2 Haziran 2022 Perşembe
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(225. YAZI)Zümer Süresi 41-) Şüphesiz biz bu kitab’ı sana, insanlar için hak ile (bir amaca yönelik) olarak indirdik. Artık kim (buna bakarak) hidayeti seçerse, kendi nefsinedir; kim de (ondan) saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Yani sen onların üzerinde vekil değilsin. 42-) Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken nefisleri vefat ettirir de ölümüne karar verdiğini alır, diğerini adı konulmuş bir süreye kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda tefekkür eden bir kavim için âyetler vardır. (Gece vakti yatan bir insan aslında vefat etmiş sayılır. Bu geçici bir ölümdür. Sonra insan yeniden dirilir. Yani öldükten sonra dirilmeye en büyük kanıt uykudur. Yüce Allah, insana her gece öldükten sonra yeniden dirilişi gösteriyor.) 43-) Yoksa onlar Allah’tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? De ki: Onlar hiçbir şeye mâlik olamazlar yani akıl erdiremezlerse de mi (şefaatçı edineceksiniz)? (Kur'an'da geçen bütün şefaat (yarar veya zarar verme) kavramları dünya hayatı ile ilgilidir. Çünkü müşrikler öldükten sonra dirilmeye iman etmiyorlardı. Müşrikler, dünya hayatında evliya ve ilahlarının kendilerine yarar ve zarar dokundurabileceğine iman ediyorlardı. Yani onların aleyhinde söz söylenmesini istemiyorlardı. Şefaatle ilgili âyetlerin iniş sebebi budur. Dolayısıyla âhirette hiç kimsenin şefaati yoktur. (Bakara- 48, 254) Çünkü âhiret yarar ve zarar verme yeri değil, hasad yeridir yani ekilenin biçildiği yerdir. Yani ceza ve ödül yeridir.) 44-) De ki: (Dünyada) Bütün şefâat Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz. (Yukarıdaki âyette bulunan "şefaat" kavramının dünya ile ilgili olduğunu, sonradan gelen cümle ortaya koyuyor. "Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz")45-) Allah, tek olarak anıldığı zaman, (gerçekte) ahirete iman etmeyenlerin kalplerine sıkıntı basar. Ama Allah’ın dununda başkaları anıldığı zaman hemen müjdelenmiş gibi sevinirler. (Yukarıdaki âyet mezhep ve tarikat müşriklerinin ahlak ve karakterlerini deşifre ediyor. Onlara "Kur'an'a gelin, sadece ona iman ve itaat edelim, dinde ondan başka kaynak yoktur, din onunla tamamlanmıştır" denildiğinde, rahatsızlık duyarak şiddetli bir şekilde karşı çıkarlar.)46-) De ki: Ey gökleri ve yeri yoktan var eden, gaybı da şehâdeti de bilen Allah'ım! Kullarının arasında, (din konusunda içine) düştükleri ihtilafın hükmünü (vahiy'le) ancak sen verirsin. (Yani ihtilaf edilen dini konularda vahiy'den başka hiçbir kaynak hüküm mercii olamaz. Âyette geçen "hüküm" dünya hayatı ile ilgilidir. Çünkü âyet dünya hayatı ile ilgili olmasaydı âhiret kaydı düşerdi.(Bakara-213; Âli İmran -23; Nisa-65, 105; Mâide-44, 45, 47, 48, 49; Nur-48,51)Dini konularda Kur'an'dan başka hiçbir şey ihtilafları çözemez.) 47-) Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet gününde azabın kötülüğünden (kurtulmak için) elbette bunu fidye olarak verirlerdi. Halbuki (o gün) onlar için, Allah tarafından, hiç hesap etmedikleri şeyler ortaya çıkmıştır. 48-) Onların kazandıkları kötülükler (o gün) açığa çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini sarmıştır. 49-) İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize dua eder. Sonra, kendisine tarafımızdan (zararı) nimetle değiştirdiğimiz vakit, "Bu bana ancak bir ilimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o, bir fitnedir, (sınamadır) fakat çokları bilmezler. 50-) Andolsun ki onlardan öncekiler de bunu söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi. 51-) Bunun için kazandıkları kötülükler onlara isâbet etti. Yani bu zalimlerin de işledikleri kötülükler kendilerine isâbet edecektir. Çünkü hiç bir şekilde (Allah’ı) âciz bırakamazlar. 52-) Bilmiyorlar mı ki Allah, rızkı dilediğine yayar, dilediğine de ölçülü verir. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için âyetler vardır. 53-) De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullar! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Ğafur ve Rahim olandır. 54-) Yani size azap gelip çatmadan önce Rabbinize (Kur'an'a) dönün, O’na teslim olun, sonra size yardım edilmez. 55-) Yani siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline (Kur’an’a) tâbi olun.56-) Nefsin: Allah’ın (Kur'an'ın) yakınında (olduğum halde kötülüklerde) aşırı gittiğim için bana yazıklar olsun! Gerçekten ben (vahyi) alaya alanlardandım (diyeceği günden sakının)! 57,58-) Veya: Allah bana hidayet etseydi, elbette muttakilerden olurdum, diyeceği, yahut azabı gördüğünde: Keşke benim için bir kere daha(dönmeye) imkân bulunsa da güzel ahlak sahibi olanlardan olsaydım! demeden önce (Kur'an'a tâbi olun.) 59-) (Bu pişmanlık duyanlara karşı yüce Allah'ın cevabı) Hayır (dönemeyeceksin)! Âyetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, kibirlik taslamış yani kâfirlerden olmuştun. (Yukarıdaki âyetler dinde her şeyin Kur'an'a bağlı olduğunu gösteriyor. İbadet de, takva da, ihsan da, ihlas da salât da Kur'an'la ilgili kavramlardır. Yani dinde Kur'an'ı tek kaynak olarak kabul etmeyenler Allah'a değil, tağutlara ibadet etmiş sayılırlar. Kur'an'ın yanında başka kitaplara iman edenler muhsin, muhlis, musalli ve muttaki olamazlar. Çünkü bütün bu kavramlar Kur'an'a teslim olmakla ilgilidir. )60-) Yani kıyamet gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir? 61-) Allah, takvâ sahiplerini kurtuluşa erdirir. Onlara hiçbir kötülük dokunmaz. Yani onlar mahzun da olmazlar. 62-) Allah her şeyin yaratıcısıdır. Yani O, her şeye vekîldir. 63-) Göklerin ve yerin kilitleri O’nundur. Allah’ın âyetlerine kâfir olanlar var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır. 64-) (Ey Nebi!) de ki: Ey cahiller! Bana Allah’tan başkasına ibâdet etmemi mi emrediyorsunuz? 65-66) (Ey Nebi!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun Allah’a şirk koşarsan, tüm amellerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun! Hayır! Yalnız Allah’a ibâdet et ve şükredenlerden ol. (Yukarıdaki iki âyette bulunan önemli noktalar. 1-) Bütün Nebiler vahiy alır, Resul olarak tebliğ ederler. Bu yüzden parantezin içine "Ey Nebi!" hitabı gelmesi gerekiyor.2-) Nübüvvet özel hayat olduğu için, Nebi'nin hata etme ihtimaline karşılık uyarılmıştır. Resul'un görevi tebliğ olduğu için hata etme ihtimali yoktur. Resul asla hata etmez. Çünkü Nebi hata yaptıktan sonra, Resul hata yapmadan önce uyarılır.3-) Şükür, şirkin zıttı olan bir kavramdır. Yani şükür dille yapılan bir şey değil, inanç, amel ve yaşanan hayatla ilgili bir kavramdır. 4-) İbâdet bazı ritüelleri yapmak değildir. İbâdet kulluk demektir. Yani ömrün tümünü içine alan bir inanç, ahlak ve hayat tarzıdır.)67-) Onlar Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir. (Dinde Kur'an'dan başka kaynağa iman edenler Allah’ı hakkıyla takdir etmemiş olurlar. İbâdet, ihlas, ihsan, takva, salât gibi kavramlar, Kur'an'ı bilmekle ilgili oldukları gibi, Allah’ı gerektiği gibi takdir etmekte Kur'an'la ilgili bir durumdur. Kimin eserine iman edersen, onu takdir etmiş olursun. Çünkü dinde Allah'ı Kur'an temsil eder. Kur'an'ı başka kitaplarla yarışmaya sokmak tartışmasız küfürdür.Birinci derecede kaynak Kur'an, ikinci derecede kaynak Buhari, Müslim, Tirmizi, Kâfi, Ebu Davud, Nese'i, Ahmet bin Hanbel, Mâlik bin Enes, İbni Mace dediğiniz anda bu şirk ve küfür olur. Kur'an'ı beşeri kaynaklarla dereceye sokamazsınız.Kur'an dışında bütün kaynaklar tartışmaya açıktır. Tevhid, dinde Allah’ın egemenliği demektir. Yüce Allah egemenliğine hiç kimseyi ortak yapmaz (Kehf-26) 68-) Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar! 69-) Ve yer, Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap konulur, Nebiler ve şahitler getirilir yani aralarında adaletle karar verilir, onlara asla zulmedilmez. 70-) Yani her nefse amellerinin karşılığı verilir. O (Allah), onların yaptıklarını en iyi bilendir.71-) Kâfir olanlar, zümre zümre cehenneme sevkedilir. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini tilâvet eden yani bugüne kavuşacağınızı ihtar eden Resuller gelmedi mi? derler. «Evet geldi» derler ama, azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur.(Âyette bulunan "Resüller" vahiy alan yani Nebi olan Resüller değil, vahiy ile insanları uyaran kitaba bağlı Resüllerdir. Kitaba bağlı Resüller kıyamet gününe kadar bulunacaklardır. Yani her zaman var olacaklardır. Yoksa bekçilerin "Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini tilâvet eden yani bugüne kavuşacağınızı ihtar eden Resüller gelmedi mi? ..." demelerinin hiçbir anlamı olmazdı. Çünkü vahye bağlı yani Nebi olan Resüllerin ömürleri çok kısadır. Dünya hayatı ve insanlık tarihi açısından Nübüvvete bağlı yani vahiy alan Resüllerin ömrü bir yıldırım çakması kadar değildir. Kitaba bağlı Resüllerin olmasının sebebi ise, vahyin sözün gücüne sahip olmasındandır. Eğer insanları Kur'an ile uyaranlar olmazsa toplum tümden hurafe ve karanlıklara mahkum olacaktır. Çünkü vahyin dili yoktur. Vahiy konuşmaz. İşte bu yüzden bize "bilmediklerinizi zikir (Kur'an) ehline sorun buyurmaktadır.(Nahl-43; Enbiya-7) 72-) Onlara: İçinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü! denilir. 73-) Rablerine karşı takvâlı olanlar ise, zümre zümre cennete sevk edilir, oraya varıp yani kapıları açılıp da bekçileri onlara: Size selam olsun! Tertemiz geldiniz. Artık devamlı kalmak üzere oraya giriniz, derler. 74-) Onlar: Bize verdiği vâde (söze) sadık kalan yani bizi, dilediğimiz yerinde yerleşeceğimiz bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun. Salih amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler. 75-) Melekleri görürsün ki, Rablerini hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve "alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun" denilmiştir.(Zümer Süresinin Sonu)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder