4 Ekim 2021 Pazartesi
KURAN'I MÜBİN'İN MEÂLİ20.YAZI) 88-)(Yahudiler, Allah Resulüne) "Kalplerimiz örtülüdür" dediler.Bilakis: Küfürleri sebebiyle Allah onlara lanet etmiştir. Onların pek azı iman eder.(Ğulf: Herhangi bir şeyi muhafaza etmek için sarılan örtü, kılıf manasına gelmektedir.Lânet: Şiddetli bir şekilde her türlü hayır ve rahmetten uzaklaştırma anlamına gelmektedir.Lâneti hak eden kişi şeytaniyyet damga ve sicilini yediği için, artık yapmış olduğu hiçbir şeye değer verilmez) 89-) Onlara, beraberlerinde olanı (Tevrat'ı) tasdik eden bir kitap (Kur'an) gelip de, daha önce kafirlere karşı (gelecek olanla) fetih de umuyorlardı. Fakat bilip tanıdıkları kendilerine gelince ona kafir oldular. İşte Allah'ın lâneti böylesi kafirlerin üzerindedir. (Medine'deki Yahudi kabileleri Allah Resülü gönderilmeden önce Arapları korkutarak, yakında gelecek olan Nebi sayesinde büyük fetihler elde edip onunla bölgeye hakim olacaklarını söylüyorlardı. Âyetin anlatmak istediği şey budur) 90-) Allah'ın kullarından dilediğine (Nübüvvet- Risalet- vahiy) indirmesini ırkçılık taassubu (bağyen) yüzünden Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) kafir olmakla nefislerini ne kadar kötü bir şeye sattılar. Böylece onlar gazap üzerine gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.(Beğy kelimesi, kıskançlık anlamında değil, kabile ırkçılığı, soy üstünlüği, cemaat ve tarikat fanatizmi anlamına gelmektedir. Kıskançlığın karşılığı hasettir) 91-) Kendilerine Allah'ın indirdiğine iman edin, denildiğinde: Biz sadece üzerimize indirilene iman ederiz, derler ve ondan sonrakine (Kur'an'a) kafir olurlar. Halbuki o (Kur'an) kendileriyle birlikte bulunanı (Tevrat'ı) tasdik edici olarak gelmiş hak kitaptır. Onlara: Şayet siz gerçekten iman ediyorsanız daha önce Allah'ın Nebilerini neden öldürüyorsunuz" de. (Aslında Medine'de bulunan Yahudiler Nebi öldürmemişlerdi. Nebileri asırlar önce ataları öldürmüştü. Fakat inanç, taassub, karakter, mizaç ve ahlak aynı olduğu için böyle denilmiştir. Bu gibi ifadeler son vahyin i'caz, belağat ve edebiyatından kaynaklanıyor. Nebi kavramı, Resül kavramı gibi, tekil olarak lafzatullahın yanında yer almaz.Yani bir çok âyette "Resülüllâh" (Allah'ın Resulü) "Rüsülüllâh" (Allah'ın Resülleri) olmasına rağmen, sadece bu âyette çoğul olarak "Enbiyé Allah" (Allah'ın Nebileri) ifadesi geçmektedir."İstisnalar kaideyi bozmaz" diye güzel bir söz vardır.Hatta Kur'an'da yüzlerce âyette "Resülihi" (Resulü) "Rüsülihi, Rüsülehu" (Resülleri) geçmesine rağmen, hiçbir âyette "Nebiyyihi" (Nebisi) geçmez. "Nebi" kavramı tekil olarak hiçbir yerde Allah'a bağlanmamıştır. Yani Nebi kavramı bulunduğu bütün âyetlerde yalın olarak kullanılmıştır. "Resül" olmayan Nebi'ye indirilen vahiy, yalnız kendi şahsına özel olarak kalır.Çünkü indirileni tebliğ, âyetleri tilâvet, kitabı tâlim, vahiy'le arındırma olan tezkiye Nebi bağlamında kullanılmamıştır. Nebi, insanları o toplum içinde gelmiş bir Resül'ün yoluna davet eder.Şayet söz konusu toplulukta bir Resül gelmemişse, Nebi, kendisine indirilen vahiy'le insanları hayra ve güzelliğe dâvet eder ve onları daha sonra gelecek Resül'ü kabul etmeye hazırlar.Nebi aynen iman edenler gibi vahyi uygulayıcı sivil kimliktir. Resul ise teorik islam/Kuran kimliğidir. Resul uygulama yapmaz, vahyi tebliğ eder.Bu nedenle Resül'ün günahı hatası olmaz. Nebi uygular, uygulayıcı hata yapar. Bu yüzden hiç bir âyette nebiye itaat emredilmemiştir. Nübüvvet özel hayatı temsil eder. Bu yüzden hadis sünnet diye bir şeyden söz edilemez. 92-) Andolsun Musa size apaçık delillerle gelmişti. Ondan sonra, buzağıyı (ilah!) edinerek zalimler olmuştunuz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder