11 Nisan 2022 Pazartesi
KUR'AN-I MÜBİN'İN MEÂLİ(182.YAZI) Müminun Süresi62-) Biz hiç nefse gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız ve nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır yan onlar zulme uğramazlar. 63-) Hayır, onların kalpleri bu hususta şaşkınlık içindedir yani onların bundan öte birtakım (şirk) amelleri vardır ki, onlar bu amelleri sürekli yapar dururlar. 64-) En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını azapla aldığımızda, birde bakarsın ki onlar feryat ederler. 65-) Bugün boşuna feryat etmeyin! Siz bizden asla yardım göremeyeceksiniz! 66,67-) Andolsun ki âyetlerim size tilâvet edilirdi de, siz, buna karşı kibirlenerek geri dönüyor, baş kaldırarak, musamere yaparcasına hezeyanlar savuruyordunuz. 68-) Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç tedebbür etmiyorlar mı? Yoksa kendilerine, daha önceki atalarına verilmeyen bir şey mi geldi? (Âyette geçen "tedebbür" "âyetlerin arkada planda kalan manaları" demektir. Bazı yerlerde ön planda olan mana ile arka planda kalan mana aynı âyetin içinde yer alırlar. 69-) Yoksa Resüllerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar? 70-) Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır; o, kendilerine hakkı getirmiştir fakat onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. 71-) Eğer hak, onların hevalarına tâbi olsaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar fesada uğrayıp yok olurdu. Hayır, biz onlara zikirlerini getirdik; fakat onlar kendi zikirlerine sırt çevirdiler. (Âyette geçen zikir, şan ve şeref değildir. Onların inanç ve fıtratları, ahlak ve karakterleri, fıtrat ve cibilliyetlerini anlatan hidayet ve hayat kitabıdır. Yoksa Mekke müşriklerinde ne şan ne de şeref mevcuttu.) 72-)(Ey Resül!) Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin mükafatı daha hayırlıdır yani O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. 73-) Gerçek şu ki sen (bir Resül olarak) onları (vahiy'le) sırât'ı müstakime dâvet ediyorsun. 74-) Ahirete inanmayanlar ise, sırattan sapanlardır. 75-) Yani onlara merhamet edip de içinde bulundukları sıkıntıyı kaldırsaydık, iyice körleşerek taşkınlıkları içinde direnip dururlardı. 76-) Andolsun, biz onları azapla yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler yani tazarru da bulunmadılar. 77-) En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada ümitsiz kalmışlardır! 78-) O, sizin için kulaklar, gözler ve gönüller inşâ edendir. Ne de az şükrediyorsunuz! 79-) Ve O, sizi yerde türetip çoğaltandır ve O’na (dönüp) haşrolunacaksınız 80-) Yani O, dirilten ve öldürendir; gecenin ve gündüzün ihtilâfı da O’nun eseridir. Hâla aklınızı kullanmaz mısınız! 81-) Buna rağmen onlar, öncekilerin dediklerininin aynısını dediler. 82-) Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?83-) Gerçekten, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir! 84-) (Ey Resül!) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir? 85. "Allah’a aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç tezekkür etmez misiniz! de. 86-) Yedi kat göklerin Rabbi yani azim Arş’ın Rabbi kimdir? de. 87-) "Bunlar da Allah’ındır" diyecekler. Şu halde siz Allah’tan korkmaz mısınız! de. 88-) Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti) kendisinin elinde olan yani her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor. 89-) "Bunların hepsi Allah’ındır" diyecekler. Öyle ise nasıl olup da sihirleniyorsunuz? de. (Yukarıdaki âyetler müşriklerle ilgili oldukları açıktır. Müşrikler yüce Allah'ın gökleri ve yeri yarattığına iman ediyorlardı. Fakat mezhepçi müşrikler gibi dinde tek hüküm kaynağının indirdiği vahiy olmadığına iman ediyorlardı. "Öyle ise nasıl olup da sihirleniyorsunuz" denilmesi bundandır. Onların sihirlenmeleri "evliya ve ilâhlarına olan bağlılıkları" anlamına gelmektedir. Aynen Şii ve Sünni din adamlarının hadis ve fıkıh kaynaklarına olan bağlılıkları gibidir. Said Nursi'nin yalanlarla ve iftiralarla şakirtlerini sihirlediği gibi. Onlar buna eşsiz ilim derken, yüce Allah buna sihir demektedir.) 90-) Andolsun ki, biz onlara hakkı getirdik; onlar ise (uydurdukları şeylerle) yalancı oldular.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder