21 Ekim 2021 Perşembe

KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(35.YAZI) 174-) Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir değer karşılığında değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir ve kiyamet günü Allah kendileriyle konuşmaz, onları arındırmaz, onlar için elim bir azap vardır.175-) Onlar hidayete bedel sapkınlığı, mağfirete bedel de azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar sabırlıdırlar!176-) O azabın sebebi, Allah'ın kitabı hak (bir amaca yönelik) olarak indirmiş olmasıdır. (Mezheb ve Şia'lara ayrılarak) kitapta ihtilafa düşenler uzak bir ayrılığın içine düşmüşlerdir.177-) Erdemli olmak, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Lakin erdemli olanlar, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, nebilere iman eder. Yakınlara, yetimlere, miskinlere, yol çocuklarına, yardım- borç isteyene, boynu büyüklere, (ağır hastalık-borç esareti altında olanlara) sevdiği maldan verir, salat'ı ikâme eder, arınmaya gelir. Ahitleşme yaptıkları zaman ahitlerine (sözlerine) vefalı olur. Sıkıntılı (hastalık) ve darlık zamanlarında ve toplumsal sıkıntılarda (salgın hastalık - yangın-sel-deprem gibi âfetlerde) sabredenler, (dayanışma içinde olanlar) İşte sadık olanlar ve sorumluluk bilincine sahip olan muttakiler bunlardır.(Âyette geçen "sokak çocuklarına, özgürlüğü için mucadele edenlere, borçlu olanlara" yapılacak yardım bireysel olabileceği gibi, kurumsal olarak da yapılması gerekir.Yani fon veya havuz sistemi yada bir vakıf aracılığıyla programlı olarak yürütülücektir. Âyette iki yerde "be's" (sıkıntı-âfet) kelimesi geçmektedir. Biri bireysel darlık ve sıkıntı, ikincisi ise, "hinel-be's" olarak geldiğinden, genel sıkıntı yani salgın hastalık, sel, yangın ve deprem gibi âfetler anlamına gelmektedir) Dolayısıyla yardımların kurumsal olarak yapılması, âfetlerde büyük ve genel bir dayanışma içinde olunması âyetin ruhuna ve gayesine daha uygundur) 178-) Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, abde abd, kadına kadın (öldürülür) Ancak her kim kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından affedilirse, taraflar marufa tâbi olmalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle eda etmelidir. Bunlar Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra her kim haddi aşarsa onun için elim bir azap vardır. (Vahyin katili öldürmeyi gerekli kılması, mazlum için adaleti sağlamak ve yapılan zulmü ortadan kaldırmaya yöneliktir. Fakat son zamanlarda iman edenler arasında kısasa karşı çıkanlar olmuştur. Onlara göre, kısas vahşet ve insandaki intikam duygusundan ileri gelmektedir.Yine şöyle diyorlar, "Amaç, kan döken suçludan intikam almak değil, onu eğitmek daha insancıl bir ahlaka sahip kılmaktır. Kısasa karşı gelenlerin sözlerini incelediğimiz zaman, onların modern metotlara göre öğrenim ve eğitim görmüş, yasalara ve medeni kanunlara göre yönetilen bir topluma ait hükümleri yasallaştırmak istediklerini anlıyoruz.Öyle ki maktulün yakınlarının katilden intikam almalarının veya öldürülene karşılık suçsuz kimselerin kanlarını dökmek kimsenin aklına gelmez. Onların bu değerlendirmeleri öldürenler ile öldürülen kimselerin aileleri arasında düşmanlığın ve kinin olmayacağından emin oldukları, her türlü eğitime ve rehabilitasyon imkanlarına sahip olan toplumlar için geçerli olabilir. Bedevi ya da medeni bütün insanlar için değil.Gerçek bu iken, birçok insanın hatta Müslüman geçinenlerin bile maalesef bu görüşlerle aldandıklarını görüyoruz.Halbuki akıllı ve vicdan sahibi her insan, kısası tamamen terk etmenin suçluları kan dökmeye teşvik edeceğini bilir."Hüre hür, abde abd ve kadına kadın(öldürülür) Yani konulan bu kısas hükmünde, tolerans ya da haksızlık yoktur. Bir hür, başka bir hürü öldürdüğü zaman, "kabilenin ileri gelenleri ve birden fazla kişi değil" öldürdüğü kimseye karşılık kendisi öldürülür.Bir köle birini öldürdüğü zaman, efendisi ve kabilesinden hür olanlardan herhangi biri değil, kendisi öldürülür. Aynı durum kadın için de geçerlidir. Bir kadın birini öldürdüğü zaman, kendisinin yerine fidye olarak başkası değil, kendisi öldürülür. Cahiliye dönemindeki uygulamalar, tamamen bunlardan ayrı ve değişik idi. Öyleyse kısas hükmü; katil kim olursa olsun, kabilesinden herhangi bir kimseye değil, bizzat katilin kendisine uygulanır. Af meselesi, kamuyu ilgilendirmeyen yani şahsi davalarla ilgili bir durumdur. Dolayısıyla terör ve anarşi, soygun gasp ve hırsızlık gibi devlet düzenini ilgilendiren durumlardaki cinayetlerde affetme yetkisi uygulanamaz, kısas uygulanır.Affetme şahsi ve ailevi durumlarda yani tasarlamadan, bir anlık kızgınlık ve öfke, aradaki düşmanlıktan kaynaklanan olaylarla ilgilidir. Ayrıca sivillere karşı işlenen cinayetleri devletin affetme yetkisi yoktur. Bu cinayetleri ancak maktulun velisi affeder. (İsra-33)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder