1 Nisan 2022 Cuma

KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(175. YAZI)Enbiya Süresi 74-) Lût’a gelince, ona da hüküm (vahiy-Nübüvvet) ve ilim verdik yani onu, habis amellerde bulunan kasabadan kurtardık. Zira onlar (o kasaba halkı), gerçekten kötü işler yapan fasık bir kavim idiler. 75-) Yani onu (Lût’u) rahmetimize dahil eyledik; çünkü o, sâlihlerden idi. 76-) Ve Nuh’u da (zikret). Hani o daha önce nida etmiş, bizde ona icâbet etmiştik. Böylece, kendisini ve ehlini azim bir sıkıntıdan kurtarmıştık. 77-) Yani onu, âyetlerimizi yalanlayan kavimden koruduk. Gerçekten onlar, kötü bir kavim idi; bu yüzden hepsini boğduk. 78-) Ve Davud ve Süleyman’ı da (zikret). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: bir kavmin koyun sürüsü, başıboş bir vaziyette ekinin içine dağılıp zarar vermişti yani onların hükmünü görüp bilmekte idik. 79-) Böylece bunu (bu hükmü) Süleyman’a biz fehmettirmiştik yani onların hepsine hüküm (vahiy-Nübüvvet) ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’a boyun eğdirdik yani (bunları) biz yapmaktayız. 80-) Ve ona, savaşlarınızda sizi koruması için zırh yapmayı öğrettik. Hâlâ şükretmeyecek misiniz? 81-) Ve Süleyman’a kasırga (gibi esen) rüzgârı verdik; onun (Allah'ın) emriyle içinde bereketler olan yere doğru eserdi yani herşeyi biliriz. 82-) Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden ve bu amelden başka ameller işleyenlerde vardı yani onları gözetim altında tutuyorduk. 83-) Ve Eyyub’u da (zikret). Hani Rabbine: "Bana bu zarar dokundu yani sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye nida etmişti. 84-) Bunun üzerine, tarafımızdan bir rahmet yani ibadet edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik yani ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik. 85-) İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de (zikret). Hepsi sabredenlerden idiler. 86-) Yani onları rahmetimize dahil eyledik. Onlar salihlerden idiler. 87-) Zünnûn’u da (Yunus’u da zikret). O öfkeli bir halde gitmişti de; ona güç getiremeyeceğimizi zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye nida etmişti. 88-) Bunun üzerine ona icâbet ettik ve onu kederden kurtardık yani müminleri böyle kurtarırız. 89-) Zekeriyya’yı da (zikret). Hani o, Rabbine şöyle nida etmişti: Rabbim! Beni tek başıma bırakma! Yani sen, vârislerin en hayırlısısın. 90-) Bizde ona icâbet ettik ve ona Yahya’yı verdik yani eşini kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu Nebiler), hayır işlerinde koşuşurlar yani korku ve ümitle bize dua ederlerdi yani bize karşı derin bir saygı içindeydiler. 91-) Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem’i de zikret.) Biz ona ruhumuzdan üfledik yani onu ve oğlunu âlemin (insanlar) için bir âyet kıldık. 92-) Gerçekten bu (bütün Nebiler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir yani ben sizin Rabbinizim. Öyle ise sadece bana ibadet edin. 93-) Ama onlar (din) işlerini kendi aralarında doğradılar (dinlerini paramparça ettiler) Hepsi bize döneceklerdir. 94-) Bu durumda her kim mümin olarak yani salih amellerde bulunursa, onun sa'yine nankörlük olmaz yani biz onu yazmaktayız. 95-) Helâk ettiğimiz bir belde için artık (yeniden mâmur olmak) haramdır; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir. 96-) Nihayet Ye’cûc ve Me’cûc açıldığı yani her köşeden akın ettikleri zaman; 97-) Yani gerçek vaad (ölüm, kıyamet) yaklaşınca, birden, kafirlerin gözleri donakalır! "Yazıklar olsun bize! (derler), gerçekten biz, bu durumdan gâfilmişiz; hatta biz zalim kimselermişiz." 98-) Siz ve Allah’ın dununda ibadet ettikleriniz cehennem odunusunuz. Varacağınız yer orasıdır. 99-) Eğer onlar ilâh olsalardı oraya (cehenneme) varmazlardı yani hepsi (kulluk edenler de edilenler de) orada devamlı kalacaklardır. 100-) Orada onlara inlemek vardır yani onlar orada (başka bir şey) duymazlar. 101-) Tarafımızdan kendilerine güzel âkıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar ondan uzak tutulurlar. 102-) Bunlar onun uğultusunu duymazlar yani gönüllerinin dilediği nimetler içinde devamlı kalırlar. 103-) En büyük korku dahi onları hüzünlendirmez yani melekler kendilerini şöyle karşılar: İşte bu size vâdedilmiş olan (kurtuluş) gününüzdür. 104-) (Düşün o günü ki,) kitapların sahifelerini dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar iade ederiz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vâdettiğimizi) yaparız.Kıraat Farklılığı Âyette buluna "kütüb" kitaplar kelimesini, "kitap" olarak okuyan kıraat imamları vardır. O zaman mana şöyle oluyor. (Düşün o günü ki,) kitabın sahifelerini dürer gibi göğü toplayıp düreriz..." 105-) Yani andolsun Zikir’den sonra Zebur’da da: "Yeryüzüne salih kullarım vâris olacaktır" diye yazmıştık. 106-) İşte bunda, (sadece bize) ibadet eden kavim için bir belâğ vardır. 107-)(Ey Resül!) Biz seni âlemlere (insanlara) ancak bir rahmet olarak gönderdik. "İNSANLARA RAHMET OLAN" MUHAMMED Mİ, NEBİ Mİ, RESÜL MÜ? Kur'an'ın bağlam ve bütünlüğünden habersiz, Nebi ve Resul'ün arasındaki bulunan farkları bilmeyecek kadar cahil olan Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin en önemli hezayanlarından biri de Muhammed (a.s) ın şahsiyetini vahiy'den bağımsız insanlara rahmet olarak göstermeleridir.Her zaman söylüyoruz. Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin yanında Kur'an, hiç sevilmeyen hatta nefret edilen bir kitaptır. Onlara "Kur'an" demeyin de, ne derseniz deyin. Onların Kur'an'a karşı durumları Arslan'dan kaçan yaban eşekleri gibidir. (Müddessir, 49, 50, 51)Şia ve Ehli Sünnet âlimlerinin durumu bana şu âyeti hatırlattı. "Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler, sevinirler"(Zümer, 45) Şia ve Ehli Sünnet âlimleri ve muhaddisleri içtihat ve uydurma hadisleri ile Kur'an'da bozmadıkları ve manasını buharlaştırmadıkları bir âyet bırakmamışlardır. Bunlardan biride Enbiya süresinin 107.âyetidir. Âyet şöyledir.(Ey Resül!) Biz seni âlemlere (insanlara) ancak RAHMET olarak gönderdik" Bu âyette geçen "âlemler"den maksat "insanlar"dır.Kur'an'ın sadece insanlara hidayet ve RAHMET olduğu ile alakalı yüzlerce âyet vardır. "...Seni insanlara Resül gönderdik, şahit olarak da Allah yeter" (Nisa- 78)"Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik, fakat insanların çoğu bilmezler"(Sebe- 28) "Âlemlere (insanlara) uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren Allah'ın şanı yücedir" (Furkan-1) Aslında "Rahmet"ten maksat bütün elçilere gönderilen vahiy'dir. MESELA "Ona Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. Kendilerine okunmakta olan kitab-ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda RAHMET ve ibret vardır"(Ankebut- 50, 51) MESELA "Gerçekten, biz dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız, sonra bu durumda sen de bize karşı hiçbir koruyucu bulamazsın. Ancak Rabbinin RAHMETİ (sayesinde Kur'an'ı sana indirdik ve bâki kıldık) çünkü onun sana fazileti çok büyüktür"(İsra- 86, 87) MESELA "Biz bu kitab-ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve RAHMET olsun diye indirdik"( Nahl- 64) MESELA "...Ayrıca bu kitab-ı da sana her şey için bir açıklama, bir hidayet ve RAHMET kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik" (Nahl- 89) "Bu Kur'an uyduralabilecek bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi açıklayan bir kitaptır" iman eden toplum için bir RAHMET ve bir hidayettir" (Yusuf-111) "Gerçekten onlara, iman eden bir toplum için yol gösterici ve RAHMET olarak, ilim(sistem) üzeri açıkladığımız bir kitap getirdik"( Araf-52) "İşte bu ayetler, hikmet dolu kitabın âyetleridir. Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve RAHMET olmak üzere indirilmiştir"( Lokman-2,3) "Apaçık olan kitab-a andolsun ki, biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır. Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Çünkü biz, Rabb'inin bir RAHMETİ olarak elçiler(vahiy'ler) göndermekteyiz. O işitendir, bilendir"( Duhan-2, 3, 4, 5, 6) MESELA (Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbim tarafından bildirilen açık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi katından bir RAHMET (vahiy) vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?( Hud-28)( Salih) dedi ki: Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden verilen apaçık bir delil üzerinde isem ve O bana kendinden bir RAHMET(vahiy) vermişse, buna ne dersiniz..." (Hud-63)"Melek: Öyledir, dedi, (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu (İsa'yı) insanlara bir delil ve kendimizden bir RAHMET kılacağız. Bu hüküm ve karara bağlanmış bir iş idi"( Meryem- 21)Dolayısıyla rahmet olan Allah'ın kitabıdır, Allah'ın Resulleri ve indirilen vahiy'dir. Kur'an'dan bağımsız olarak Muhammed rahmet olsaydı, Mekke'lilere rahmet olurdu. Muhammed rahmet değildir.108-) De ki: Bana sadece, sizin ilâhınızın ancak bir tek ilâh olduğu vahyedildi. Hâla teslim olmayacak mısınız? 109-) Eğer yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunanı) hepinize duyurdum. Artık size vâdolunan şey (mahşerde toplanma zamanınız) yakın mı uzak mı, bilmiyorum. 110-) Şüphesiz O (Allah) sözün açığını da bilir, gizli tuttuklarınızı da bilir. 111-) Bilmiyorum, belki de o (azabın ertelenmesi), sizi sınamak yani bir zamana kadar sizi (dünyadan) yararlandırmak içindir. 112-)(Nebi:) Rabbim! (Onlar hakkında) adaletinle hükmünü ver yani Rabbimiz Rahmân’dır. Sizin (O'na) yakıştırmalarınıza karşı yardımı umulandır, dedi.(Enbiya Süresinin Sonu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder