1 Ekim 2021 Cuma

KURAN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(17.YAZI) 72-) Hani siz bir nefis öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle çekişiyordunuz. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. 73-) "Onun bir kısmı ile ona vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye âyetlerini size gösterir.(Ashab-ı Kehf (Kehf-21) İsa (a.s) ın doğumu...(Zuhruf-61), Bakara- 259. âyette anlatılan kısa ve bu âyetlerde bulunan Bakara (sığır) boğazlama olayı, kadim tarihte yeniden dirilişin mümkün olduğunu insanlara göstermesi açısından yüce Allah'ın yasasıyla gerçekleşen olağanüstü hadiselerdir. Kur'an indikten sonra akıl ve ilim çağı başladığı için artık bu olağanüstü deliller akli ve ilmi verilere yerini bırakmıştır.(Rum-50; Meryem- 67-68; Yasin- 78 79 80) 74-) Bundan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da şiddetli bir şekilde katılaştı. Çünkü taşlardan öylesi vardır ki, içlerinden nehirler kaynar. Öylesi var ki, çatlar da ondan su çıkar. Taşlardan bir kısmı da Allah haşyetiyle (sünnetullah gereği) yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.75-) Şimdi (ey müminler!) onların size iman edeceklerini mı umuyorsunuz? Oysaki onlardan bir fırka, Allah'ın kelamını işittiler de akılları erdikten sonra, bile bile onu onu tahrif ederler.Şii ve Sünni din adamları, Yahudi ve Hristiyan din adamlarını takip ederek, başta Nebi ve Resül olmak üzere, İslam, din, iman, ihlas, takva, ümmet, millet, beyan, ruh, ruhu'l emin, ruhul kudüs, salat, zekat, sadece, miskin, fakir gibi yüzlerce Kur'an kavramını tahrif etmişlerdir. (Âyetin başında bulunan "Şimdi (ey müminler!) onların size iman edeceklerini mi umuyorsunuz? sorusu, müminlerin onlara okudukları Kur'an'la ilgilidir. Yoksa Kur'an haricinde hiç kimsenin başkasına iman etme zorunluluğu yoktur) 76-) Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında" iman ettik" derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıklarında ise, Allah'ın size açtıklarını Rabbiniz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; aklınızı kullanmaz mısınız? derler. (Âyette bulunan "Rabbiniz katında" ibaresi, "Allah'ın kitabında" anlamına gelmektedir.Çünkü birçok konuda Tevrat ile Kur'an'ın birbiriyle örtüştüğünü ve aynı kaynaktan geldiğini bilen müminlerle Medineli Yahudiler arasında bu gibi konuşmalar oluyordu. Yani Muhammed (a.s) ın Allah'ın Resulü olduğu, karakter ve güzel ahlak bakımından İsrailoğullarının Nebi ve Resüllerine benzediği, Kur'an'ın Allah'tan geldiği üzerinde kafa yoruyorlardı.İleri gelen Yahudi din adamları bunun önüne geçmek için ümmi olan Yahudileri bu gibi şeyleri söylemekten men ettiler. "... Öz çocuklarını tanır gibi onu tanırlar âyeti de (Bakara-146) bu gerçeği dile getirmektedir) 77-) Önlar bilmezler mi ki, gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da Allah bilmektedir.78-) İçlerinden bir takım ümmiler vardır ki, kitab-ı (vahyi) bilmezler. Bütün bildikleri şeyler kuruntudan ibarettir ve onlar sadece zanda bulunuyorlar.Bu âyetteki zann ifadesi olumsuz anlamda kullanılmıştır yani algı demektir. Hangi dinden olursa olsun insanların büyük çoğunluğu yukarıdaki âyetin kapsamına girerler.Bunlar Allah yolundan engellenmiş, Resul'ün tevhid daveti onlara ulaşmamıştır.Hiç bir cemaat ve tarikata bağlı olmayan bu ümmi insanlar, güzel ahlak, adalet, merhamet ve infaktan sorguya çekileceklerdir.Esas tehlike insanları yalanlarla Allah'ın hidayet yolundan engelleyen din adamı kılığındaki ahlaksız müşriklerdir. Bunlarla ilgili yüce Allah şöyle buyuruyor. 79-) Elleriyle kitap yazıp sonra onu az bir para (semenen) karşılığında satmak için" Bu Allah katındandır" diyenlere veyl olsun!Elleriyle yazdıklarından ötürü onlaraveyl olsun. Ve kazandıkları şeylerden dolayı da onlara veyl olsun. ("Veyl, "yuh olsun, yazıklar olsun" gibi anlamlara gelmektedir. "Veyl" sözcüğünde hakkedenlere karşı büyük bir öfke, kınama ve azap mevcuttur. Aslında elleriyle kitap yazanlar, "Bu Allah katındandır" demiyorlar.Fakat onlara iman edenler yani akıl ve iradelerini onlara teslim edenler, insanlar arasında öyle bir inanç ve algı oluştuyorlar ki, bu kitapları alıp okuyanlar, zamanla bunları din ve iman olarak görüyor ve Allah katından gelmiş bir din gibi yaşayarak hayata hakim kılıyorlar.Fakat SaidNursi, Celaleddin-i Rumi, Muhyiddin-i Arabi gibi kimseler, yazdıklarını Allah'ın iradesiyle olduğunu ve kitaplarının Allah tarafından kendilerine yazıldığını iddia etmişlerdir)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder