22 Haziran 2022 Çarşamba

KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(242. YAZI)Muhammed Süresi 38 Âyet olup Medine'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla 1-) Kâfir olanlar yani Allah'ın yolundan engelleyenlerin amellerini (Allah) boşa çıkarmıştır.2-) İman edip, salih ameller işleyenlerin yani Muhammed'e indirilene -ki o Rablerinden gelen haktır- iman edenlerin ise Allah günahlarını örtmüş yani durumlarını ıslah etmiştir.3-) Bu, kâfirlerin batıla tâbi olmaları ve iman edenlerin Rablerinden gelen hakka tâbi olmalarından dolayıdır. İşte Allah, onların örnek alınacak durumlarını insanlara böyle anlatır.4-) (Savaşta) kâfir olanlarla karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle sınamak için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, (Allah) onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.Kıraat Farklılığı(Âyette bulunan "kûtilû" öldürülenler" kelimesi, "kâtelû" "savaşanlar" olarak da okunmuştur. O zaman cümlenin manası şöyle oluyor. Allah yolunda savaşanlara gelince, (Allah) onların amellerini boşa çıkarmayacaktır.)5-6) Onları (vahiy'le) hidayete ulaştıracak yani durumlarını ıslah edecektir ve kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.7-) Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (dinine) yardım ederseniz. O da size yardım eder yani ayaklarınızı sâbit kılacaktır.8-) Kâfir olanlara gelince, yıkım onlarındır yani (Allah), onların amellerini kaybettirmiştir.9. Bu, Allah'ın indirdiğini kerih görmeleri, bu sebeple de Allah'ın amellerini boşa çıkarmasındandır.10-) Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah, onları darmadağın etmiştir. Kâfirlere de bu cezanın benzerleri vardır.11-) Bu, Allah'ın iman edenlerin yardımcısı olması, kâfirlerin ise, hiçbir mevlalarının bulunmamasından dolayıdır.12-) Şüphesiz Allah, iman edip yani salih ameller işleyenleri, içinden nehirler akan cennetlere koyacaktır. Kâfirler ise (dünyadan) yararlanırlar yani hayvanların yediği gibi yerler. Onların kalacakları yer ateştir.13-) (Ey Nebi!) Seni yurdundan çıkaranlardan daha güçlü nice yurt halkları vardı ki, biz onları helâk ettik. Onlara yardım eden olmadı.14-) Rabbinin katından açık bir beyyine üzerinde olan kimse, kötü amelleri kendisine ziynetli (süslü) gösterilen ve nefislerinin hevalarına tâbi olan kimseler gibi olur mu?15-) Muttakilere vâdedilen cennetin misâli şöyledir: Orada bozulmayan sudan nehirler, tadı değişmeyen sütten nehirler, içenlere zevk veren şaraptan nehirler ve süzme baldan nehirler vardır. Yani orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Ve Rablerinden mağfiret de vardır. Bu cennetliklerin misâli, ateşte temelli kalacak olan yani bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?16-) Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), kendilerine bilgi verilmiş olanlara, "Az önce ne söyledi?" derler. İşte bunlar, Allah'ın, kalplerini mühürlediği yani nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.17-) (Vahyin) hidayetine ulaşanlara gelince, Allah onların hidayetini artırır yani takvalarını verir.18-) Onlar saatin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar. Andolsun ki onun şartları gelmiştir. Kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine neye yarar?19-) (Ey Nebi!) Bil ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de mümin erkek ve kadınların günahları için istiğfar et! Allah, gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir.(Nübüvvet özel hayat olduğu için Nebi Allah'a karşı hata eder. Yani günahlarının bağışlanması Resul ile ilgili bir şey değildir. Çünkü tek görevi vahyi tebliğ olan Resul hata etmez yani Resuller masumdur. İşte Nebi ve Resûl arasında bulunan farklardan biride budur.) 20-) İman edenler, "Keşke bir sûre indirilse!" derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır.21-) İtaat ve mâruf bir söz onlar için daha hayırlıdır. İş ciddileşince Allah'a verdikleri söze sâdık kalsalardı, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.22-) Demek, yüz çevirdiğinizde yerde fesad çıkaracak ve rahimlerinizi koparacaksınız, öyle mi?(Âyette bulunan "tukattiu erhâmekum" "rahimlerinizi keseceksiniz" ifadesi, yüce Allah'ın insanlara gönderdiği vahiy ve tevhid nimetini engelleme ve karşı gelme anlamına gelmektedir.)23-) İşte bunlar, (sanki) Allah'ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir.(Lânet: "İnsanın kendini kötü bir inanca sürüklemesi, acımasız bir hâle sokmasi, yüce Allah'ın rahmet ve mağfiretinden uzak kılması, vahiy ve tevhid nimetinden mahrum etmesi" anlamına gelmektedir.Kur'an'da "lânet" kelimesinin zıt anlamı, "süüd -dêr" "kötü yurt, kötü konum, hayır ve bereketten uzaklaşma" olarak geçiyor. (Râd-25; Mümin-52) Yani lânet belasına saplanma insanların kendi amellerinin karşılığından başka hiçbir şey değildir. Çünkü insanların başlarına gelen bütün kötülükler kendi elleriyle yaptıklarındandır. Yinede Allah bir çoğunu affediyor.)24-) Onlar Kur'an'ı tedebbür etmiyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?(Tedebbür, âyetlerin arka planda kalan manalarını düşünmek anlamına gelmektedir.Mesela: "Hak Rabbinden gelendir" (Bakara-147) cümlesi, ön planda olan manadır.Arka planda kalan manası ise, "Din olarak Rabbinden gelmeyen şeyler hak değildir, onları kabul etme hemen reddet" demektir.Mesela: "Bu kitapta şüphe yoktur. Muttakilere hidayettir" (Bakara-2) Bu ön planda olan manadır. Arka planda kalan manası şudur. "Din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka bütün kitaplar şüphelidir. Onlardan uzak dur, sakin onlara tâbi olma" demektir.)25-) Kendileri için hidayet belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan onları aldatıp peşinden sürüklemiş yani kendilerini boş ümitlere düşürmüştür.26-) Bu, (münafıkların), Allah'ın indirdiğini kerih gören kimselere, "Bazı işlerde size itaat edeceğiz" demelerindendir. Yani Allah, onların sırlarını bilir.27-) Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken hâlleri nasıl olacak?(Yukarıdaki âyette bulunan melekler, müminlerdir. Âyetlerin bağlam ve bütünlüğüne bakıldığında bu gerçek görülecektir. Enfal süresi 50. âyet de aynı kullanıma sahiptir.Nasıl ki şeytanın Kur'an'da bir çok anlamı varsa, şeytanın zıttı olan meleğin de bir çok anlamı veya çeşidi vardır.Hanif fıtrata sahip olan insanlar dahil, pozitif yaratılışa sahip olan her canlı ve cansız varlık gerçek anlamda melektir.Şirk ve küfür yolunda olan insanlar dahil, negatif yaratılışa sahip olan her canlı ve cansız varlık şeytandır.Kur'an'a göre Şeytanlar nasıl bir misyona sahipse, melekler de tam zıt bir misyona sahiptirler.Şeytan iki kutuplu bir yapıya sahiptir. 1-) Zihinsel şeytan veya ameli şeytan, bu zihinsel ve ameli olarak insanları yanlış yapmaya iten, tuzağı zayıf yani aşılması kolay olan bir şeytandır.Bu şeytan, "cimrilik, kıskançlık, gurur, kibir, kariyer ve makam hırsı, kabile, cemaat, tarikat ve aşiret taassubu yani ırkçılık, şehevi istek ve arzular, içten dürtü ve vesvese şeklinde kendini gösterir.2-) Ete kemiğe bürünmüş yani din adamı kılığında olan şeytanlar.En tehlikeli şeytanlar bunlardır. Çünkü bunların tuzağına düşen bir daha kurtulamaz. Bu şeytanlar rivayet ve ictihadlarıyla insanların akıllarını sihirleyen, korku veya ümit enjekte ederek insanları kendine bağlayan, insanların Kur'an'a gitmelerini engelleyen bir özelliğe sahiptirler.Kur'an'da "itaat, ibadet, izini tâkip etmeme, ittibâ yani tâbi olma, vâdetme, sihir öğretme, konuşma" bağlamında kullanılan şeytan kavramlarının hepsi din adamları anlamında kullanılmışlardır.Kur'an'da melekler şeytanların tam zıttı olarak anılır. Mısır'daki kadınların Yusuf (a.s) için "Bu kerim bir melektir" sözleri mecaz değil, gerçek anlamda kullanılmış bir cümledir. Bütün Nebi ve Resûller aynı zamanda melektirler. Yani güzellik ve erdem üreten herkes aynı zamanda melektir. Kötülük ve ahlaksızlık üreten herkes şeytandır. En kötüsü de din adamları kılığında olan şeytanlardır. Çünkü insanların hem dünya hayatlarını hemde âhiretlerini mahvetmeye kadir bir potansiyele sahiptirler. Dolayısıyla hayır ve güzellik üreten bütün müminler de melektirler. Yüce Allah'ın yolundan cihat edenlerin melekler olduklarından asla şüphe yoktur.)28-) Bunun sebebi, Allah'ı öfkelendiren şeylere tâbi olmaları yani O'nun razı olduğu şeyleri kerih görmeleri içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.29-) Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah'ın, niyetlerini ortaya çıkarmayacağını mı hesap ettiler?30-) Biz dileseydik, onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Fakat, sen onları, konuşma tarzlarından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.31-) Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri bilinceye (belirleyinceye) yani haberlerinizi ortaya koyuncaya kadar sizi sınayacağız.32-) Şüphesiz ki, kâfir olanlar yani Allah'ın yolundan engelleyenler yani kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Resûle karşı gelenler hiçbir şekilde Allah'a zarar veremezler. Allah, onların amellerini boşa çıkaracaktır.33-) Ey iman edenler! Allah'a itaat edin yani Resule itaat edin. Sakın amellerinizi boşa çıkarmayın.(Yukarıdaki âyette bir çok önemli nokta vardır.1-) İtaat Allah ve Resul bağlamında kullanılan bir terimdir. Resule itaat, yüce Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir. Nebi'ye mutlak anlamda itaat etme emredilmemiştir.2-) Allah ve Resûlune itaat evrensel bir emirdir. Yani beşer Resûl hayatta olduğu sürece risâlet misyonuyla itaat ona yapılacaktır. O vefat ettikten sonra kitap Resul olan Kur'an'a itaat edilecektir. İşte Resul kavramı bundan dolayı evrenseldir. Kitap Resûle yani Kur'an'a itaat edenler tarihte gelmiş bütün Resullere itaat etmiş sayılırlar.3-) Bu âyette bulunan itaat emri beşer Resûl ile değil, kitap Resul ile ilgilidir. Çünkü beşer Resûl on dört asır önce vefat etmiştir. Fakat kitap Resul kıyamet gününe kadar baki kalacaktır.4-) Kur'an'da Allah ve Resul lafızlarının arasında bulunan bütün "ve" edatları "yani" anlamına gelmektedir. 5-) Allah ve Resûlune itaat etmeyenin yani dinde tek hüküm kaynağının Kur'an olduğuna iman etmeyenin ameli boştur, batıldır, yok hükmündedir.6-) Kur'an'ın hiç bir âyetinde "Allah'a itaat edin"emri bulunmamaktadır. Mutlaka Allah lafızlarının yanında Resul vardır. Bunun anlamı, yüce Allah'a itaat etmenin tek yolunun kitab'a itaat etmek olduğu içindir. Yani insanlar din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynağa iman ve itaat etmedikleri zaman gerçek anlamda yüce Allah'a iman ve itaat ettikleri ortaya çıkacaktır.34-) Şüphesiz ki kâfir olanlar yani Allah'ın yolundan engelleyenler, sonra da kâfir olarak ölenler var ya, Allah onları asla mağfiret etmeyecektir.35-) Gevşeklik göstermeyin yani üstün olduğunuz hâlde barışa dâvet ediyorsunuz. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir.36-) Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman edip yani takva sahibi olursanız, O size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı istemez.37-) Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da (gerçek) niyetinizi ortaya çıkarırdı.38-) İşte sizler, Allah yolunda infak etmeye dâvet ediliyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. Kim cimrilik yaparsa ancak kendi nefsine cimrilik yapmış olur. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir kavim getirir. Sonra onlar sizin gibi olmazlar.(Muhammed Süresinin Sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder