15 Ekim 2021 Cuma

ZEKÂT'A--ARINMAYA GELIN!Kur'an’da “salât'ı ikâme" ile "âtûz zekâte” deyimi yirmi altı kez beraber geçer. Hiç birisinin konusu dua ve namazla, maldan maddi bir şey vermekle ilgili değildir, ya zihinsel öğrenim ya da dayanışma ile ilgilidir.Aşağıdaki âyetlere bakabilirsiniz. Bakara-43,83,110,177; Nisa-77, 162; Mâide-12, 55; Tevbe - 5, 11; Kehf-71;Meryem-31,55; Enbiya-73; Hac-41,78; Nur-37,56; Neml-3; Lokman-4; Ahzab-33; Mucadele-13; Cin-20; Beyyine-5) Daha çok “salâtı ikame”yle birlikte kullanılan “zekât” kavramı ne yazık ki ilk muhaddis ve mezhep müctehidlerinin tamamen hatalı bir meal vererek aslında "dayanışmayı ayakta tutun, ve arınmaya gelin" olması gereken meâli “Namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin!” meâliyle günümüze kadar intikal etmiştir. Kur'an'ın deyimiyle "Allah'ın vahiy nimetini değiştirip sonunda toplumlarını helak yurduna sürükleyen din adamlarını" haber veriyor. (İbrahim-28)Bir çok konuda olduğu gibi, Şia ve Ehl-i Sünnet din adamlarının bu konuda da hatalı oldukları konusunda bizi uyaran en önemli etken günümüz namazının zekâtla hiç bir ilgisinin olmadığıdır. Kur'an'da var olan bin yedi yüze yakın kavramın mükemmel bir konumu ve diziliş sistemi mevcuttur. Yani Kur'an'da var olan kavramlar tesadüfi ve rastgele olarak konumlanmış değildir. Yıldızların konumu gibi her birinin önemli bir amacı ve manası bulunmaktadır. Halbuki mezheplerde uygulanan Namaz ve zekatın birbiriyle hiç bir uyumu bulunmamaktadır. Madem ikisi beraber geçiyor, o halde aralarında sıkı ve mantıklı bir bağ olması gerekiyor.Burada “salât'ı ikame”nin “vahyi öğrenme, âile ve toplum psikolojisini destekleme” anlamında olduğunun şuuruna erince, uydurma dinin psikolojik baskısı altında kalmadan “zekât”ın ne olduğunu bilmek zor olmayacaktır.Yani zekat, vahyi öğrenme ve dayanışma ile ilgili, uyumlu bir fiil ve faaliyet olması gerekirdi. Zekâtın manası olarak kelime "ve'tü" gelin, diye okunacağına "ve étü" “verin” olarak okunması gerçek meâli yok etti. Böylece "zekat" her türlü batıl inanç, hurafe ve yalan bilgiden hem zihni hemde malı arındırma anlamına gelirken, ne olduğu belli olmayan bir manaya evrildi. Aslında zekat, insanın zihnini ve malını yani maddi- manevi arınma anlamına gelmektedir. Temizlenme ile arınma arasında şöyle ince bir fark vardır. Temizlenme, vucudu sabunla iyice yıkayıp kaba bir kir bırakmama yani vucudu temizleme anlamına gelirken, arınma ise, banyodan çıkmadan önce her ihtimale karşı vucutta sabun kalıntısı bırakmamak için vucudun üzerine bir kaç tas su dökerek tamamen vucudu arındırma anlamına geliyor. Yani "tezkiye" temizlenmeyi tamamlıyor. Salat ve zekat kavramlarının geçtiği âyetlere şöyle bir meal verilmesi gerekiyor. “salât'ı ikame edin, zekâta (arınmaya) gelin!” Yani "ve étü" "verin" değil, "ve'tü" "gelin" olacaktır. Dolayısıyla “Allah'ın indirdiği vahiy ile âile ve toplum psikolojisini ayakta tutun, inanç, zihin ve mâli yönden kendinizi arındırın. İnfak ve sadakaların hangi mallardan ve kimlere verileceği ile ilgili en ince detaylar bulunmasına rağmen, zekatla ilgili hiçbir detayın olmaması onun arınma anlamına geldiğini göstermektedir. Mesela: İnfak beş sınıf insana yapılması gerekiyor. "Ana-baba, akrabalar, yetimler, miskinler, ve sokak çocukları" (Bakara-215)Sadakalar ise, sekiz sınıfa yapılması gerekiyor. "Fakirler, miskinler, üzerinde çalışanlar, müellef'i kulub, özgürlüğü için mucadele edenler, iflas edenler (borçlu olanlar), Allah yolunda olanlar ve sokak çocukları" İnfak "... gece gündüz..." (Bakara- 274) "... az çok..." (Tevbe- 121) genel olarak yapılan bir hayır iken, sadakalar özel hallerde yani bir anda ortaya çıkan durumlarda yapılması gereken bir hayırdır.( Bakara- 196, 280; Nisa- 4,92; Mâide- 45; Tevbe-58, 103)İnfakı gizli veya açık olarak yapma arasında bir fark olmazken,(Bakara-274) sadakaları ise gizli yapmak daha makbuldur. (Bakara-271)Kur'an, Salâtta olduğu gibi zekâtta da iki yönden toplumun kalkınmasını esas alır."Vahyi anlama, Kur'an ahlakını ikâme ve maddi yardım ile arınma.Zaten bu ikisi gerçekleştiği zaman toplumda şikayet edilen bir çok sorun ortadan kalkacaktır. Bireyi, aileyi ve toplumu Aziz Kur'an gibi hiç bir şey temizleyip arındıramaz. (Bakara- 129)Kur'an ile temizlenme zihinsel olarak her türlü şirk ve küfürden temizlenmedir. Kur'an ile temizlenip arınmayan bir toplumda her türlü manevi hastalıklar zuhur eder. Mesela: Nifak ve iman arasında şaşkın olarak dolaşanların neyle temizleneceklerini Kur'an şu şekilde ortaya koyuyor. “Onların mallarından sadaka al ki, kendilerini temizlersin ve onları arındırırsın, (tutahhiruhüm ve tüzekkihim bihe) birde" ve salli aleyhim" "onlara zihinsel destek ver" âyet devam ediyor, "inne salâteke sekenün lehüm" "senin onlara zihinsel olarak destek vermen ve eğitmen onlar için bir huzur ve sekinet olacaktır" Hem birey hem aile hemde toplum için Kur'an'dan daha önemli bir arınma veya temizlenme aracı bulunmamaktadır.(Cuma-2; Bakara-151; Nur- 21; Fatır-18; Naziat-18,19; Abese-3,4; Âlâ-14,15; Şems-9,10)Aynen Yahudi ve Hristiyan din adamları gibi, Şii ve Sünni din adamları da son vahyi mistik duygusal bir din olarak empoze ettiler. Yüce Allah buyurmadığı halde, sanki Allah'a din öğretircesine “İslâmın şartı beştir, dinin direği namazdır!” diyerek evrensel olan merhamet ve adaletin dinini namazın üzerine bina ederek daraltıp yerelleştirdiler. Oysa vahiy dini, yani Nebi ve Resüllerin dini, yani takva dini, ihlasın dini olan hanif İslam dini, beşeri dinlerden aydınlık ile karanlık, gölge ile hararet ölü ile diri kadar birbirinden farklı idi. Hanif din doğrudan doğruya insanların ve tolumların birbiriyle sosyal, siyasal, ekonomik, eğitim-öğretim ve ahlâki ilişkilerini düzenlemeyi hedef alıyordu.Hidayet ve Nur olan Tevrat'ın inmeye başlamasından son vahye kadar vahyin en büyük amacı ve ana hedefi, insanları kula kul olmaktan kurtarmak, özgür bir hayata kavuşturmak olmuştur. Ama namaz hiç kimseyi özgürlüğüne kavuşturmadı, tam aksine devletlerin kurumlarıyla, tarikat ve cemaat yuvalarıyla hem kula kulluk hemde her türlü yalan ve dolanın aracı haline geldi. Halbuki "salât'ı ikâme" ve "zekât" her türlü temizlenme ve arınmayı gerçekleştirmenin en önemli iki yoluydu. Yüce Allah “...Rahmetimi, takva sahibi olanlara, arınmayı yapanlara ve ayetlerimize iman edenlere yazacağım” (Âraf-156) buyuruyor. “Onlar ki zekâta (zihinsel arınmaya) gelmezler ve onlar ahireti inkâr ederler.” Âyet, âhireti inkâr edenlerden bahsediyor. Yani bu âyette bulunan zekâtı “maddi bir şey vermek" olarak yorumlamak çok hatalıdır. Fakat Kur'an'la zihinsel arınmayı yapmış olsalardı şirk ve küfürden kurtulmuş olacaklardı. Ayetin göstermek istediği gerçek budur. Mücadele 13. âyet: “...Sadaka vermek size ağır geldi, imkanınız olmadı, Allah sizi afetti.O halde artık salât'ı ikame edin, zekât'a (arınmaya) gelin, arının ...” Yine bu ayette geçen "zakat" "maddi olarak birşey vermek" anlamında değil, zihinsel olarak arınmak anlamındadır. Yani "maddi olarak bir şey vermeye gücünüz yoksa, arının, temiz olun, güzel ahlak sahibi olun" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla maddi olarak bir şey veremeyen birisinden yani sadaka veremeyenden zekât istenmez, çok açık görülüyor ki, zihinsel bir arınma isteniyor. "(Yahya’ya) Tarafımızdan yumuşak kalplilik ve zekat /arınma verdik. Ve o takva sahibi idi" (Meryem-13)Bu âyette yüce Allah Yahya (a.s) maddi bir şey vermediğine göre ona vahiy vererek arındırdığı anlaşılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder