6 Nisan 2022 Çarşamba
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ (78.YAZI) Hac Süresi 32-) Durum böyledir yani her kim Allah’ın sembollerini ta'zim ederse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır. 33-) Onlarda (kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakım menfaatler vardır. Sonra bunların varacakları yer, eski eve kadardır. 34-) Biz, her ümmete hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah’ın adını ansınlar diye bir mensek kıldık. İlâhınız, bir tek İlâh’tır. Öyle ise,(sadece) O’na teslim olun. (Ey Nebi!) gönülden bağlı olanları müjdele! 35-) Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer ve başlarına gelene sabrederler ve salat'a mukimdirler yani kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) infak ederler. 36-) Büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın sembollerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için bir çok hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah’ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, kanaat edenlere ve ihtiyacını gizlemeyenlere yedirin. İşte şükredesiniz diye onları size musahhar kıldı. 37-) Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz, lakin O’na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah’ı yüceltesiniz diye O, bunları size musahhar kıldı. (Ey Nebi!) Güzel ahlak sahiplerini müjdele! 38-) Şüphesiz Allah, iman edenleri mudafaa eder.(savunur) Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan hiç kimseyi sevmez. 39-) Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğradıklarından dolayı, (savaş konusunda) izin verildi yani Allah, onlara yardım etme kudretine sahiptir. 40-) Onlar, başka bir şey için değil, sırf "Rabbimiz Allah’tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir yani eğer Allah, bazı insanları (saldırılarını) bazılarıyla savunması olmasaydı, mutlak surette, içlerinde eğitim kurumları, alışveriş merkezleri, yardımlaşma dernekleri ve içinde Allah'ın adının çokça zikredildiği mescidler yıkılır giderdi yani Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, Kaviy'dir, Azizdir. 41-) Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yerde imkan verirsek salât'ı ikâme eder yani zekât'a gelir (arınır), mârufu emreder yani münkerden nehyederler ve işlerin sonu Allah’a varır. 42,44-) Yani (Ey Resül!) Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, (şunu bil ki) onlardan önce Nuh’un kavmi, Âd, Semûd, İbrahim’in kavmi, Lût’un kavmi ve Medyen ashabı da (Resüllerini) yalanladılar ve Musa da yalanlanmıştı. Ben o kâfirlere mühlet tanıdım, sonra onları yakaladım. Beni inkâr etmek nasılmış gördüler. 45-) Nitekim, birçok memleket vardı ki, o memleket (halkı) zulmetmekte iken, biz onları helâk ettik. Çardakları çökmüş, duvarların üzerine yıkılmış yani muattal hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış) kasırlar vardır.46-) (Seni yalanlayanlar) hiç yerde seyahat etmediler mi? (Etselerdi) elbette akledecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüslerin içindeki kalpler kör olur.47-) Yani (Ey Resül!) Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla hilâf etmez. Ve şüphesiz ki, Rabbinin indinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.48-) Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım yani dönüş yalnız banadır.49-) De ki: Ey insanlar! Ben ancak (vahiy'le) sizin için apaçık bir uyarıcıyım.50-) İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret yani kerim bir rızık vardır.51-) Âyetlerimiz hakkında (onları engellemek için) birbirlerini geri bırakırcasına yarışanlara gelince, işte bunlar cehim ashabıdır. 52-)(Ey Resül!) Biz, senden önce hiçbir Resûl ve Nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakımından) mühkem olarak yerleştirir. Yani Allah, Alim'dir, Hakim'dir. NEBİ VE RESÜL YERİNE PEYGAMBER KELİMESİNİ KULLANMANIN SAKINCALARIMuhammed (a.s) ın kimliği, Nübüvvet makam ve mertebesi, Risâlet misyonu anlaşılmadan din hiçbir zaman anlaşılmayacaktır.Muhammed: Doğumundan kendisine vahiy indirilinceye kadar, kitap nedir, iman nedir bilmeyen, Ebu Zer, Ammar ve Ali gibi sıradan bir Mekke vatandaşıdır.(Şura-52; Fussilet-6; Kehf-110)Nebi-Nübüvvet: Kendisine vahiy indirilmeye başlandıktan sonra vefat edinceye kadar gece-gündüz, yirmi dört saat, her an, bütün özel hallerinde ve sosyal hayatında Nübüvvet makam ve mertebesine sahiptir.Nübüvvet makam ve mertebesi ondan asla ayrılmaz, her an onunla beraberdir.Hatta âhirette bile Nübüvvet makam ve mertebesi devam eder.(Nisa-69)Resül-Risâlet: Yüce Allah tarafından indirilen vahyin insanlara okunduğu yani tebliğ edildiği andır, misyondur.Beşer Resül olan Muhammed (a.s) vefat ettikten sonra risâlet, vahiy yani kitap yani Kur'an olarak devam etmektedir.(Nisa-100; Furkan-27; Ahzab-66)Nübüvvet tarihsel olduğu için "Nebi'nin sesi..." (Ahzab-2) Nebi'nin Evleri..." (Ahzab-53) Nebi'nin hanımları..." (Ahzab-6, 28, 30, 32) deyimleri âyetlerde yer alırken, Resül için asla böyle bir şey kullanılmaz. Nebi ve Resül anlaşılmadan Kur'an tam olarak anlaşılamayacağı için Allah'ın isim ve sıfatları da anlaşılmayacaktır.Dolayısıyla yüce Allah'da hakkıyla takdir edilmeyecektir.Nebi ve Resul anlaşılmadan Kur'an'da yüzlerce âyette geçen "itaat, isyan, hakem, küfür, ittiba, tekzib (yalanlama), tasdik, tebliğ, hak, kerim, Aziz, Nur, üsve-i hasene (en güzel örnek) sırat-ı müstekim, hidayet, ihlas, emanet, hiyanet, mübin, nur, helal ve haram kılma, tasrif, tafsil, tebyin, tefsir gibi kavramlar da anlaşılmayacaktır.Nebi'ye, "Kur'an'a ittiba edilmesi" emredilirken, (Ahzab- 1,2) Resül'e "Kur'an'ın tebliğ edilmesi" emredilmiştir.(Mâide-67; 99; Nahl-35)Nebi gönderilmeden değil, Resül gönderilmeden azab edilmez.(İsra15; Kasas-59; Tâha-134)İşte bütün bu etkenlerden sonra Kur'an'da bulunan Nebi ve Resul kelimelerinin yerine hiç bir zaman "peygamber" kelimesini kullanmamak gerekir.Çünkü Nebi ile Resul ibareleri birbirinden farklı anlamları bulunan ve değişik bir sisteme bağlı olan kelimelerdir."Peygamber" kelimesi bu sistemi dağıtmakta ve tanınmaz hale getirmektedir.Ben şahsen Kur'an'ı anlatan birisinin bu bağlam ve bütünlüğü korumadığını, bu sistemin önemini kavramadığını ve bu sisteme bağlı kalmadığına şahit olduğum zaman onu dinlemeyi abes olarak görüyorum.Resul ile Nebi'nin arasında bulunan farkları bilmeyen Kur'an'ın manasını, sistemini, bağlam ve bütünlüğünü, amacını anlayamaz.Mesela:Nebi'nin sözleri koruma altına alınmadığından Nebi'ye itaat etmek mutlak değildir.Ama görevi sadece vahyi tebliğ etmek olan Resül'e itaat müminler üzerine bir görevdir.Resülü yalanlama, vahyi yalanlama, dolayısıyla vahyi gönderen Allah'ı yalanlama sayılır.Vahye itaat eden Allah Resulü'ne itaat etmiş olur.Resüle itaat etmek için, Resul ile aynı zaman ve zeminde yaşamaya gerek yoktur.Kitab-a ve vahye iman eden aynı zamanda Resul'e iman ve itaat etmiş olur.Çünkü Resul ile vahiy aynı şeydir, her ikisi vahyin kaynağı olan Allah'ı temsil ederler.Onun için Kur'an'da Allah bir çok yerde "Kitab-ı yalanladılar, âyetlerimizi yalan saydılar, Resulümüzü yalanladılar, Resüllerime karşı geldiler, âyetlerimi ve Resüllerimi yalanladılar" buyurmaktadır."Resul, vahiy, Allah'ın âyetleri, Allah'ın kitabı, hidayet, sırat-ı müstakim" gibi kavramlar tamamen Allah'ı temsil ederler.Resul yanılmaz, hata etmez, onda vahye karşı ihanet olmaz, ona itaat ile Kitab-a ve Allah'a itaat etme arasında hiçbir fark yoktur.Resul sadece Allah'ın kitabını ve âyetlerini okuyan, duyuran ve tebliğ eden kişidir yani dini yönden resmi bir misyona sahiptir.Halbuki Nebi'nin Allah'a karşı (insanlara karşı değil) hatalarını ve yanılgılarını anlatan bir çok ayet vardır.Bu konunun üzerinde neden çok fazla duruyorum?Bu konuyu anlamayan Kur'an'ı anlamaz, Elçinin misyonunu kavrayamaz,Nebi'nin kim olduğunu bilemez, uydurma dinin ve rivayetlerin Nebi ile hiçbir bağlantısının olmadığını ve ona yapılmış iftira olduklarını idrak edemez.Bu sefer ümmet uydurma dinin rivayetlerini Nebi'nin dilinden çıkmış gibi Kur'an'ın önüne geçirip hurafe ve yalanların bataklığında boğulup gidecektir.Dolayısıyla bizi bağlayan ve sorumlu olduğumuz tek kaynak Allah Resulü'nün dilinde hayat bulan vahiy'dir, kitaptır, Allah'ın mesajı Kur'an'ı Mübin'dir."O (Resul) kendi HEVASINDAN konuşmaz (nutuk atmaz) onun bildirdikleri kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir"(Necm-2,3) ayetleri bu gerçeği ortaya koymaktadır.Allah rızası için, lütfen "peygamber" kelimesini kullanmayalım.Onu yerine "Allah'ın Resulü, Resülüllah ( Aleyhisselam) Nebi ( Aleyhisselam)Muhammed ( Aleyhisselam) son vahyin sahibi, nebilerin sonuncusu kelimelerini kullanalım.Biliyorum biraz zor olacak ama ataların dinine muhalefet ederek muhteşem bir yol ve Kur'ani bir sünnet bırakabiliriz.Bu az bir şey değildir.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder