6 Temmuz 2016 Çarşamba, 00:21 UTC+03
MİSYONER ( 8. YAZI ) İngilizler faydalı şeyleri asla unutmaz ve ihmal etmezler ve hiçbir ayrım yapmaksızın gelmiş- geçmiş bütün büyük adamların tavsiyelerine uyarlar. İngilizler soğukkanlıdırlar, hareketleri de yavaştır.Kendilerinden başkasını beğenmezler. Fakat her işte önce uzun uzadıya düşünülmüş bir program dahilinde hareket ederler. Ama başarıya ulaşırlar veya ulaşamazlar ona bir şey diyemem.Emin ol ki, 100 sene sonra yapılacak bir işin tertibatı (planlaması) bugünden düşünülmüş, hazırlanmıştır. Bu gibi hizmetlerde misyonerlik Cemiyeti'nin pek çok çabası olur" dedi. Bu hikayeyi dinlerken içimden İngilizlere o kadar Bahriyeli küfürleri ediyordum ki, çoğunun yakası açılmamıştı. Biz uykudayken İngilizler bezlerini dokuyorlar, biz ise uyandığımız zaman o bezlerin pazara çıkarıldığını görüyoruz. Günün birinde bütün masraflar Mr John'a ait olmak üzere Londra'ya gittik ve gayet tantanalı lüks bir Otele indik. Mr John'un oğlu ernest de bizimleydi. Bu zeki çocuk yanımdan ayrılmaz ve ikide birde," Mustafa Efendi babam seni çok seviyor, ne olur Protestan olsan da Allah'ın lütfuna, mükafatına mazhar olsan, dünyada Protestanlık kadar kolay bir din yoktur" dedi. Bende "Protestanlığın ne olduğunu öğrenmeden nasıl din değiştiririm? Bir kere inceleyeyim, öğreneyim, doğruluğunu aklım ererse olurum" dedim. Mr John misyonerlik dairesine gitti ve ileri gelenleri ile görüştü ve otele döndü.Akşam üzeri misyoner Cemiyeti başkanı ve daha önce adını andığımız Herbert ve diğer bir zat ziyaretimize geldiler.Uçüncü kişi misyoner Cemiyeti'nin formason şubesinin müdürü imiş. Bunlar bizi ertesi gün için misyoner cemiyetinin resmi dairesine davet ettiler.Daireyi ziyaret ettikten sonra akşam üzeri misyon (cemiyeti) başkanının evine gideceğimizi bu akşam yemeğini orada yiyeceğimizi anladım. Başkanla formason Şubesi müdürü gittiler. Herbert ve Mr John yanımda kaldılar. sohbete koyulduk. Mr Herbert'ten başkanın adını sordum. O da: "Birincisi Mr. Botingress, diğeri de Mr Wohlstead'dir. Mr Botingress söyleyeceği kelimeleri tartarak söyleyen rahat birisidir. Hindistan'da tahsilini tamamlamış, Sırtilerle çok düşmüş Kalkmış ve Gücerâti dilini ve Hindistan dilini pek güzel öğrenmiştir. 1810 miladi yılına kadar Hindistan'da birçok seyahate bulunmuş ve araştırmalar yapmış, güzel, yararlı bir eser kaleme almıştır. Hindistan'da pek çok dil konuşulur.Ancak en çok bilinip tanınanlar şunlardır. Hindu, Pencabi, Bihari, Mervari,Sindi, Marati, Kuçi,Gücerâti, Halebi, Oriya? Bengali, Urdu, Asamis, Ta'muli, Telugu, Künori, Malayam, Tulu, Gondi ( Konet )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder