14 Ekim 2021 Perşembe

KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ (29.YAZI) 138-) Allah'ın (tevhid) boyası (varya) Allah'ın (tevhid) boyasından daha güzel boya var mı? Biz ancak ona ibadet ederiz.(deyin) (Yani İbrahim (a.s) dini olarak ifade edilen, yaratılışımızda var olan, Allah'ın onunla Nebi ve Resulleri boyadığı İslam vr ihlas boyası ile boyanın. Şüphesiz bu boyada yapaylığa, muhaddis ve mezhep müctehidlerinin görüşlerine yer yoktur.Bu, yalnız Yüce Allah'ın vasıtasız ortaya koyduğu ve fıtratta var olan İlâhi boyadır.Allah'ın tevhid boyası ümmetin arasını bulup barıştıran, nefisleri her türlü şirkten arındıran, akılları ve gönülleri tertemiz hale getiren orijinal bir boyadır. Halbuki mezheplerin şirk boyası ilahi boyayı bozan, tek inancı değişik fırkalara ve mezheplere ayıran, ümmeti birbirine karşı kin ve düşman yapan bir boyadır. Nasıl ki usta bir ressam tarafından yapılan orijinal, çok değerli antika bir eserin üzerine az miktarda bir boyanın sıçramasıyla değerini kaybettirecekse, veya orijinal antika bir esere acemice bir elin karışmasıyla o eserin kıymetini yok edecese, veya orijinal bir mimari yapının boyanması çirkin bir manzaraya yol açacaksa veya antika orijinal saatin bir parçasının degiştirilmesiyle değerini yitirecekse, hanif dinin orijinal bir parçasının değiştirilmesi de değerini ve önemini yok edecek, büyük zararlara ve felaketlere yol açacaktır.Din Allah tarafından nasıl gelmiş ise boyasına kadar o şekilde yaşanması hayati bir öneme sahiptir.Mezhepler, içtihatlar, firkalar, cemaatlar, tarikatlar Allah'ın tertemiz, saf, sâde, apaçık, rahmet ve hidayet olan dinini bozup hükümsüz bırakmamalıdır. İşte Kur'an'ın, "Allah'ın boyası" dediği şey budur) 139-) De ki: Bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Biz dini ona özel kılarız.(ve nehnu lehu muhlisûn) İHLASŞia ve Ehli Sünnet âlimleri Kur'an'da manasını değiştirmedikleri kavram bırakmamışlardır. Şia ve Ehli Sünnet'in muhaddis ve müctehidleri Kur'an'ın bütün kavramlarını dejenere etmişlerdir.Mesela:Kur'an'ın en önemli kavramlarından bir tanesi "ihlas"tır.Bir düşünün!Dinin en önemli kavramlarından biri olan "İhlas" kavramının anlamından habersizdirler. Kur'an'a göre "ihlas" kavramı, dini Allah'a özel kılma, din ve hüküm olarak Kur'an'dan başka kaynak kabul etmeme, dini kaynak olarak Kur'an'dan başka bir kitaba iman etmeme, sadece Allah'a dayanma ve güvenme, dini orijinal ve organik yani indiği gibi katışıksız yaşama, dinde Allah'ın hükmünden başka hüküm mercii kabul etmeme iken,Şia ve Ehli sünnet dininde İhlas ise:Amelleri Allah rızası için yapma ve dinde samimi olma olarak ele alınmıştır. Dolayısıyla dinde Allah'ın hükmünden başka hiçbir hüküm kabul etmeme yani itikadı olan "ihlas" kavramını ameli bir kavram olarak ele almışlardır. HAK DİN:"Rahman ve Rahim olan Allah'ın tevhid özgürlüğüne ulaştırmak üzere, vahyin önderliğinde, elçileri vasıtasıyla, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle dünya hayatında ve ahirette mutluluğa kavuşturan hükümler" anlamına gelmektedir. Kur'an'da en açık olarak ortaya konan gerçek şudur. Din itikadi ve ameli olarak tamamen Allah'a özel kılınması gerekir. (Ey Nebi! ) Şüphesiz ki kitab-ı sana hak olarak indirdik.O halde sende dini Allah'a özel kılarak kulluk et" (Zümer- 2) "Dikkat et, halis din yalnız Allah'ındır. O'nun berisinde kendilerine bir takım dostlar (evliya-muhaddis-müctehid ) edinenler:Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler.Doğrusu Allah, ihtilâfa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir.Şüphesiz Allah, yalancı kafirleri hidayete erdirmez"(Zümer- 3) "De ki: Bana, dini sadece Allah'a özel kılarak O'na kulluk etmem emrolundu. Bana Müslümanların( muvahhidlerin) ilki olmam emrolundu"( Zümer- 11- 12) "De ki:(şirk koşarak) Rabbime karşı gelirsem, doğrusu azim günün azabından korkarım.De ki: Ben dinimde İhlas ile sadece Allah'a ibadet ederim"(Zümer- 13, 14)( Hakikatin üstünü örten) kafirlerin hoşuna gitmese de Allah için, dini yalnız O'na özel kılarak dua edin"(Mü'min, 14) "De ki: Rabbim tevhidi emretti, her mescidin yanında, tüm benliğinizle sadece O'na yönelin ve dini kendisine özel kılarak yalvarın. İlkin sizi tevhid üzere yarattığı gibi dönmüş olacaksınız"(Araf-29) "O devamlı diri olandır. O'ndan başka ilah yoktur. Bu nedenle dini sadece ona özel kılın ve yalnız ona dua edin. Tüm övgüler yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur"( Mü'min-65)"İnsanlık tarihindeki bütün kavimlere) dini yalnız Allah'a özel kılarak ibadet etmeleri, salat-ı ikame etmeleri, zekatı vermeleri emredildi. İşte toplumları ayakta tutan dosdoğru din budur.( Beyyine- 5)(De ki: Ben, yalnız sizin gibi bir beşerim ( şu bir gerçektir ki) bana, ilâhınızın sadece bir tek ilah olduğu vahyedilmiştir. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, (o güne imanı varsa) yararlı amel işlesin ve Rabbine ibadette hiç kimseyi şirk koşmasın"(Kehf-110)"Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler, Allah'ın koruması altına girip dinlerini yalnız Allah'a özel kılanlar (ahlasu dinehüm lilléhi) başkadır.İşte bunlar gerçekten müminlerle beraberdir ve Allah müminlere yakında büyük bir mükafat verecektir"( Nisa- 145,146)"Ey Elçi!) Senden önce hiçbir Resul göndermedik ki ona:"Benden başka hiçbir ilah yoktur, şu halde sadece bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım"( Enbiya- 25) Dolayısıyla bütün bu âyetlerde konu edilen ihlası, Kur'an'daki emir ve yasaklar haricinde dine hiçbir şeyin karıştırılmaması, dinin Allah'tan indirildiği gibi saf ve tertemiz kalması, içinde Allah'ın koymadığı hiçbir inanç ve amelin bulunmaması, Kur'an'ın yanında başka sözlerin otorite olarak alınmamasıdır.Din ve hüküm koyma yetkisi sadece Allah'a aittir. "Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye Nuh'a emrettiğini (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya, ve İsa'ya emrettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini çağırdığın bu (tevhid dini) müşriklere çok zor gelir..."( Şura- 13) Bu âyetlerde, dinin Yalnız Allah'a ait olduğu, Nebi (Aleyhisselam) ın dine hiçbir şey karıştıramayacağı açık olarak görülmektedir. Dolayısıyla din, Allah tarafından indirildiği orijinal haliyle yaşanmalıdır. Muhaddislerin, mezhep imamlarının, sözde müçtehid âlimlerin, fakihlerin, hahamların, rahiplerin, azizlerin, kardinallerin, mollaların, söz sahibi olmaları, İslam dinine bir şey eklemeleri ve ondan bir şey çıkarmaları söz konusu olamaz. Beşer tarafından bazı şeylerin katıldığı din "saf, hanif, İslam dini" değil, şeytanların ve tağutların şirk dinidir. Onlarca ayette geçen "dinin Allah'a özel, has, halis kılınması" ifadelerinden, insanlık tarihinde her zaman tevhid dininin bozularak yozlaştırıldığını anlıyoruz. Allah Resulü'nden sonra, özellikle Emevi ve Abbasilerle beraber gelen, Şia ve Ehli Sünnet âlimleri tarafından hayata hakim kılınan din, Kur'an'ın saf, organik tevhid dini değildir. Bu konuda bize düşen vazife, her zaman ve her yerde Allah'ın hanif dinini her türlü hurafe ve şirkten arındırmak ve dini Allah tarafından indirildiği gibi sâde ve orijinal yaşamak ve insanlara açık olarak tebliğ etmek olmalıdır. Yani annenin göğsünden yavrunun ağzına akan saf ve hâlis süt misali, "lebenen hâlisen" (Nahl-66) Allah tarafından indirilen vahyin de katışıksız, saf ve tertemiz olarak insanlara ulaştırılması gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder