" Sen, "Allah de." Ve sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oyalana dursunlar! (Enam-91)"Onlara sorarsan, kesinlikle, şöyle derler: "Yalnızca, lafa dalmış oyalanıyorduk!" De ki: "Allah'la, O'nun âyetleriyle ve O'nun Resulu ile alay ediyordunuz; öyle mi?" (Tevbe-65)(Ey münafıklar! Siz de) sizden kuvvetçe daha üstün, mal ve evlatça daha çok olan sizden öncekiler gibi (yaptınız).Onlar (dünya malından) paylarına düşenden yararlanmışlardı. Sizden öncekiler nasıl paylarına düşenden yararlandıysalar siz de payınıza düşenden yararlandınız ve (bataklığa) dalanlar--oyalananlar gibi siz de oyalandınız-daldınız. İşte onların işleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar husrana uğrayanların ta kendileridir.* (Tevbe-69)"Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp gitsinler; oyalanıp dursunlar! (Zuhruf-83)"Onlar ki, gereksiz şeylere dalıp oyalanıyorlar" (Tur-12)"Artık onları kendi hallerine bırak. Uyarıldıkları günleri gelip çatıncaya kadar gaflet içinde dalıp--oyalanıp dursunlar" (Mearic-42)"Batıl inançlara dalanlarla beraber biz de dalar--oyalanırdık." (Müddessir-45)84-) O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır. O, Hakim'dir, (her şeyi hakkıyla) bilendir.85-) Yani göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah mübarektir! Saatin ilmi de yalnız O'nun indindedir ve yalnızca O'na döndürüleceksiniz.86-) O'nun dununda ibadet ettikleri şeyler şefaata mâlik olamazlar. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler müstesna.(Âhirette hiç bir şefaat yoktur. Müşrikler dünya hayatında evliya ve ilâhlarının kendilerine yarar ve zarar vermeye (şefaate) kâdir olduklarına inanıyor ve "Ey Muhammed ! Bizim ilâhlarımıza bir şey söyleme, onlar dünya hayatında bize yardım ediyorlar" sözleri üzerine şefaat âyetleri nazil olmuştur. Yüce Allah'ın dünya hayatında şefaate izin verdikleri yağmur, rüzgar gibi doğal güçlerin adıdır.)87-) Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, "Allah" derler. Öyleyken nasıl (haktan) ayrılıyorlar? (Âyette bulunan "yu'fekun" "ayrılma, sapma, bırakma, uzaklaşma" anlamına gelmektedir. Âd kavmi Hud (a.s) ı şu şekilde suçluyorlardı. "Sen bizi ilâhlarımızdan ayırmaya mı geldin..."(Ahkaf-22)88-89) Yani (Nebi) «Ey Rabbim ! Şüphesiz ki bunlar imân etmeyen bir kavimdir», sözüne karşılık, «sen, onları hoş gör yani selâm de.Yakında bileceklerdir.» (buyuruldu).(Zuhruf Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder