15 Nisan 2022 Cuma

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ186.YAZI) Nur Süresi 21-) Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına tâbi olmayın. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, kötülüğü yani ahlaksızlığı emreder. Eğer üstünüzde Allah’ın fazilet ve merhameti olmasaydı, içinizden hiç kimse ebediyen arınamazdı. Lâkin Allah dileyeni arındırır. Allah işitir ve bilir. 22-) İçinizden fazilet sahibi ve (maddi durumu) geniş olan kimseler akrabaya, miskinlere, Allah yolunda hicret edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; affedici olsunlar yani hoşgörülü olsunlar. Allah’ın sizi mağfiret etmesini sevmez misiniz? Allah Ğafur'dur, Rahim'dir. 23,24-) Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok azim bir azap vardır. 25-) O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah’ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır. 26-) Hâbise kadınlar hâbis erkeklere, hâbis erkekler de hâbise kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden beridirler. Kendileri için mağfiret ve kerim bir rızık vardır. 27-) Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip (izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; herhalde (bunu) tezekkür edersiniz. 28-) Orada hiç kimse bulamadıysanız size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, arınmanız açısından daha uygun bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir. 29-) İçinde kendinize ait metâ'ın bulunduğu oturulmayan evlere girmenizde herhangi bir sakınca yoktur. Allah, sizin açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir. 30-)(Ey Nebi!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.31-) Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Örtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların avret yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Yani ey mü'minler, hep birlikte Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!KADINLARDA BAŞÖRTÜSÜ FARZ MIDIR?Bu konuyu iyice anlayabilmek için son vahyin ilk yıllarına gitmek gerekir.Bilindiği gibi kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi Mekke ile ilgili bir durumdur.Tekvir-8,9; Nahl- 58,59)Mekkelilerin kadına bakış tarzı Medineli ensardan ayrı bir özellik arz ediyordu.Mekke'lilerin kadına bakış tarzları son derece ilkeldi. Fakat Medine böyle değildi.Medine'de kadının söz söyleme ve birçok sosyal faaliyetlere katılma hakkı vardıNebi (a.s) Mekke'li olduğu halde merhamet, güzel ahlak ve karakter bakımından Medine'li ensara benziyordu. Kadınlar, hiçbir aracı olmadan, her zaman direkt olarak Allah Resulü (a.s) dan Kur'an'ı öğreniyorlardı. Bu imkan kendilerine sonuna kadar açıktı.Hatta Nebi ( aleyhisselam) ile tartışılabilecek bir hürriyete sahip idiler.(Mücadele-1) Fakat Nebi ( aleyhisselam) dan sonra dört halifenin, Emevi ve Abbasilerin Mekkeli olmaları, rivayet ve içtihadlara etki ederek, özellikle Ehl-i Sünnet âlimlerinin kadına bakış tarzı, Mekkelilerin bakış tarzı olarak gelişmiştir.Ehl-i Sünnet âlimleri ve müctehidleri ilim ve fikirde kadına gerektiği değeri vermemişlerdir.Uydurulan hadislerle sosyal faaliyetlerde kadına dar bir alan çizilip bu alanın dışına çıkmasına fırsat verilmemiştir. Kur'an'a ihanet tarihinde diğer toplumlardan gelen kültürlerle kadın her zaman "tehlikeli bir varlık, günah işlemeye meyilli, güvenilmez, göz altında olması gereken, namusu lekeleyen şeytani bir birey" olarak görülmüştür.Dolayısıyla Nebi (a.s) dan sonra "kadınların evlere hapsedilmeleri, eğitim ve sosyal hayattan çekilmeleri, yönetici yapılmamaları, seyahat özgürlüklerinin kısıtlanması, cami ve mescitlerden uzak tutulmaları, fitnenin esas kaynağının kadınlar olduğu" ile ilgili yüzlerce hadis uydurulmuştur.Şimdi bu hadislerden bir kaç tanesine bakalım.Bakalım da, Allah'tan korkmadan Nübüvvet makam ve mertebesini, Risâlet misyonunu nasıl bir çirkinliğe alet ettiklerini görelim."İşlerini kadına havale eden bir topluluk iflah olmaz"(Buhari-Megazi, 84, Fiten, 17; Tirmizi-Fiten,75; Nesai- Âdabu'l-Kudat-8)"İşleriniz kadınlara kalırsa sizin için yerin altı (kabir-ölüm) üstünden daha hayırlıdır"(Tirmizi-Fiten, 78) "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının beraberinde babası veya oğlu yahut kocası veya kardeşi yahut nikahı haram olan biri olmaksızın üç gün veya daha fazla süren bir yolculuğa çıkması helal değildir"(Müslim-Hac, 108)"Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının yanında kendisine nikahı haram olan biri bulunmadıkça, bir gün veya bir gecelik yola gitmesi helal değildir" (Müslim-Hac, 421; Tirmizi- Rada, 15)"Bir kadın, yanında mahrem birisi bulunmadıkça bir erkekle yalnız kalmasın ve yola çıkmasın" buyurunca, bir adam ayağa kalktı ve "Ey Allah'ın Resulü! Eşim Hac için çıktı, ben ise falanca gazvede (savaşta) idim" deyince, Nebi (a.s) git ve eşinle birlikte hac yap" buyurmuştur.(Buhari-Nikah, 110; Müslim- Hac, 424) "Kadının evinin avlusunda kıldığı namaz, mescidde kıldığı namazdan daha faziletlidir. Evinde kıldığı namaz, avluda kıldığı namazdan daha faziletlidir. Evin iç kısmında kıldığı namaz, evinin açık yerinde kıldığı namazdan daha faziletlidir"(Ebu Davud- Salât, 54)"Kadın, insanın ar ve namusudur. Evinden dışarı çıktığında şeytan ona yaklaşır. Kadının Allah'a en yakın olduğu yer evidir"(İbn Huzeyme- Sahih, 3.c- 93; Taberani-el-Mu'cemu'l-evsat, 3.c-189, 8.c, 101) "Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım" (Buhari- Nikâh, 18; Müslim- Zikir, 97; Tirmizi- Edep, 31)"Sayet kocasının ayağından, başından, saçlarının ayrıldığı yerine kadar irin ve iltihapla kirlenmiş olsa sonra kadın ona yönelse ve kocasını dili ile yalarsa onun hakkını ödeyemez"(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 20- 64,65) "Cüzzam hastalığının onun etini deldiğini, iki burun deliğini yırttığını, bu iki burun deliğinden kan ve irin aktığını görsen, sonra onun hakkını ödemek için ağzınla onunla o iki burun deliğinden akınları yalayıp yesen, ebediyen onun hakkını ödeyemezsin"(Taberani- el- Mu'cemu'l-kebir, 8, 259) "Kendisinden kocası razı olduğu halde ölen her müslüman kadın cennete gider"(Tirmizi-Rada, 10; İbn-i Mâce-Nikah,4) "İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim"(Tirmiz- Rada,10; Ebu Davud-Nikah, 41; İbn-i Mâce- Nihah, 4)"Uğursuzluk üç şeydedir: Kadında, evde ve atta"(Buhari- Cihad,47, Nikâh,18; Müslim- selâm, 115; Tirmizi- Edep, 58; İbn-i Mâce- Nikah, 55) "Resulullah bir bayram namazında kadınlar tarafına geçerek şöyle dedi: "Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz çünkü sizler cehennem halkının çoğunluğunu oluşturmaktasınız" Bunun üzerine kadınlardan biri, "Ey Allah'ın Resulü! Niçin böyle oluyor? dedi.Resulüllah"Çok lanet etmeniz ve kocalarınızın yaptığı iyiliklere nankörlük etmenizden dolayı" dedi.Allah Resulü (a.s) şöyle devam etti: Aklı başında ve görüşü sağlam bir erkeğe galip gelebilen, aklı ve dinî eksik sizden başka varlık görmedim" Orada bulunanlardan biri bir kadın: "Kadının aklının ve dininin noksanlı nedir?" diye sordu.Nebi (aleyhisselam) da "Sizden iki kadının şahitliği bir erkeğinkine denktir. Dininizin noksanlığına gelince o da hayızlı olmaktır. Sizden biriniz hayızlı iken 3-4 gün oturur, namaz kılamaz" dedi."Sizden biriniz namaza durduğu vakit, önünden deve semerinin arka kaşı kadar bir şey bulunursa, o kendisine sütreler (önünden geçenlere karşı korur) Önünde semerin arka kaşı kadar bir şey bulunursa bunun namazını eşek, kadın ve siyah köpek bozar"(Buhari-Salat, 103,106; Müslim- Salât, 265; Ebu Davud, Salât, 110; Tirmizi- Salât 253; Nesai- Kıble, 7)Halbuki Kur'an'a baktığımızda kadınların da da erkekler gibi özgür bir iradeye sahip olduklarını, erkekler gibi imtihan edildiklerini, fiziki ve psikolojik yapılarından başka diğer bütün özelliklerinde erkeklere ortak olduklarını görüyoruz.Son vahyin tarihinde İslam dinini kabul eden milletlerin gelenek ve kültürleri hakim olunca iman edenler içinden çıkılmaz bir çok problemlerle karşı karşıya kaldılar. Bunlardan birisi de kadınların başlarını örtmelerinin Allah'ın emri olduğu inancıdır.Kur'an, namus mefhumunu anlatırken ilk önce erkeğin namuslu olmasını tavsiye etmektedir. "(Ey Nebi!) Mümin erkeklere, gözlerini harama dikmemelerini, ırzlarını korumalarını söyle..."(Nur- 30 )"... ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya: İşte Allah bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır" (Ahzab- 35) Bu âyetlere rağmen, son vahyin tarihinde iman ettiklerini iddia edenlerin nazarında ırzlarını koruması gerekenlerin sadece kadınlar olacakları inanç ve algısı yerleşmiştir.Halbuki erkeklerin ırzlarını korumaları daha kolaydır.Erkek ırzını koruduğunda, kadının ırzı otomatikman korunmuş olacaktır. Son vahyin tarihinde Ehl-i Sünnet âlimleri açık bir şekilde olmazsa bile zihin altında kadının rabbinin erkek olduğunu, kadının Allah'a karşı değil, erkeğe karşı sorumlu olduğunu benimsemişlerdir. Kur'an'da, kadınların başlarını örtmelerinin farz olduğunu gösteren açık bir emir yoktur. Nedense hüküm ve tavsiyelerin yoğun olarak bulunduğu altmış dört âyetlik Nur süresinde insanlar sadece 31.âyetten haberleri vardır.Diğer âyetlerden hiç kimsenin haberi yoktur.Şimdi ilgili âyete bakalım."Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan korusunlar; iffetlerini esirgesinler.Görünen kısımları müstesna olmak üzere zinetlerini teşhir etmesinler, örtülerini yakalarının üzerine örtsünler..."( Nur- 31)Âyette "görünen kısımları müstesna..." cümlesinden, genel görüş olarak örtme mecburiyeti bulunmayan yerler yüz ve eller olarak kabul edilmiştir. Bu konuda tefsir ve fıkıh kitaplarında yoğun bilgi bulunmaktadır.Muhaddis ve müctehidler genellikle kadınları baskı altına alabilmek için bunları uydurmuşlardır.Kadının vücudu dikkat çekici bir cazibeye sahip olduğu için yabancı erkeklerin rahatsız edici bakışlarından korunmalıdır.İslam dini kadına "dikkatleri üzerine çekme" ve "sorumluluk bilincine sahip ol" der. "...takva elbisesi işte o daha hayırlıdır..."(Araf- 26)Yani takva ve ihlas ile hareket etmelerini, başkalarının nazarlarını üstlerine çekecek dar ve renkli elbise giymemelerini, niyet ve hareketleriyle yabancılara ümit verecek davranışlardan sakınmallarını tavsiye eder.Yoksa kadınların saçlarını yüzlerinden daha mahrem görmek akıl ve mantığın kabul edeceği bir şey değildir.Bir kadının vücudunda zinet açısından insanı etkileyecek en son şey saçlarıdır. Saçların insanı tahrik edecek cazibesi yoktur. Evlenecek kızların saçlarına değil de, yüz ve vücutlarına bakılması bundan dolayıdır.Kızların saçlarına bakmak kimsenin aklına bile gelmez.Aslında kadın olsun erkek olsun bir insanda en önemli güzellik ihlas (dinî Allah'a özel kılmak) güzel ahlak ve infaktır.Diğer zahirî güzellikler abartıldığı kadar önemli değildir.Giyim kuşamla ilgili tavsiyeler bölgesel ve tarihsel özellikler taşımaktadır.Yani bu gibi şeyler zaman ve iklimlerin değişkenliği karşısında mağlup olmaya mahkumdur.Dolayısıyla başörtüsü bir kültür, bir gelenek, bir tercih ve bir insan hakkıdır.Hiç bir güç ve kuvvet kadınların haklarına ve özgürlüklerine müdahale ederek, onları tercihlerinden alıkoyamaz. Bir genç kız okumak istiyorsa, istediği gibi giyinme hakkına sahip olmakla birlikte, başörtüsü takmadan da tahsil hayatına devam eder.Kadınların başörtüsü takıp takmamaları konusunda erkeklerin müdahale etme hak ve yetkileri yoktur. Daha doğrusu kadınların başörtüsü takıp takmamaları ne devleti, ne hukuku, ne de erkekleri ilgilendiren bir konudur. Kadınların giyimleri, tahrik amacı taşımıyorsa, zaman ve zemin, iklim ve coğrafya şartlarına, halkın gelenek ve göreneklerine göre bir şekil alacaktır. Kur'an, giyim kuşam gibi konuları esnek bırakmıştır.Medine'de kadınlar geleneksel olarak başlarının üzerine bir şey atar fakat vücutlarının büyük bir kısmı dışarıda kalırdı. Nur süresinin 31.âyet başın örtülmesi ile ilgili bir emir değil, vücudun örtülmesi ile ilgili bir tavsiyedir.Başını örten bir kadına insan hakları açısından, başını açması için nasıl müdahale edilmezse, başını açan kadına da başını ört diye müdahale edilemez.İslam açısından ikisi de aynı şeydir. Aslında başörtüsünü farz kılan Kur'an değildir.Başörtüsünü farz kılan, alimlerin zihinlerinde bulunan fesat anlayış, siyasal egemenlik, uydurma rivayetler, ilkel inançlar ve Kur'an'a karşı cehalettir.İklim ve coğrafya, zaman ve zemine göre değişkenlik arzeden bir şey farz olmaz. Yakasından ayaklarına kadar uzun ve geniş elbise giyen bir kadın tesettürlü sayılır.Baş örtüsü olmadan bu elbiseyle dışarı çıkabileceği gibi, salât'ı da ikame edebilir.İslam dininde esas olan, din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka hiçbir kaynağın kabul edilmemesi, ihlas yani dinî Allah'a özel kılınması, infak, güzel ahlak, ana-baba hakkı, komşu ve akrabalara iyilik, adalet ve insan hakları, israftan kaçınmak, ve yolsuzluk yapmamaktır. Bunlar olmadan yaşanılan dinin Allah katında hiç bir değeri yoktur.Bu değerli ilkeler yanında kadınların saçlarının görülüp görülmemesinin hiç bir önemi yoktur. Şia ve Ehl-i Sünnet âlimleri, kadınların saçlarına, giyim kuşamlarına değil de, kendi şirklerine, vahşi dinleriyle ülkelerini nasıl cehenneme çevirdiklerine baksalardı, daha mantıklı olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder