1 Nisan 2022 Cuma

CİHAD VE SALÂT'I İKÂME(34.YAZI) Cihad, son vahyin tarihinde oldukça rahatsızlık verici bir şekilde istismar edildi. Bunun sebebi bütün kavramlar gibi, cihad kavramını Kuran’dan alıp kendi dinlerini zorla kabul ettirmeyi kendilerine görev yapan, işgalci ve saldırgan bozgunculardan kaynaklanıyor. Oysa cihadın savaşma yönü zorunluluk yani kendini savunma ve zulüm halleri dışında önerilen bir şey değildir. Tam aksine Kur'an hep affetmeyi ve barışçı olmayı telkin eder. Resüllerin vahyi tebliğ etmekten başka görevleri yoktur.Cihad sadece savaşmayı değil, aynı zamanda kısasa kısas, erdemlilik ve adalet çerçevesinde her türlü haklı mücadeleyi de kapsar. Yani zulme karşı kıyamın gereğidir. Varsayalım ki; tüm iyi niyetinize, barış çabalarınıza rağmen çevrimdışı ve barışçı olmayan bazı devletler ve gruplar inancınızdan ötürü size saldırılara ya da sizi yok etme planlarına giriştiler. İşte bu durumda dayanışmaya girip kendinizi savunma mücadelesini de yapmak zorundasınız. Güzel ve verimli günlerde sizinle birlikte salât ettiğini söyleyenler, bu dayanışmadan korkar ve kaçarlarsa, bu durum onların bağlantılarında halen samimi olmadıklarını gösterecektir. Kur'an’da geniş biçimde anlatılan ve Nebi (a.s) döneminde yaşanan ciddi bir sınav olmuştur. Bu illa ki bir öldürme öldürülme savaşı olmayabilir. Tehlikeyi veya basit menfaatlerine zarar geleceğini hissettiğinde yan çizenler gerçekten davalarından emin olmuş olabilirler mi?"Ellerinizle (kendinize) zarar vermekten vazgeçin, salât'ı ikâme edin yani zekat'a gelin (arının) denilenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında onlardan bir fırka Allah'tan korkar gibi, hatta daha da şiddetli bir korkuyla insanlardan korkarlar yani “Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?” dediler. De ki: Dünyanın metaı azdır. Ahiret ise takva sahipleri için daha hayırlıdır ve siz bir hurma lifi kadar bile zulme uğratılmayacaksınız" (Nisa-77) Kur'an’a göre savaşmak, savunma amaçlıdır yani iman edenlere savaş açıldığında yapacakları önemli bir görevdir. Savunmak için yani nefsi müdafaa mahiyetindedir.İman edenler, dinlerini yaymak ve insanlara zorla kabul ettirmek için savaşa çıkamazlar. Kuran’da böyle bir emir ve savaş nedeni yoktur.Bu iddia Ehl-i Sünnet ve Şia din adamlarının en önemli iftira ve yalalarındandır.Allah Resüllerinin devlet kurma ve güç elde etme görev ve idealleri yoktur. "Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın yani fitne, (dine imana baskı yapmak) öldürmekten daha şiddetli bir günahtır yani onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kâfirlerin cezası işte böyledir" (Bakara-191) Üzerinde en çok tartışma yürütülen âyetlerden bir tanesi budur. Sebebi de âyetin ilk cümlesidir. Oysa âyetin ilk cümlesi zaten devam ede gelen bir bağlam içinde kullanılmıştır. Müşrikler dine baskı yapmış, iman edenlere işkence yapmış, onları öldürmüş, iman edenler de kendilerini savunmuş ve ateşkes mahiyetinde bir anlaşma yapılmıştır. Buna rağmen müşriklerin anlaşmaya uymayan saldırıları devam etmekte ve ortamda bir güvenlik endişesi hissedilmektedir. Üstelik âyette geçen öldürme ifadesi, oluşan bu fitne ile ilgilidir. Yani dine ve imana baskı anlamına gelmektedir. Bir hal tarzının deyimleşmiş halidir. Bu âyete saldıran cahiller, ne bu âyetten önceki âyeti dikkate alırlar ne de ayetin içindeki diğer ifadeleri dikkate alırlar. Dinsiz imansız cahiller âyetten cımbızladıklar tek bir cümle ile, âdeta Kur'an’ı savaş çığırtkanı bir kitapmış gibi lanse ederler. Ayetin içinde merkez tabir edilebilecek mescidi haram civarında “sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın” diye geçtiği halde ve bir önceki âyet aşağıdaki gibi olduğu halde bunu yapmak biraz da kötü niyetle Kur'an'a yaklaşmanın nedeni gibi duruyor. "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın yani aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez" (Bakara-190) İşte bu âyeti görmezden gelirler. Bağlamdan kopuk bu saldırıların önemli bir nedeni de tabi ki Şii ve Sünni din adamlarının da bu konuda yanılıyor olmasıdır. Cihadın ne olduğuna dair en ufak bir bilgileri olmayan ama bilgisizliğe rağmen fikirleri olanların topluma dayattığı cihad tanımı yanlış olduğu halde maalesef ilâhi bir emir gibi zihinlerde kökleşmiştir. “Padişah efendilerimiz İslam’ı yaymak için sefere çıktılar” gibi hamaset ve slogan dolu tarihi yalanlar da bu batıl inanca ve aldatıcı algıya tuz biber olmuştur. Halbuki Kur'an’ın mesajında savaşın gerçek sebebi şu şekilde anlatılmaktadır. "Onlar haklı bir sebep olmaksızın sadece “Rabbimiz Allah'tır'” demelerinden dolayı yurtlarından çıkarıldılar..." (Hac-40)Demek ki savaş, evlerinden ve yurtlarından çıkartılan ve mülteci durumuna düşürülen mazlumların mucadelesidir. "İ'lâyı kelimetullâh" yalanıyla ancak Kur'an cahillerini aldatırsınız.Mezhep ve batıl inancınız gereği ganimet için işgal ettiğiniz memleketler için fetih, başkalarının istilalarını işgal ve zulüm olarak değerlendirmeniz çifte standarttan başka bir şey değildir. Allah Resüllerinin böyle bir görevi yoktur. Kur'an’da geçen “haram aylar” kavramı bile hem insanlar için hemde doğal denge için derin bir barış mesajı içermektedir. Hiç değilse dört ay boyunca savaşılmaması ve belli dönemlerde avlanmanın yasaklanması oldukça barışçıl bir mesajdır. Hem insanların birbiriyle hem de tabiattaki diğer canlılara karşı bir sulh girişimidir.Konunun salât'ı ikame etme (bağlantıyı ayakta tutma) yönüne dönersek; yukarıda da kısaca belirttiğimiz gibi savaş iman edenler için bir denenme sebebi olmuştur. “Salât gereği olan” cihat çağrısı onlar için; o güne kadar “biz de sizinleyiz” dedikleri halde iş kızışınca davalarına ihanet edenlerin, takvalarının yönünü değiştirenlerin, hûşûlarını kaybedenlerin, ettikleri rükûları, secdeleri, tevbeleri ve şükürleri unutup kendini gerçekte tezkiye etmemiş, infakları kuru bir gösterişli yardım zannetmiş, tesbihlerini sadece itibar getirecek bir tefekkürden ve diğer insanlara üstünlük taslayacakları bir kitap bilgisinden ibaret görmüş olanların, ve ıslahatı gerçekte umursamamış olanların ikiyüzlülüğe (münafıklığa) adım atışları olmuştur. Olumlu manada ama çok ciddi bir fitnedir savaş. Fitne, ayrıştırıcı güç demektir. Mümini kafirden, muslihi müfsidden, muhlisi müşrikten ayıran bir özellik taşır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder