22 Ekim 2021 Cuma
KUR'AN'I MÜBİN'İN MEÂLİ(36.YAZI) 179-) Ey sağduyu sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (sorumluluk bilincine sahip olarak) kendinizi korursunuz. (Âyet, aklı başında, sağduyu sahibi, düşünen, öncü ve olgun akla sahip olan kimselere çağrıda bulunmasının sebebi şudur.Akıl sahibi, hayatın değerini, hayatı korumanın önemini, kamu yararının neye dayandığını ve hangi vasıtalarla bu sonuca vardığını bilir. Bu süreç iki aşamadan ibarettir.Biri, kısas ki gerçek adalettir, değeri de affetmektir.O da erdemdir. Sanki yüce Allah şöyle buyuruyor.Şüphesiz sağduyu sahibi, bu hükmün sırrını, kapsadığı hikmet ve yararları bilir. Öyleyse ilâhi hükümlerin inceliklerini ve bu hükümlerde insanlar için bulunan faydaları anlama konusunda her mükellefin aklını kullanması gerekir. Bu bakımdan âyet, kısasın faydasını inkar eden kimselerin akılsız, acımasız, kalpsiz ve merhametsiz olduklarını bildirmektedir.Yüce Allah'ın "Umulur ki kendinizi korursunuz..." cümlesi, kısasın yasallaştırılmasının gerekli olduğunu ortaya koyuyor.Cümlenin takdiri şöyledir."Kısasta sizin için hayat olduğu için bizde onu size yazdık, yasalaştırdık, gerekli kıldık" 180-) Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya, yakınlara maruf ile vasiyet etmesi Allah'tan muttakiler için bir hak olarak yazıldı.181-) Her kim bunu işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenin üzerindedir. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.182-) Her kim, vasiyet edenin hataya yahut günaha meyletmesinden korkarsa (ilgililerin) aralarını bulmasında kendisine herhangi bir günah yoktur. Şüphesiz Allah Ğafur ve Rahim olandır. 183-) Ey iman edenler! Siyam (oruç) sizden öncekilere yazıldığı gibi size de (farz olarak) yazıldı.Umulur ki kendinizi korursunuz. 184-) Sayılı günlerde olmak üzere, sizden her kim hasta yahut yolculukta olursa, diğer günlerde tutar. (kazaya kalan oruçları tutmaya) gücü yettiği halde (tutmak istemeyen) için bir miskini doyuracak fidye gerekir.Bununla beraber kim (fidyeden daha fazla) hayır yaparsa, bu kendisi için daha hayırlıdır. Ama eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayrlıdır. (Fidye, bir miskin'i doyuracak kadar maddi bir karşılıktır. Âyette geçen fidye, hastalığından veya seferde olan kişinin kazaya kalan oruçları tutmaya gücü yettiği halde, tutmak istemeyen kişinin verdiği maddi bir bedeldir.Yani müzmin ve kalıcı hastalığı olanın verdiği bir şey değildir. Çünkü kronik hastalığa sahip olanın oruç tutma sorumluluğu olmadığı gibi, bedel vermek zorunda da değildir. Kur'an'a göre ibadetlerde hastaya zorluk ve sorumluluk yoktur. (Nur-61; Fetih-17; Tevbe-91)Gerçekten de Ramazan ayından sonraya kazaya kalan oruçları tutmak bazı insanlara ağır gelir. İşte bunun için yüce Allah kazaya kalan oruçları tutmaya insanları zorlamamış, isteyenin bunların yerine miskine fidye vermesini hükme bağlamıştır. Ancak her insan maddi durumuna göre vermeli, zengin olanlar bu konuda cömert olmalıdır. Yani fidye fakir ve zengin için bir değildir, onu bir standarta bağlamak doğru değildir. Kur'an'a baktığımızda "yemek yedirme, fidye, kefaretler ve hakkının verilmesi gereken kimseler" fakir bağlamında değil, miskin bağlamında kullanıldığını görüyoruz. Fidye=miskin: Bakara-184; Nisa-92)Keffaret= miskin: Mâide-95)İt'am= Yemek yedirme= miskin: Bakara-184; Mâide-89; Mucadele-4; Hakka; 34,İnsan-8; Fecr-18; Maun-3; Kalem-24; Muddessir-44)Halbuki fakir, maddi açıdan miskinden daha düşük bir seviyeye sahiptir. Fidye, keffaretler ve yemek yedirmenin miskin bağlamında geçmesinin sebebi, "miskinin belirli, bilinen, tanınan bir yerde ikamet etmesinden" dolayıdır.Yani ona hemen ulaşıp fidye ve keffareti ödeme ve istenildiği anda ona yemek yedirmek mümkündür. Yoksa bu gerçeklerden "fakiri nahrum etme" diye bir anlam çıkarılmaması gerekiyor. Fakir garibandır, yabancıdır, yeri yurdu belli değildir, bir anda ortaya çıkan bir kimliktir. Yani hemen, bir anda onu bulmak ve ona ulaşmak mümkün değildir. Tevbe-60 âyet haricinde fakir ve miskin kavramları hiçbir âyette beraber geçmezler. Miskin, evi ve çalıştığı bir işi olmasına karşılık, kazancı giderini karşılamayan kişidir. (Kehf-79)Yatalak hasta ve engelli olanlar, ağır ve kronik rahatsızlık dolayısıyla evinden dişarıya çıkamayanlar da miskin kategorisine giriyor. İşte bundan dolayı Kur'an fakirden daha çok miskinin üzerinde çok duruyor. Aynı zamanda miskin, komşudur, dosttur, akrabadır.) 185-) Ramazan ayı, insanlar için hidayet edici, hidayeti ve hakkı batıldan ayıranın (Furkan) açık delilleri olarak Kur'an'ın indiği aydır. Öyleyse Ramazan ayına şahit olan onda oruç tutsun. Kim hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin kolaylığınızı ister, sizin için zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size (vahiy'le) hidayeti göstermesine karşılık, Allah'ı büyüklemeniz ve umulur ki şükretmiş ulursunuz. (Şükür, fiil ve salih amellerle yapılan bir ibadet iken, hamd, dil ile yapılan bir ibadettir.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder