21 Haziran 2022 Salı
KUR’AN-I MÜBİN’İN MEÂLİ(240. YAZI)Casiye Süresi 37 Âyet olup Mekke'de inmiştir.Rahman Rahim Allah'ın Adıyla1-) Hâ Mîm.2-) Kitab'ın indirilişi, Aziz ve Hakim Allah tarafındandır.3-) Şüphesiz, göklerde ve yerde, müminler için (Allah'ın birliğini gösteren) nice âyetler vardır.4-) Sizin yaratılışınızda ve Allah'ın (yeryüzüne) yaydığı her canlıda da kesin olarak yakin getiren bir kavim için nice âyetler vardır.5-) Geceyle gündüzün ihtilâfında, Allah'ın gökten rızık olarak indirmiş olduğu (suda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları çevirmesinde aklını kullanan bir kavim için âyetler vardır.6-) İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana hâk olarak tilâvet ediyoruz. Artık Allah'tan yani O'nun âyetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?Kıraat Farklılığı(Âyette bulunan "yu'minun" "iman edecekler" kelimesi, "tü'minun" olarak da okunmuştur. O zaman cümlenin manası şöyle oluyor. "... Artık Allah'tan yani O'nun âyetlerinden sonra hangi söze iman edeceksiniz.)7-8) (Allah'a yalan) uyduran her günahkâra veyl olsun! Kendisine Allah'ın âyetlerinin tilâvet edildiğini işitir de, sonra kibirlik taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi (şirkte) direnir. İşte onu elim bir azap ile müjdele!9-) Ve âyetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!10-) Arkalarında da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler ve Allah'ın dununda (yanında-astında) edindikleri evliya da onlara hiçbir fayda sağlamadı. Onlar için azim bir azap vardır.11-) İşte bu (Kur'an) bir hidayettir. Rablerinin âyetlerine kafir olanlara ise en kötüsünden elem verici bir azap vardır.12-) (O) Allah ki, içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi, O'nun faziletini aramanız ve şükretmeniz için denizi size musahhar kılandır.13-) Yani göklerde ve yerde bulunan her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) size musahhar kılandır. Elbette bunda tefekkür eden bir kavim için âyetler vardır.14-) İman ederlere söyle, Allah'ın (hesap) günlerinin geleceğini ummayanları mağfiret etsinler (nasıl olsa) Allah her kavme kazandığının karşılığını verecektir.15-) Kim salih bir amel işlerse, kendi nefsi içindir. Kim de bir kötülük işlerse, kendi aleyhine işlemiş olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.16-17) Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap ve hikmet yani Nübüvvet verdik. Onları temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (kendi dönemlerindeki) âlemlerden (insanlardan) farklı kıldık. Yani onlara din konusunda beyyineler verdik. Ama onlar ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ırkçılıktan dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir.18-) Sonra da seni (Allah'ın ) emirlerinden bir şeriat üzerinde kıldık. Sen ona tâbi ol, bilmeyenlerin hevalarına tâbi olma. "ŞERİAT NEDİR?"Şeriat" kelimesi "ş-r-a" kökünden gelmekte olup türevleri ile birlikte Kur'an'ı Mübin'de dört yerde geçmektedir.Sözlükte ise "su yolu, herhangi bir su kaynağından su içmek ve almak için gidilen yol, büyük ve geniş cadde, suyun kaynağı" anlamlarına gelmektedir.Istılahta yani din dilinde ise, "Allah tarafından indirilen tevhid dini, hak din yolu, aydınlık ve ışık" gibi manalara gelmektedir. Milletler için itikadi ve ameli hükümler, emir ve yasaklar anlamına gelen "şeriat" bütün ilahi vahiy'lerde elçiler aracılığıyla gönderilen emir ve kuralların ortak adıdır.Şeriat, zannedildiği gibi, siyasal anlamda hukukla ilgili bir kavram değildir. Şeriat, aynen ibadet, takva, iman, nur, hidayet, sırât'ı müstakim, hüküm, Allah'ın sözü, Allah'ın âyetleri, Kur'an, furkan, İslam, ihlas, salât, ihsan gibi Kur'an'ın tümünü içine alan bir kelimedir. Şeriatın geleneksel fıkıh, beşeri kanun ve kâidelerle yani hukukla hiç bir bağlantısı yoktur. Şeriat için söylenen kanun ve hukuk iddiası büyük bir iftira ve açık bir yalandır. "Sonra da seni din konusunda bir "şeriat" üzerinde kıldık. Sen ona tâbi ol, bilmeyenlerin heva ve heveslerine tâbi olma"Şeriat kelimesi, siyasi emellerine ulasmak için cemaat ve tarikatların en çok konuştukları, istismar ettikleri, tartışma konusu yaptıkları yani çeşitli spekülasyonlara âlet ettikleri önemli bir kavramdır. Yukarıdaki âyette görüldüğü gibi yüce Allah'ın, Nebi (a.s) a olan emirlerinden birisi de kendisine indirilen vahyin yani şeriatın üzerinde sabırla durmasını ve ondan ayrı bir yola sapmamasıdır.O halde şeriat Allah tarafından elçilere indirilen yolun yani dinin bir diğer adıdır."Sana da, daha önceki kitab-ı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak kitab-ı gönderdik.Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet, sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma.( Ey ümmetler!) Her birinize bir şeriat ve bir yol verdik..."(Mâide-48) Ben müslümanım diyen şuurlu ve aklı başında hiç kimsenin yüce Allah tarafından indirilen emirlere dolayısıyla şeriata karşı gelmesi düşünülemez. Hiç bir mü'min ve hanif Müslüman, Allah'ın eşsiz iradesine ve sonsuz hikmetine karşı gelmez. Fakat Allah elçilerinden sonra, din adamları tarafından her zaman şeriat yani hanif din dejenere olmuş,indirilen vahyin manası bozulmuş, hak dine batıl karışmış ve ilahi emirlerin bazıları metin bazıları da mana yönünden tahrif edildikleri de bir gerçektir. "Din ve hüküm olarak vahiy'den başka hiçbir kaynak yoktur..." (Yusuf- 40; Şura-10) Yani son vahye baktığımız zaman "dinin Allah tarafından indirildiğini ve daha Allah Resulü hayatta iken indirilen vahiy ile din, Allah tarafından tamamlandığını..."(Enam-115; Maide- 3)"Allah elçilerinin sadece indirilen vahyi tebliğ ettiklerini..." (Maide- 99; Râd- 40; Nahl- 35)"Nebi (a.s) ın sadece vahye tabi olduğunu..."( En'am- 106; Yunus- 15, 109 ; Ahkaf- 9)"Allah elçilerinin sadece indirilen vahiy'le insanları uyardıklarını, (Enbiya-45; Kaf- 45; En'am-51; Araf- 62, 67, 68, 69) açık ve net olarak görüyoruz. Yani şeriat dediğimiz zaman aklımıza Allah'ın indirdiği vahiy ve hak dinden başka bir şey gelmemesi gerekir. Şu halde şeriat denildiğinde, Allah tarafından Resul misyonu ile Muhammed (as) a indirilen İslam dini kasdediliyorsa bunda bir sorun yoktur.Bu şeriat baştan sona kadar barış ve ilimdir, olduğu gibi hidayet ve rahmettir, hüküm ve hikmettir, akıl ve mantıktır, kurtuluş ve mutluluktur, cennet ve Allah'ın rızasıdır. Fakat "şeriat'"tan maksat Buhari, Müslim, Tirmizi, İbni Mace, Ebu Davud ve Nesai'nin uydurma ve yalan rivayetleri ile oluşturulan mezheplerin vahşi "şeriatı" ise orada biraz durun, bu "şeriat" cehennemde son bulacak bir yoldur.Yani "şeriat'"tan maksat, Ahmed bin Hanbel'in, Malik Bin Enes'in, Muhammet bin İdris'in, Numan bin Sabit'in, Ebu Yusuf'un, İmam-ı Muhammed'in, İmam-ı Nevevi'nin, Gazali'nin, Evzai'nin iftira "şeriat"ı ise, peşkeş çekilecek bir imanımız ve aklımız yoktur.İslam milletini aldatmaktan ve yalan söylemekten vazgeçin.Bu "şeriat"a ilmimiz ve irfanımız yol vermiyor.Sizin "şeriat" dediğiniz şeyi, yani Allah'ın indirdiği vahye karşı uydurulmuş rivayet ve iftiralarla, paralel, vahşi ve katliamcı "şeriat" nızı şuurumuz, kitabımız ve hikmetimiz reddediyor. Biz, Allah'ın indirmiş olduğu şeriat'tan başka bir "şeriat"ı kabul etmiyoruz.Kur'an ehli muvahhidler olarak mezheplerin karanlık "şeriat"ını reddediyoruz."Dinden döneni öldüren, zina edenleri recmeden, namaz kılmayanları tekfir edip ölüme mahkum eden, kertenkeleleri öldürmeyi sevap sayan, kara köpekler için ölüm fermanı çıkaran, insanların saçına ve sakalına karışan, kadın düşmanı olan, kargaları bile fasık olarak gören, ressamları cehennemin en alt tabakasına gönderen, sanat ve estetik düşmanı "şeriat'ı" şiddetle reddediyoruz.Biz, Kur'an ehli muvahhidler, tevhid ve güzel ahlakı, merhamet ve adaleti, akıl ve mantığı, tefekkür ve hürriyeti olmayan "şeriat"ın düşmanıyız. Siz hangi şeriattan söz ediyorsunuz?Allah'ın dostu, muvahhidlerin atası İbrahim'in hanif ve saf şeriat'ından mı?Yoksa şirk ve zulüm olan Firavun ve Nemrud'un "şeriat"ından mı?Allah Resullerinin orijinal ve organik şeriat'ı mı,Tağutların ve iblislerin uydurma şeriat'ı mı? İŞTE SİZE EVRENSEL ŞERİAT İLKELERİ"Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin diye Nuh'a tavsiye ettiğini(Ey Resul! ) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı.Fakat kendilerini çağırdığın bu (tevhid-islam) dini müşriklere ağır gelir. Allah dilediğini kendisine Resul seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir"( Şura-13)"Ey iman edenler! Allah'tan ona yaraşır bir şekilde sorumluluk bilincine sahip olun ve ancak kendisine (Kur'an'a) teslim olarak can verin."Hep birlikte Allah'ın himayasine (Kur'an'a) sığının; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, günüllerinizi (vahiy'le) birleştirmişti ve O'nun (İslam) nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi o kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır"(Âli İmran-102,103,104,105) "Ey ehli kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir kelimeye geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; ona hiçbir şeyi şirk koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da (yanında, yöresinde, berisinde) kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman şahit olun ki biz sadece Allah'a (Kur'an'a) teslim olanlardanız, deyiniz"( Âli İmran-64)"İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan hanif (her türlü şirkten temiz) bir Müslüman idi; hiçbir zaman müşriklerden olmadı"(Âli İmran-67)Güncelleme açısından yukarıdaki âyette bulunan "İbrahim" kelimesinin yerine "Muhammed" "Yahudi" kelimesinin yerine "Şii" "Hristiyan" kelimesinin yerine de "Sünni" kelimesini koyarak okumak gerekiyor. Yoksa Kur'an okumamızın bir anlamı olmaz.19-)Çünkü onlar, Allah'a karşı sana asla bir fayda sağlayamazlar. Şüphesiz birbirlerinin velileridir. Allah ise muttakilerin velisidir.20-) Bu Kur'an, insanlar için bir basiret yakin getiren bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir.21-) Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, iman edip salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!22-) Allah, gökleri ve yeri, hak (bir amaca yönelik) olarak yani herkese kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.23-) Hevasını ilâh edinen yani ilme (vahye) rağmen Allah'ı kaybeden yani kendi kulağını ve kalbini mühürleyen, kendi gözüne de perde çeken kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan (vahiy'den) başka kim onu hidayete eriştirebilir? Hâlâ tezekkür etmeyecek misiniz?24-) Dediler ki: "Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve diriliriz. Bizi ancak dehr (zaman) yok eder." Bu hususta onların bir ilimleri yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.25-) Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman onların huccetleri ancak, "Sadıklardan iseniz babalarımızı getirin" demek oldu.26-) De ki: "Allah sizi diriltiyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde sizi bir araya toplayacaktır, ama insanların çoğu bilmezler."27-) Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Ve saatin kalkacağı gün var ya, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.(Âyette bulunan "Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır" cümlesi önemlidir. Yani kıyamet gününden önce hesap, azap, hüsran diye bir şey yoktur. Her türlü hesap ve kitap kıyametten sonra başlıyor.)28-) O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) "Bugün size (yalnızca) amellerinizin karşılığı verilecektir."29-) İşte kitabımız, size karşı hakkı (yantiku) söylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı istinsah ediyorduk (kaydediyorduk.)30-) İman edip yani salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine koyacaktır. İşte apaçık başarı budur.31-) Kâfir olanlara gelince, onlara şöyle denir: "Âyetlerim size tilâvet edilmişti de sizler kibirlik taslamış yani mücrim bir kavim olmuştunuz değil mi?" (denecektir.)32-) "Şüphesiz, Allah'ın va'di gerçektir, saat hakkında hiçbir şüphe yoktur" dendiği zaman ise; "Saatin ne olduğunu idrak etmiyoruz, zannediyoruz evet sadece zann. Biz bu konuda ikna olmuş değiliz" demiştiniz.33-) Yaptıklarının kötülükleri karşılarına dikilmiş yani alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıvermiştir.34-) (Onlara) şöyle denir: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz yani barınağınız ateştir. Ve yardımcılarınız da yoktur."35-) "Bunun sebebi, Allah'ın âyetlerini alaya almanız yani dünya hayatının sizi aldatmasıdır." Artık bugün ateşten çıkarılmazlar ve Allah'ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilmez.36-) Hamd, (güç-kuvvet-övgü) göklerin Rabbi ve yerin Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah'a özeldir.37-) Göklerde ve yerde kibriya (büyüklük) O'na aittir. Yani O, Aziz'dir, Hâkim'dir.(Câsiye Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder