17 Mayıs 2016 Salı, 19:48 UTC+03
ALEVİLİK : (5. YAZI ) Anadolu topraklarında on altıncı yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar ışık taifesi diye anılan Aleviler, bu tarihlerden sonra bu isimle anılmaz oldular. Işık taifesi tanımı, geçen yüzyıllar içinde tamamen unutuldu. On altıncı yüzyıl Osmanlı- Safevi çatışmasının en yoğun olarak yaşandığı yüzyıl oldu. Bu çatışmada O günkü ismi ile Işık taifesi bugünkü ismiyle Aleviler, safevilerden yana oldular. Osmanlıların safevilerle olan savaşlardan üstün çıkmaları ile Osmanlı ülkesinde Işık taifesine yönelik sürek avı başladı.Emevi Ehli sünnet mezhebine sıkı sıkıya bağlı olan Osmanlı'ya göre Işık taifesi, kâfirlerden de kötü bir taife idi.Peçevi tarihin'de Işık taifesi şöyle anlatılır: Ehli İslam'da Işık taifesi mezmüm( kötülenmiş,Şerli ) bir taife olduğu gibi, kâfirlerden daha kötü bir taifedir. Profesör Süleyman Uludağ tasavvuf terimleri sözlüğünde Işık karşılığı için şu açıklamayı veriyor "Osmanlılar zamanında bazen bektaşilere, Alevilere, Hurufilere ve rafizi eğilimli Derviş zümrelerine ışık ve ışık taifesi adı verilmiştir. Bunlar adına tesis edilecek vakıfların şer'an geçerli olamayacağı kaydedilmiş fermanlarda bu cümleye dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla Osmanlıda kafirlerden daha kötü bir taife olan ve vakıfları şer'an geçerli olmayan ışıklar, Osmanlı ülkesinde Sürek avlarının ve katliamların hedefi oldular. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Işık taifesi Kurtuluş olarak çeşitli kelime oyunları arkasına sığınarak kendilerini korumayı seçtiler. "Işık taifesi" bugünkü Alevilere, on yedinci yüzyıldan önce verilen isimdi. Ellerinde bağlamaları köy köy dolaşarak, inançlarının yayılmasını ve yerleşmesini sağlayan misyoner Ozanlara da "Işık " deniliyordu. Köy Yollarında dolaşarak başı açık, yalın ayak, korumasız dolaşan, ellerinde sazlarından başka dayanakları olmayan "Işık"lar Sürek avlarının başlamasıyla ağır zulümlere Uğradılar, aşağılandılar, yok edildiler. Işıklar bu zulümden ve yok oluştan kurtulmak için, bir kelime oyunu ve bir ses benzerliğinin ardına sığındılar. Aşk, aşık ve ışık sözcükleri o dönemde Osmanlı ülkesinde kullanılan Arap alfabesi ile neredeyse aynı harflerle yazılıyordu. Okunuşları da birbirlerinden farklı değildi. Misyoner Ozanlar, Kağıt üzerindeki Işık yazısını, Aşık olarak okuyarak kendilerini "aşık" deliler. Böylece ışıklara yönelik öfke ve şiddeti kendilerinden savuşturmaya çalıştır. İhan Erten tarafından derlenmiş eski bir Alevi deyişinde ışık'ların bu saklanışı şöyle anlatılmıştır" Biz aşığız Ne söylesek, sözümüzde yalan olmaz. Sır içinde Sır saklarız, hiç kimseye ayan olmaz" Gubari'nin ünlü nefesinde "Aşkların" Aslında Işıklar olduğu çok açık ifade edilmektedir. "Aşıklarız, Işıklarız elhalk gedalarız. Şeydalarız Felek zedeler Müptelalarız" Yani (aşıklarız, ışıklarız doğrusu fakir çobanlarız. Delileriz, Feleğin zulmüne uğramış mübtelalarız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder